15 Temmuz'daki darbe girişimine takviye amacıyla görevlendirildikleri gerekçesiyle haklarında dava açılan 70 Hava Harp Okulu öğrencisi, bunlardan sorumlu 3 komutan ile şoför olarak görev yapan 2 erin yargılanmasındığı davanın ilk duruşması görüldü.
Silivri Cezaevi'nin karşısında bulunan duruşma salonunda 75 sanık hâkim karşısına çıkarak savunma yaptı. Tutuklu öğrencilerden Ahmet Acar ifadesinde, “Plansız eğitim adı altında içtima alanında topladılar. Darbeyle ilgili hiçbir bilgimiz yoktu. Zaten kamp alanına girdiğimde telefonlarımız alınmıştı dışarıda olup bitenden haberimiz yoktu. Bizim vatan sevgimizle oynadılar bizi oyuna getirdiler" dedi.
İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Cezaevi'nin karşısında bulunan duruşma salonunda görülen ilk duruşmada, savunmasını yapan Hava Harp Okulu öğrencisi Ahmet Hamdi Göçer, o gün için birlik içinde tek olağan dışı durumun Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ın denetime gelmesi olduğunu söyledi.
Ahmet Bedir Alpaslan Kızılyer de şunu söyledi:
"Uçus eğitimi nedeniyle Yalova'daki kamptaydık. Akşam -acil içtima- deyip bizi topladılar. Yüzbaşı Metin Kazancı ve Üsteğmen Halil isimleri okuyarak, bizi gruplara ayırdılar. Metin Kazancı 'Plansız eğitim var' dedi. Daha sonra bizi otobüse bindirdiler. Otobüse binince zaten uyudum. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne geldiğimiz"de şoförün konuşmasından Hava Harp Okuluna gittiğimizi öğrendim. Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Halk toplanmıştı, halka askeri öğrenci olduğumuz söylenince alkış koptu ve 'En büyük asker bizim asker 'diye slogan attılar.
Polisler geldi, teslim olduk hiçbir zorluk çıkarmadık. Gece boyunca ne olduğunu bilmiyorduk. Darbeden haberimiz yoktu. Karakolda öğrendik. Öğrencilerin hiçbirinde telefon yoktu, sadece komutanımızda vardı" diye konuştu.
Ahmet Hamdi Göçer ise savunmasında, “Olay günü içtima oldu. Hızlı hazırlanmamız yönünde emir aldık. Tam teçhizatlı içtima alanında bulunduk. Kamp alanından çıkmadan önce mermiler dağıtıldı. Otobüse bindirildik, nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nde durdurulduğumuzda, Hava Harp Okulu'na gittiğimiz söylendi biz de duyduk. Komutanımız plansız eğitim olduğu söyledi. Katılmama gibi bir inisiyatifim olamaz. 2 yıllık eğitimimde daima ve mutlak itaat öğretildi. Kanuna aykırı bir emir almadık. Daha öncede gece eğitimine çıkarılmıştık. Gece eğitimleri rutin değildir. Komutanların istediği vakitte yapılır. Acil hazırlanma çağrısına Metin Kazancı çağırdı. İsim listelerini okudu. Araçlara bindik ve uyumamız emredildi. Polis otobüslerin yanında ilerliyordu. Bu durumdan bir darbe olduğunu çıkaramadık. Aramızda nereye gittiğimizi konuşuyorduk, merak ediyorduk" dedi.
“FETÖ okuluna gitmedim" diyen sanık Göçer, “Pişman olacak bir şey yapmadım. Vatanım, ailem karşısında yüzümü kızartacak bir suç işlemedim. 8 aydır tutukluyum. Tahliyemi istiyorum" diye konuştu. Mahkeme Başkanı Hulusi Pur, savunmasını yapan her sanığa örgütle ilgili bildikleri varsa söylemelerini etkin pişmanlıktan yararlanabileceklerini belirtti. Savunmasını yapan sanıklar da örgütle herhangi bir bağlantılarının olmadığını bu nedenle de bilgileri olmadığını belirtti.
Askeri öğrenci Berat Hüseyin Taştan da o gece emirler doğrultunda hareket ettiklerini, araçlara bindiklerini, mermileri aldıklarını, komutanların kendilerine “Uyuyun” emri verdiğini belirtti. Taştan, komutanlarından kimsenin ateş etmediğini ve ‘FETÖ’ ile ilgili bir bağlantısının olmadığını söyledi. Olay günü kendilerine iki şarjör mermi, yani 40 tane mermi verildiğini söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Hulusi Pur, “Daha önce hayatı idame eğitiminde 5 mermi yanınıza almışsınız. O gece 40 mermi verilmesinden şüphelenmediniz mi?” diye sordu. Sanık Taştan ise “Mermilerin sayısının değişmesi bu olayı anlayabileceğim anlamına gelmediği için şüphelenmedim. Ayrıca atış eğitimlerinde de 40 tane mermi veriliyordu.” diye cevap verdi.
Sanık Burak Işık da olay gecesi yaşananların olağandışı olduğunu anlayacak bir konumda olmadığını belirterek “O gece ne kanunsuz bir emir verildi, ne de ben bu emri yerine getirdim. Fetullah Gülen ismini medyadan biliyorum. ‘FETÖ’ ile hiçbir bağlantım yok. Vatanını milletini çok seven bir ailenin evladıyım. Teğmen olmayı beklerken, o geceden sonra kendimi bir anda 'terörist ve vatan haini' olarak buldum. Bu damgayı yemek en büyük mağduriyetimizdir. Ayrıca, Hava Harp Okulu Disiplin Kurulu 10 gün önce bizle ilgili ihraç kararını kaldırmıştır" dedi.
Sanık Ekrem Arslan ise telefonlarının olmadığını, televizyonu o saatte kullanmalarının yasak olduğunu belirterek darbe girişiminden haberi olmadığını belirtti. Arslan, "Hiçbir emri sorgulama yetkim yok. 'FETÖ' ile ilgim yok. O geceden sonra darbeci olarak yargılanıyorum. Bu benim çok gücüme gidiyor. 8 aydır cezaevindeyim, akranlarım eğitimlerini sürdürürken biz bu dava için savunma hazırlıyoruz. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" diye konuştu. Duruşma yarına ertelendi.
İddianame
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Hikmet Pak ile Bülent Başer tarafından hazırlanan 180 sayfalık iddianamede, soruşturma kapsamında 69 öğrenci ile 3 rütbelinin tutuklandığı, bir öğrenci ile 2 erin ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı belirtiliyor.
Sanıkların "Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek'', ''cebir ve şiddet kullanarak TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya TBMM'nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek" ve "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor.
İddianamede ayrıca öğrenci ve rütbeli askerlerin "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 7,5 yıldan 15'er yıla, diğer 2 erin ise "örgüte üye olmadan örgüt adına suç işlemek" suçundan 5 yıldan onar yıla kadar hapsi talep ediliyor.