İpek Tuzcuoğlu ile Yüzleşme programına konuk olan oyuncu Hasan Kaçan, sosyal medya için “vakit kaybı” diyerek, “Ali Saydam güzel bir başlık atmış "Sosyal medya neşeli cahiliye devri" diye. Güzel bir başlık bu. Böyle bir şey var böyle bir acayiplik var. Hiçbir şeyi düşünmeden, sorgulamadan, sadece o anki elektrik, o anki akış neyse oradaki rüzgar neyse ona göre hareket eden bir şey var” görüşünü dile getirdi.
Hasan Kaçan, Cine 5’te yayınlanan ve İpek Tuzcuoğlu’nun sunduğu “Yüzleşme” adlı programa konuk oldu.
Okulda yaptığı garip davranışlar yüzünden zihinsel engelliler sınıfında da okuduğunu söyleyen Kaçan, "Çocukken yapmıştım. Bunun yüzünden bir alt sınıfa atıldım. İlk okul ikideyim. Beslenme saatinde sandviç, galeta ve Amerikan sütü veriyorlardı. Kopardım filan. Ekmeğe ayaklar takmışım. Bunu zihinsel engelliler sınıfına gönderin demişler. Başka bir sınıfa gittim, bambaşka bir şey, hocamızda değişikti. Cins bir adamdı" diyerek okul yıllarında yaşadığı ilginç deneyimi anlattı.
Çocukluğunun geçtiği Kasımpaşa ile ilgili duygularını da paylaşan Kaçan "Kasımpaşa, Dolapdere oradaki top sahasında ömrüm geçti. 40 sene spor yaptım. Kalecilik yaptım. Mahallenin en kova kalecisiydim. Adım çıkmıştı. Bir metreden vur atamazsın ama, 40 metreden golü yerdim. Dalgındım. Kasımpaşa ne demek mutluluk demek, huzur, neşe demek, komşuluk, arkadaşlık, dostluk demek. Çocukluğum orada başladı. Arkadaşlığı, dostluğu orada gördüm. Çocukluğum Kasımpaşa'sında bir sürü insan birlikte yaşıyordu. Rumlar, Ermeniler, Süryaniler, Anadolu'dan gelenler oldu. Çocukken isimlerimizim anlamını bilmiyorduk. Agop diye bir arkadaşım vardı. Onun adı niye Agop benim ki neden Hasan bilmiyorduk. Onların bayramlarında paskalya çöreği gelirdi bizde kurban eti gönderirdik. Şahaneydi" diye anlattı.
Kaçan, "Mahalledeki adım antendi. Mahalledeki çocuklardan biraz daha boyum uzundu. Kalecilik de oradan geliyor. Dandik topçuları hemen kaleye koyarlar. Kalede uçmaya başlayınca da insana bir zevk geliyor. Sonra Oğuz Aral bana "ya kalecilik ya karikatürcülük" dedi. Onu söylediği günün haftasında Tekin Aral Oğuz Aral, Cenk Koray'la Fırt Spor, Fenerbahçe veteranlarıyla maç ediyorlardı. Fenerbahçe'nin kalecisi yok, kaleye beni çağırdılar. Bir şut çektiler kurtardım, ikincisinde elimi uzattım, top şap diye yapıştı. Oğuz Abi'nin dediği çıktı, uzun zaman çizemedim. Tedavi uzun sürdü. İki ayağımda menüsküs olunca futbol oynamayı bıraktım, bunca yıl toprak sahada oynadık, bir şey olmadı halı sahada menisküs oldum." diyerek anlattı.
Hasan Kaçan bir berberi canlandırdığı Halil İbrahim Sofrası'nda geçmişinde babasında öğrendiklerinden de faydalandığını söyledi. İpek Tuzcuoğlu'nun "Halil İbrahim Sofrası'nda babandan yola çıkarak mı yaptın diziyi de biraz?" sorusuna cevap veren Kaçan " Adını da ondan koyduk. Babamın adı da Ali'ydi. Bizim dükkanın adı Güleryüz berberiydi, dizide de Güleryüz berberi koyduk adını. Bir hatırayı canlandırır gibi, o günleri tekrar yaşıyor gibi .Babam hep derdi ki karikatür filan para kazanıyorsun ama, bu berberliği de bir öğren kolunda altın bilezik olsun. Ben karikatür çiziyorum, berberlik mi öğreneceğim dedim ama gene de öğrendim. Yıllar sonra ustura tutmayı o yüzden öğrenmişim demek ki. Ustura tutmak diye bir şey var bilek hareketiyle. Dizide işe yaradı." dedi.
