Hülya Karabağlı
T24/ ANKARA
TBMM Genel Kurulu’nda, CHP’nin işkence kötü muameleye ilişkin önergesi üzerindeki görüşmeler iktidar ve muhalefetin insan hak ve ihlallerine bakışını ortaya koydu. AKP Grubu adına konuşan Naci Bostancı, “Daha 2000 yılında yani bundan on iki yıl önce İstanbul'da bir karakolda devletin envanterine kayıtlı Filistin askısı vardı. Bugün böyle bir şey düşünülemez bile” dedi.
AİHM eski yargıcı CHP İzmir Rıza Türmen’e göre, “Filistin askısı gitti ama dayak, kötü muamele, kaba kuvvet var. Üstelik, Türkiye’nin AİHM’deki en çok mahkumiyeti devletin, işken yapan dayak atan kamu görevlilerine kol kanat germesi.
Cezaevlerinde kapasiteyi aşan doluluk oranlarına dikkat çeken BDP Grup Başkanvekili, “Bir yatağa 4 kişiyi koyduğunuz zaman insan haklarını hem ihlal ediyorsunuz hem kötü muamele ediyorsunuz hem onur kırıcı davranışa zorluyorsunuz. Diyarbakır Adliyesi’nde, sanıklar tuvaletten beter yerde bekletiliyor.” Tutanaklarda vekillerin konuşmaları şöyle:
CHP’li Sezgin Tanrıkulu: Mazlumder’in "2011 yılı İnsan Hakları Raporu’ karanlık bir tabloyu ortaya koydu. Rapora göre, 2011 yılında faili meçhul cinayetlerden 158, işkencede 47, bombalama ve mayınlar sonucu 259, töre cinayetlerinde 18 kişi yaşamını yitirdi. Aynı yıl 34 bin 947 kişi de gözaltına alınıyor. Bakanlığın verdiği sayılara göre, sadece geçen yıl 24 bin 938 tane dava açılmış. Bu davalar şu polise karşı direnme davası, güvenlik görevlilerine karşı direnme davası. "24 bin" dava sayısıdır. Bunun içerisinde belki 50 bin-60 bin yurttaşımız var. Eğer "İşkence yoktur." diyorsanız o zaman, gelin tersini yapalım. Ben önergemi geri çekerim.
Rıza Türmen: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin istatistiklerine baktığımız zaman görüyoruz ki Türkiye'de işkence sorunu bitmemiştir, Türkiye'de işkence sorunu hâlâ vardır. Türkiye'deki davalara baktığınız zaman görüyorsunuz ki Türkiye'de aleyhine sonuçlanan işkence, kötü muamele davaları bir gelişme gösteriyor.
Daha önceleri, 1990'larda işkence kaba bir şekilde yapılırken yani işte birtakım yöntemlerle yapılırken -Filistin askısı, soğuk su, bilmem, işte falaka filan gibi- bu gibi yöntemler bugün azalmıştır. Bu doğrudur.
Bugün Türkiye'nin mahkûm olduğu davalar başka bir nitelik göstermektedir. Bir kaba kuvvet kullanarak bir şey vardır, kötü muamele vardır. Daha çok dayak atılmaktadır. Ama asıl Türkiye'nin mahkûmiyet nedenlerine baktığınız zaman şuradan kaynaklanmaktadır: Ya işkence, kötü muamele iddiasından sonra devlet gerekli özeni göstermemekte, soruşturma açma yükümlülüğünü yerine getirmemektedir, etkili bir soruşturma açmamaktadır. Bu yüzden Türkiye aleyhine ihlal çıkmaktadır. Asıl Türkiye'nin davalarını niteleyen özellik bugün budur- devlet koruma sağlamaktadır; devlet, işkence yapan, kötü muamele yapan, dayak atan kamu görevlisine kol kanat germektedir.
Bu birkaç türlü olmaktadır; ya deliller ortadan kaldırılmaktadır ya da yargı önüne çıkarılamamaktadır ya da yargı önüne çıkarılırsa o yargı süreci bir türlü işlememektedir, ya zaman aşımına uğramaktadır ya efendim, ilgili görevli bulunamamaktadır.
BDP Grup Başkanvekili Hasip Kaplan: Bütün partilerin içinde 12 Eylülde mutlaka gözaltına alınan, işkenceden geçenler vardır. Ahmet Türk gibi 5 No.lu cezaevinden geçenlerin durumu daha vahim.
