Hasan Cemal'in Anayasa heyecanını bitiren 5 nokta

Hasan Cemal'in Anayasa heyecanını bitiren 5 nokta

 

 
Hasan Cemal
(Milliyet, 6 Mart 2012)
 

'Keşke yanılsam ama heyecanım kalmadı!

 
En sonda altını çizeceğim noktayı, başta yine belirtmek istiyorum.
 
Tek cümle:
 
Bende yeni anayasa heyecanı falan yok.
 
Oysa, yakın geçmişe kadar böyle değildim.
 
Meclis çatısı altında iktidarla muhalefetin işbirliği ve uzlaşmasıyla yeni, demokratik bir anayasa ihtimaline epeyce umut bağlamıştım.
 
Bu umudumu hem seçim öncesi, hem sonrası bu köşede birçok kez ifade etmiştim.
 
Siyasal tarihimizde ilk defa darbe ürünü olmayan, ‘askerci siviller’in yapmadığı bir sivil anayasanın yapılabileceğine dair beklentiler uç vermişti bende.
 
O kadar ki, bugüne kadar yapmadığım bir şey yaparak gazetecilik dışına çıkmış ve Tesev’in Anayasa Komisyonu’nda bir demokratik anayasa modeli için çalışmalara katılmıştım.
 
Bugün o heyecanımdan iz yok. Ama anayasa çalışmaları iyi niyetle devam ediyor. Önümde, adı epey uzun olan yeni bir anayasa çalışmasının raporu var:
 
Anayasa Reformu Aracılığı İle Türkiye’nin Denge ve Denetleme Sisteminin Güçlendirilmesi.
 
Çalışma, İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman başkanlığında yürütülmüş. Prof. Ersin Kalaycıoğlu, Prof. Ali Yaşar Sarıbay ve Prof. Mithat Sancar’ın katkılarıyla hazırlanmış.
 
Önsözü şöyle başlıyor:
 
“Bu rapor yargı, yasama, siyasi parti ve seçim sistemi alanlarında uzlaşının sağlandığı yaklaşık 100 öneriyi içermektedir ve 120’yi aşkın katılımcı tarafından geliştirilmiştir.”
Bu çalışmanın pek öyle kimselerin karşı çıkamayacağı bir yapısı var. Ya da kimselerin itiraz edemeyeceği ‘genel doğrular’dan oluşan bir metin olduğu söylenebilir.
 
İyi, titiz bir çalışma...
 
Ben ne mi düşünüyorum?
 
Yeni, demokratik, sivil bir anayasayla ilgili görüşlerimi bu köşede birçok kez yazdım.
 
Satır başlarıyla şöyleydi:
 
(1) ‘Kürt sorunu’na dokunmayan bir anayasanın Türkiye’de barış ve demokrasiye katkısı çok sınırlı kalır.
 
(2) Mevcut anayasanın ilk üç maddesini kırmızı çizgi olarak kabullenen yeni bir anayasa demokrasi açısından bugünkü gibi sorunlu olmaya devam eder.
 
(3) Vatandaşlık tanımının, milliyetçilik anlayışının etnik vurguların dışına çıkarılması, yani mevcut anayasanın bu bakımdan değiştirilmesidir doğru olan...
 
(4) Yeni anayasada, ‘Kürtçe eğitim’in ya da güçlü yerel yönetim anlayışının önünü kapatacak tariflerden kaçınmak gerekir yeni bir anayasada.
 
(5) Eğer sivil ve demokratik anayasa diyorsak, askeri vesayeti tam anlamıyla sona erdirecek kurumsal değişikliklere yeni anayasada yer verilmesi bir başka önemli noktadır.
 
Yeni anayasa konusunda eski heyecanımın yitip gitmesinin altında yatan nedenlerden birinin, bu beş noktada toplandığını söyleyebilirim.
 
Çerçevesini yukarıdaki beş noktanın çizdiği yeni bir anayasa projesi, ne Ak Parti’de var, ne de CHP’de...
 
İkinci neden:
 
Herhangi bir anayasa modeli konusunda da, iktidar ve muhalefet partilerinde bir uzlaşma ışığı görülmüyor.
 
Üçüncü neden:
 
Ak Parti’nin zirvesinde yepyeni bir anayasa hevesi de dikkati çekmiyor.
 
Bunun yerine ne olabilir? 
 
Cumhurbaşkanlığının yetkilerini örneğin Fransa’daki yarı-başkanlık sistemine benzer şekilde biraz daha genişletmeyi öngören ve Tayyip Erdoğan’ın on yıllık ‘1923 planı’ çerçevesinde yer alan, mevcut anayasayı şöyle bir rötuşlayan bir anayasa değişikliğinin ansızın gündeme getirilmesi ihtimali...
 
Bu da -eğer böyle bir anayasa değişikliği başka partilerden yedi sekiz milletvekili ayarlanarak Ak Parti eliyle Meclis’ten geçirilebilirse- Türkiye’yi 2013’te kıran kırana bir anayasa referandumu bekliyor demektir.
 
Ak Parti bunu göze alamazsa, “Ne yapalım, yüce Meclis’te mutabakat yok!” diyerek, mevcut anayasayla da Erdoğan’ı 2014’te Çankaya’ya yollayabilir.
 
Bu da ciddi bir ihtimal.
 
Bende yeni ve demokratik anayasa heyecanı bırakmayan durum vaziyeti ve ihtimal hesaplarının özeti böyledir.
 
Keşke yanılsam...