T24 - 12 Eylül'de yapılacak olan anayasa değişikliği referandumunda son yapılan anketlerde "evet"lerin kıl payı öne çıkması göze çarptı. Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal, "evet" oylarının artmasında YAŞ toplantılarında yaşanan gerginliğin neden olduğunu vurgularken, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun 12 Eylül'den sonra "Başbuğ Paşa olmayacağını bile bile Iğsız Paşa’nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda ısrar etti. Recep Bey de buna hayır deyince, hükümet 27 Nisan’daki gibi askere dik durmuş gözüktü. Bu da referandum sandığında AKP’ye yarayan bir danışıklı dövüştür" diyebilir mi diye sordu.
Hasan Cemal'in Milliyet gazetesinde "Hava evet lehine esiyor ama..." başlığıyla yayımlanan (20 Ağustos 2010) yazısı şöyle:
Hava evet lehine esiyor ama...
Bu yaz her tarafta elektrikli tartışmalara yol açan soru malum:
Evet mi, hayır mı?
Bu konuda TÜSİAD’ın tutumuyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan’ın, “Bitaraf olan bertaraf olur!” sözü hiç hoş değildi, tam bir talihsizlik oldu.
12 Eylül’de isteyen bitaraf olur, sandığa gitmez.
İsteyen gider hayır der.
Ya da evet oyu kullanır.
Bu tercihlerin tümü ‘demokratik’tir.
Ben, “Yetmez ama evet!” diyorum.
Bu pencereden bakarak ve kendi gerekçelerimi sıralayarak, boykotçulukla hayırcılığı eleştirmiş oluyorum.
Ama bundan dolayı, hele bir Başbakan’ın çıkıp sandığa gitmek istemeyenleri, “Sonra bertaraf olursunuz!” diye baskı altına almak istemesi, hatta aba altında sopa göstermeye kalkışması ‘demokrasi kültürü’yle bağdaşmaz.
* * *
Şu günlerde evet havasının daha ağır bastığı dikkati çekiyor. Araştırmaların kiminde yüzde 48-52 ile, kiminde yüzde 46-54 ile evetler önde gidiyor.Hata paylarına gelince, yüzde 1.5’la yüzde 2 arasında...
Bu böyle devam edebilir mi?
Konunun ciddi ve güvenilir uzmanları, evet lehine bir havanın varlığını teslim etmekle birlikte ihtiyatlı, temkinli konuşuyorlar. Eylül ayının ilk haftasında daha sağlıklı değerlendirmeler çıkabileceğini söylüyorlar.
Geçen gün aklıma bir soru takıldı:
Kemal Kılıçdaroğlu, eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt Paşa’dan sonra bu kez de İlker Başbuğ Paşa’yı suçlayabilir mi?..
Kılıçdaroğlu ben tatildeyken, pek öyle akıl erdiremediğim bir çıkış yapmıştı. Herhalde unutmadınız.
2007’deki 27 Nisan Muhtırası’nın Büyükanıt Paşa’yla Başbakan Erdoğan arasında bir komplo olduğu ve Ak Parti’nin bu sayede seçimleri yüzde 47 gibi yüksek bir oyla kazandığını iddia edebilmişti CHP Genel Başkanı.
27 Nisan’ın Genelkurmay Başkanı’yla Başbakan arasında bir danışıklı dövüş olması...
Akıl alır gibi değildi.
Kılıçdaroğlu’nun kendi kendine mi, yoksa yakın çevresinden bazı telkinlerle mi, böylesine sıra dışı, egzantrik bir yorum yaptığını bilemiyorum.
Şimdi bakıyorum, YAŞ krizi sonrasında yapılan kamuoyu araştırmalarında evet’ler birkaç puanlık yükseliş kaydetmiş durumda.
Evet oylarındaki bu artış, genellikle 4 Ağustos YAŞ toplantısında askerin değil, hükümetin dediğinin olmasına bağlanıyor.
Bu artış eğilimi eğer devam eder de, sandıktan evet çıkarsa, Kılıçdaroğlu bu kez “Başbuğ Paşa-Tayyip Erdoğan komplosu”nu gündeme getirebilir mi?
Kılıçdaroğlu çıkıp şöyle diyebilir mi:
“Başbuğ Paşa olmayacağını bile bile Iğsız Paşa’nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda ısrar etti. Recep Bey de buna hayır deyince, hükümet 27 Nisan’daki gibi askere dik durmuş gözüktü. Bu da referandum sandığında AKP’ye yarayan bir danışıklı dövüştür.”
Olabilir mi?..
Geçelim.
* * *
YAŞ krizinin evet oylarına yaradığı genel kabul görüyor. Ama bu artış eğiliminin 12 Eylül’e kadar süreceğine ihtimal verilmiyor. 4 Ağustos’un evetlerde ilk anda yol açtığı artışın zaman içinde gerileceği, 27 Nisan’la ilgili olarak da aynı şeyin yaşandığı belirtiliyor.
Bir başka nokta, daha çok ‘hayırcılar’ tarafından gündemde tutuluyor:
Sandıkta hayır diyecek olanlar, bu tercihlerini ‘iktidar korkusu’ndan dolayı gizliyorlar mı?
Bu da ihtimallerden biri.
Ama tersi de savunuluyor, deniliyor ki:
“CHP’li, MHP’li olup da, sandıkta evet oyu kullanmaya hazırlananlar, mahalle baskısı yüzünden bugün hayır diyebilir.”
Öte yandan, Kemal Kılıçdaroğlu özellikle bir açıdan sorgulanıyor:
Kampanyasının Ak Parti’ye dönük bir ‘güvenoylaması’na dönüştürülmüş olması ne kadar isabetli bir tercihtir?
Bu soruyu soranların bakış açısı şöyle özetlenebilir:
Ak Parti’nin seçmen tabanında yaklaşık yüzde 10’luk bir grup var. Bunlar, Erdoğan’a bir uyarı diye 12 Eylül’de hayır oyuna hazırlanıyordu. Ancak, CHP’nin referandum kampanyası Kılıçdaroğlu tarafından bir güvenoylaması haline getirilince, bu grubun tekrar Ak Parti’ye yönelmesi yakın ihtimal...
* * *
Yinelemekte yarar var:
Bugün için evet oyları önde...
YAŞ krizi evete yaradı.
Öcalan’la PKK’nın ateşkes ilanıyla birlikte sergiledikleri tutum, Kürtlerin evet tavrını 12 Eylül’de güçlendirebilir.
Ya da muhalefetin “AKP-PKK işbirliği” propagandası batıda Ak Parti için oy kaybına yol açabilir mi?
Parti olarak ‘hayır’a odaklanmış MHP’nin seçmen tabanıyla Ülkücü kesimde belirginleşen bölünmenin 12 Eylül’de evet oylarını arttıracağı anlaşılıyor.Ama bunların altını çizerken şunu bir kez daha belirtelim:
Şimdi temkinli konuşurken, daha sağlıklı değerlendirmeler yapmak için Eylül’ün ilk haftasını beklemek lazım.