Günümüzde F tipi canavarlarında işkencede ölenlerin listeleri her geçen gün artıyor. F tipi cezaevlerinde, şu an, her an ölmek üzere olan 100'ü aşkın, ağır derecede hasta hükümlü ve tutuklu var. Geçenlerde Grup Başkan Vekilimiz Pervin Buldan Mehmet Aras'ın buradan mektubunu okudu, ertesi günü ölüm haberi geldi.
Bir kere sadece polisin, jandarmanın, gardiyanın eğitimden geçmesi yetmiyor. Eğer yetmiş olsaydı bugün Edirne F Tipinden, Tekirdağ F Tipinden -ondan sonra- Kandıra F Tipinden, Sincan'dan -bilmiyorum- size de geliyor mu? Her gün bana işkence, kötü muamele mektupları geliyor.
Bakın milletvekillerimizin kaldığı cezaevlerini bu hafta ziyaret ettim. Eğer 8 kişilik bir kadın koğuşuna 38 kişi koyuyorsanız bu, işkencenin dik âlâsı.
Bakın Diyarbakır E Tipi Cezaevi, 8 kişilik kadın koğuşunda Şırnak Milletvekili Selma Irmak'ın kaldığı koğuşta, 8 kadının kalacağı yerde 38 kadın kalıyor ve şu an açlık grevini başlatmış. Hem de dönüşümsüz, süresiz, ölüm orucu yani. Niçin? Bu işkenceyi protesto için, bu baskıları, bu tecridi, bu izolasyonu, bu haksızlığı, bu hukuksuzluğu.
Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız Mardin Cezaevinde, o da dün itibarıyla süresiz açlık grevine başladı ve Mardin Cezaevi mevcut kapasitesinin tam 4 katı full dolu şu an. Yani, bir yatak, üç vardiya usulü yetmiyor. Bir yatakta 3 kişi sekizer saat arayla yatamıyor, 1 kişi ayakta kalıyor. Bir yatağa 4 kişiyi koyduğunuz zaman insan haklarını hem ihlal ediyorsunuz hem kötü muamele ediyorsunuz hem onur kırıcı davranışa zorluyorsunuz ve bir uygulama bu.
Diyarbakır’da biliyorsunuz özel mahkemeler var, Mardin'den, Urfa'dan, Siirt'ten tutukluları getiriyorlar, getirip, kelepçeli getiriyorlar. Yolda bir işkence, kelepçeli ve korkunç bir sıkışıklık içinde o ring araçlarında getirdikten sonra... Dışarıdan baktığınız Diyarbakır adliyesi var ya, o ekranlarda duruşma salonlarında görünen, duruşma salonlarının bir de altı var. Oorası tuvaletten beter bir yer. Oraya sanık olarak gelip henüz ifadesi alınmamış insanlar konuyor, on beş saat bekletiliyor orada, biliyor musunuz? Diyarbakır adliyesinin dibinde böylesi bir ortamda tutuklular. Ben şu bu demiyorum, insanlar bekletiliyor bakın.
AKP Grubu Adına Naci Bostancı: İzmir Karabağlar semtinde polis karakolunda kötü muameleye maruz kalan Fevziye Cengiz olayı, kamuoyuna hangi vesileyle intikal etti? Kameralar marifetiyle. Karakolun içinde kameralar vardı ve o kameralar karakolda insan haklarına, insan onuruna aykırı herhangi bir fiil olup olmadığını tespit amacıyla konulmuştu. Kim koydu? Ak Parti koydu. Olayın ardından orada görevli olan 30 kadar kişi açığa alındı, yargılamaları sürüyor.
12 Eylül döneminde Türkiye'de birçok cezaevinde insanlara işkenceler yapıldı, kötü muameleler uygulandı. Ben de bir yıl kadar Mamak Askerî Cezaevinde kaldım ve orada bütün bunlara hem maruz kaldım hem de şahidi oldum.
Daha 2000 yılında yani bundan on iki yıl önce İstanbul'da bir karakolda devletin envanterine kayıtlı Filistin askısı vardır arkadaşlar. Filistin askısına asılan varsa bilir onun ne işe yaradığını. Üstelik devletin envanterine kaydetmişler 2000 yılında. Bugün böyle bir şey düşünülemez bile. AK Parti iktidarı bu on yıllık süre içerisinde uyum yasaları çerçevesinde ifade haklarına ilişkin düzenlemeler yaptı, çocuk haklarına ilişkin düzenlemeler yaptı, kadın-erkek fırsat eşitliğine ilişkin düzenlemeler yaptı.