Kardeşi Metin Kaçan'la çocukluk günlerindeki karate macerasını da anlatan Hasan Kaçan "Acı verici bir hikayeydi. Metin yapmıştı bana. Beraber karate filmine gitmiştik. O zamanlar herkes onlar gibi olmaya çalışıyordu. Tarkan filmi olur tahta kılıçları alırsın, marangoza gidersin, yaptırırsın. Sinemaya gittik biz. Çıkışta kardeşim bana bir hareket yaptı, parmaklarını gözüme soktu. Epey bir göremedim, kızdım. Sonra bir hareket daha yaptı. Filmdeki kahramanın savunma hareketiymiş o. Ama ben o hareketi bilmiyordum ki. " diyerek kardeşiyle hatırasını da anlattı.
İpek Tuzcuoğlu'nun "Sosyal medya ile aran nasıl?" sorusuna Hasan Kaçan, "İyiydi. Çok iyiydi. Metin'den sonra kapattım. Bir iki can sıkıcı şey oldu. Vakit kaybı. Ali Saydam güzel bir başlık atmış "Sosyal medya neşeli cahiliye devri" diye. Güzel bir başlık bu. Böyle bir şey var böyle bir acayiplik var. Hiçbir şeyi düşünmeden, sorgulamadan, sadece o anki elektrik, o anki akış neyse oradaki rüzgar neyse ona göre hareket eden bir şey var. Ben hayatımda görmedim ki "bir şey yapılmasın" diyen insanları. Bu bir delilik. Niye köprü yapılıyor, niye havaalanı yapılıyor, siyasetini söylemiyorum, sadece ruh durumunu söylemeye çalışıyorum. "Bir şey yapılıyor" diye tepki veren insanları ben hayatımda ilk defa görüyorum. Bu her halde bir delilik. Normalde "bir şey yapılmıyor" diye tepki vermek gerekir. Bunu soran insanların şunu sorduğunu rastlamadım. Niye yol yapılırken ağaç kesiliyor diyen arkadaşlar, git bir fabrikaya sor "Sen niye bu kadar araba üretiyorsun, niye bu kadar çeşit var, niye bu kadar marka var, neden bu kadar demir yığınını dünyanın üstüne çıkarıyorsun, diye soran bir kişi yok. Çünkü öyle bir yönlendirme olamaz zaten. Onun bir yanlış şeyi vardı bana göre. Metin'in vefatından sonra can sıkıcı bir şey oldu, komple kapattım. Şimdi hiçbir hesabım yok. Bir tek Instagram vardı. Onu da kapattım" diyerek cevap verdi.
İpek Tuzcuoğlu'nun "Oğuz Aral hayatında önemli bir isim o neler öğretti?" sorusu üzerine karikatür dünyasındaki ustası ile ilgili duygularını paylaşan Hasan Kaçan "İkinci baba derim Oğuz Aral için, acayip bir adamdı. Böyle cins bir adama hayatımda rastlamadım. Yanımıza gelen iki üç kişiye ancak enerjimiz yetiyor, onun başında elli kişi filan olurdu, hepsine ayrı ayrı dinler, anlatır, düzeltirdi. Gırgır dergisinden çıkan karikatürcülerden bir dönem oluştu. Önce belli isimler çiziyordu. Mahalle çocuklarının sanat dünyasının içine girmesinin yolunu açan Oğuz Aral'dır. Kardeşi Tekin Aral'da çok değerli bir insandır. İkinci baba gibi görürüm. Zamanında Oğuz Aral'la babam anlaşmışlar. Yıllar geçtikten sonra Gırgır'dan ayrıldım, küslüklerimiz de oldu, barıştık. 16 yaşımdaydım Oğuz Aral'la tanıştığımda. "Sen bilmiyorsun sen ufakken, ciddi anlamda çizmeye başlayınca baban geldi bir gün. Biz anlaşmayı yaptık, dedi. Babam "bu çocuk sana emanet ama mektebini okuyacak" demiş. Önce karneye bakar, iyiyse karikatürü yayınlar değilse yayınlamazdı" dedi.
