2014 yılında Sakarya’da havai fişek fabrikasındaki yaşanan patlamada hayatını kaybeden işçinin eşi Nevin Şapoğlu, “Fabrikanın açtığı karşı dava dosyalarından birinde babasını hiç görememiş olan yeni doğan kızımdan bile işverenin tazminat istediğini görünce deliye döndüm” dedi.
Sakarya’nın Hendek ilçesinde geçen hafta yaşanan Coşkunlar Havai Fişek fabrikasının patlamasında 7 kişi hayatını kaybetmişti. Aynı aileye ait olan ve adı her patlamadan sonra değişen fabrikada daha önce 4 patlama daha gerçekleşmişti.
14 Aralık 2014’te yaşanan faciada 38 yaşındaki işçi Yılmaz Şapoğlu hayatını kaybetti. Şapoğlu’nun ailesi 1 milyon 250 bin liralık dava açtı. Bunun üzerine şirket ‘kaza nedeniyle fabrikanın kapalı kaldığını, bu nedenle zarara uğradıklarını’ öne sürerek 1 milyon 800 bin liralık karşı dava açtı. Nevin Şapoğlu yaşadıklarını Atilla Güner’le Akşam Postası’na şöyle aktardı:
“Bizimle muhatap olmadılar, çalışanlarıyla haber gönderdiler. Ev alacağız, maaş bağlayacağız ve çocuklarınızın eğitim masrafını karşılayacağız dediler. Kendileri hiçbir şekilde ilgilenmedikleri için, insana insan değeri vermedikleri için, ölüye saygılarının olmadığı için dava açtım. Onlar da karşı dava açtılar bize. Postacı sekiz dava dosyayı getirdi. Çocuklarım ve benim için 5 dava, eşimin kardeşi için de 3 dava açmışlar. Hepimize dava açmışlar. Şok oldum, gözlerime inanamadım.”
“Eşim öldükten 3 gün sonra, cenazeden ise bir gün sonra kızımız Zeynep doğdu. Açılan dava dosyalarının bir tanesinde Zeynep’in de adı vardı. Doğmamış çocuğumun adı vardı. Hayatı boyunca babasını göremeyecek evladım. İşte o an sinirimden deliye döndüm. Büyüdükçe ‘Babam seni seviyor muydu?, nasıl bir insandı?, beni seviyor muydu?’ gibi sorular soruyor. Ben bunun hesabını ona bile veremezken onlar bir de üstüne Zeynep’in bile hakkını taciz ediyorlar. Adalet yerini bulsun. 5 yıl geçti, artık biz de yorulduk. Biz bu dosyayı kapatıp, kenara kaldırıp hayatımıza kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz. Dosya açık olduğu sürece bizim hayatımızın bir tarafı hep eksik.”
“Köy işleriyle ilgileniyorum. İnek bakıyorum, süt satıyorum. Köyde çalışma imkanı yok. Şehirde kiralar çok yüksek. Mümkün değil taşınabilmem. Oturduğumuz ev bizim. Burada yaşamak zorundayım. Burada oturduğun zaman da en yakının da olsa, ailen de olsa aç mısın diye kimse kimseye sormaz, ekmez getirmez. İki kızımda okuyor. Bir kızım öğretmenlik diğeri ebelik okuyor. İhmaller olduğunu çok söyledik ama bizi duyan olmadı. 7 can gittikten sonra 7 ailenin canı yandıktan sonra şimdi belki sesimizi duyarlar. Bir sürü evlat annesiz, babasız kaldıktan sonra, herkesin hayatı yarım kaldıktan sonra belki şimdi anlarlar. İnsanların hayatları hep yarım kalıyor’’.