Zuhal Tuzcu Dağ Medya
Hasankeyf, 9 bin yıldan beri sürekli yerleşim gören, Mezopotamya ve Anadolu kültürlerinin kesiştiği, kaynaştığı noktada yer alır. Günümüzde güneyindeki Midyat sıra dağları ile kuzeyindeki Raman sıra dağları arasında kalan bir vadide bulunmakta. Batman-Mardin, Mardin-Şırnak ana karayolları üzerinde. Hasankeyf, Dicle nehri kıyısında kurulmuş ve Dicle nehri de bölgeye hayat veren akarsudur.
Ortaçağ’da uygarlıklara başkentlik yapmış olup, Roma ve Bizanslılar döneminde önemli bir garnizon kentiydi. En az 20 kültürün de iz bıraktığı bu antik şehir günümüzde de çok önemli bir yere sahip. Fakat gerekli önemin ve duyarlılığın gösterilmemesi dolayısıyla yok olup gitmeye mahkum edilmiş durumda..
Hasankeyf’i 2013 yılının Mart ayında görme şansını yakaladım. Harran Üniversitesi’nde 4.sü düzenlenen Arkeoloji Öğrencileri Sempozyumu’na katıldığım sırada kendime zaman yaratıp Hasankeyf’e doğru yola çıktım. Eğer o sırada gitmeseydim kim bilir ne zaman gidebilirdim Hasankeyf’e bilemiyorum. Benim ve insanlık için çok önemli bir yere sahip olan bu antik kenti gördüğümde adeta büyülendim. İnsanın orada yaşayası geliyor.
Hasankeyf’i bir rehber eşliğinde gezdikten sonra rehber, arkeolog olduğumu öğrenince hemen Hasankeyfli ve orada arkeologluk yapan, hayatını oraya adamış Necdet Talayhan’dan bahsediyor. Ilısu Baraj projesi sürecinde Hasankeyf için elinden gelen tüm çabaları gösteren, böylesine doğa harikası, köklü tarihi olan bu eşsiz antik kenti kurtarma adına tüm gayretiyle yılmadan mücadele veren Necdet Bey ile tanışmamız işte böyle oluyor. 1 saatlik sohbetten sonra da duyarlı bir vatandaş ve arkeolog olarak kendisine elimden gelenin yazı yazarak Hasankeyf’in durumunu duyurabilmek olabileceğini söyledim ve röportaj teklifinde bulundum. Kabul ettiği için kendisine çok teşekkür ederim.
- Hasankeyf’in kısaca tarihinden ve sizin yaşam sürecinizden (Hasankeyf neler gördü geçirdi? Hangi kültürlerle bir arada yaşamakta şu an vb.) bahsedebilir misiniz?
Hasankeyf M.Ö. 9500 yılından bugüne, yani yaklaşık olarak 12000 yıllık bir tarihi serüvende sürekli yerleşim görmüş ve görmeye devam etmektedir. Yapılan arkeolojik kazılar ışığında Dicle’nin ilk köyü olarak adlandırılan Hasankeyf ilk yerleşime ve üretime geçen Neolitik Dönem insanlarından Kalkeolitik Çağ, Demir Çağ gibi birbirini takip eden çağlarda da yerleşim görmüştür.
Asur, Med, Urartu, Pers (Sasani) ve Roma medeniyetleri dışında; İslami uygarlıklar olan Emevi, Abbasi, Hamdani, Mervani, Selçuklu, Artuklu, Eyyübi, Akkoyunlu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerini kesintisiz yaşamış ve kültürlerini toprağında özümsemiştir.
Söz konusu, Hasankeyflilerin Hasankeyf’teki yaşam süreci, Hasankeyf kalesindeki yaşam ve bugünkü aşağı şehir ilçe yaşamıdır. Kale yaşamı sırasında Süryaniler, Müslümanlar ve az sayıda Museviler bir arada yaşarken; aşağı şehir yaşamında sadece Müslüman yaşantısı vardır. Bu yaşam sürecini de Araplar, Kürtler ve Türkler sorunsuz geçirmektedir.
- Hasankeyf’i özel kılan şeyler nelerdir?
Hasankeyf’i özel kılan Hasankeyf’in kendisidir, ismidir, hoşgörüsü, tarihi, kültürüdür. Hasankeyf’te yaşayan Hasankeyfli Arapların sadece birbirlerini anladıkları Arapça lehçesidir (Hısmi), örf ve adetleri hem gelenekçi hem modernizeyi ele alan; Türk, Kürt, Arap kültürlerinin kaynaşmış olduğu farklı bir kültürün ortaya çıkmış olduğu Hısni kültürüdür. Ve Hasankeyf’i Hasankeyf yapan Dicle nehri ve o nehirde yaşayan endemik canlılar ve daha nicesidir.
- Ilısu baraj projesi ve yapımı ne zaman başladı ve şuan gelinen nokta nedir?
Ilısu baraj projesi 1954 yılından beri gündemde olan ancak 2001 yılından beri çalışmaları hız kazanan ve bugün 2013 yılı itibariyle yapımı %75 tamamlanan dünya ve insanlık tarihinin ayıbıdır. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyeti bağımsız üst mahkemeleri Ilısu barajı yapımının yürütme kararını durdurmuş olsa dahi baraj yapımı devam etmektedir.
- Barajın doğuracağı olumsuzluklar ve varsa (hiç sanmıyorum) olumlu diyebileceğimiz sonuçlar nelerdir?
Baraj kendi kendine olumsuzluktur. Baraj bir kültür ve tarih soykırımıdır. Endemik bitki ve hayvan türlerinin yok olmasına sebep olmaktadır. Geçmiş ile bağı yok etmektedir ve bunun gibi nice insanın içini yakan değerler yok edilecek. Mutlaka iyi tarafları da vardır. Bazı özel şirketlerin kasalarını doldurması, bazı müdürlerin terfi alması gibi…
- Hasankeyf bu proje ile birlikte resmen başka bir alana yeniden inşa ediliyor. Bu duruma halkın tepkisi nedir? Yeni yapılan TOKİ evlerinde eski hayat şartlarını bulamayacaklar. Halk bu süreçte ne kadar mücadele verdi?
Halk sürekli bir mücadele içinde ve mücadeleye devam ediyor ama insanların çoğu buna gerçekten inanmış değil Hasankeyf’in taşınabileceği konusuna. Bu konu hakkında tek bir şey söyleyeceğim yaşlılarımızın kullandığı ve onlar için kullanılan.
Eğer ki biz Hasankeyf’in yaşlıları Hasankeyf’ten taşınırsak ve TOKİ’nin yaptığı konutlardan Hasankeyf’in boğuluşunu, kültürümüzün ve mezarlarımızın yok oluşunu izlersek en fazla bir yıl içinde gamdan ve kederken hepimiz ölürüz.
Bu cümle durumu anlatmak için yeterlidir bence.