İpek Tuzcuoğlu'nun "Çivi desem ne dersin? Ne aklına geliyor çivi deyince?" sorusu üzerine cevap veren Hasan Kaçan "Krampon geliyor. Nerde o zamanlar krampon ayakkabı bulacağız da yırtık pırtıktı. Tek yapan Kasımpaşa da Dinyakoz diye futbol ayakkabıcısı vardı, Türkiye'de tek oydu. İster istemez vidalar çiviyle çakılırdı, ayakkabı eskidikçe çiviler yavaş yavaş içeri girer, ayakla yek vücut olurdu, ama maçı bırakamazdın" diye anlatan Kaçan'a İpek Tuzcuoğlu "Başbakanla röportaj yapmışsın, iki Kasımpaşalı olarak. "Kramponunuzu saklıyor musunuz demişsin?" Sen saklıyor musun, çünkü sen onunla yatarmışsın" deyince Hasan Kaçan "O dönemin bütün çocukları, yeni ayakkabı alınır onunla yatarsın, yeni gömlekle yatarsın. Top ayakkabısı ise ulaşılması çok zordur, onunla da yatarsın." diyen Hasan Kaçan Başbakan Erdoğan'la da aynı mahallede büyümüş. "Tayyip bey, "ayakkabıcı Rahman'ın dükkanı hala duruyor mu?" diye sorardı. Herkesin top ayakkabılarını o yapardı." sözleriyle paylaştı. İpek Tuzcuoğlu "Çok eskiden tanıdığın için, günün birinde Başbakan olacağı aklına gelir miydi? Kasımpaşa'dan da tanıyorsun? diye sorunca Kaçan "O dönemde de lider biriydi. Arada iki üç yaş bile olsa o dönemde bizim büyük abilerimiz olarak algılardık. Bir sınıf yukarısı bile büyük bir rütbe. Maçlara giderdik, seyrederdik, biz siyasete pek ısınmadık hep uzak durduk. İşin futbollu tarafını daha çok sevdik, oradan yakınlığımız var." diyerek Başbakan Erdoğan ile ortak ilgilerinden bahsetti.
Tuzcuoğlu'nun "Cem Yılmaz kalecilik sevdanı, hikayeni biliyor muydu?" sorusunu cevaplandıran Kaçan "Mizah döneminde, onun da karikatür çizdiği dönemde her birimizin birbirimize anlattığımız hikayelerimiz vardı. Kalecilik, futbolculuk da onlardan biri." diye anlattı. İpek Tuzcuoğlu "Galatasaray'ın kalecisi olmak istiyormuşsun?" deyince Kaçan "Benim sakalım çıktığından itibaren sakal bıraktım. Galatasaray'ın kalecisi vardı hayrandık. Kaleci Yasin sakallıydı. Artist gibiydi." diyerek paylaştı.
İpek Tuzcuoğlu'nun "Kardeşin Metin'le ilgili son cümleler desem ne dersin?" sorusu üzerine Hasan Kaçan "İnsanların kaderleri var tabii ki. Metin'in de bir kaderi vardı. O kader, bu kader. Yaşadığı zamanların belli dönemlerinde çok büyük acılar çekti. O acılarla bir şeyler yazdı, çok güzel şeyler üretti. O dönemde göremiyorsunuz. Ağır Roman'dan sonra yazdığı iki romanı var, onların kıymeti daha sonra çıkacak. Hatta birinin senaryosuna başlamıştı. Fındık Sekiz. Kıymetli bir romandır. Konjoktür gereği görmezden gelinme durumları oldu. Dünya durdukça o kitaplar duracak ve görülecek ki, "Fındık Sekiz" iyi bir eser. Bize de kısmet olur da onun hikayesini sinemaya çekebilirsek ne güzel olur. Hatırasına bir şey yaparız" diyerek kaybettiği kardeşi Metin Kaçan'la ilgili duygularını anlattı.