'Medya yüzleşmek kelimesinin cılkını çıkardı'

'Medya yüzleşmek kelimesinin cılkını çıkardı'

Ali Saydam (Akşam, 11 Haziran 2012)

 

'Hay, evren öpsün sizi...'

 

Üşenmesem, son bir ayın gazetelerini tarayıp, başlıklarda kaç kez 'yüzleşmek' sözcüğünün kullanılmış olduğunu sayacağım. Son olarak dün, Tolga Tanış'ın Hürriyet gazetesinin Pazar ekindeki köşesine attığı 'Sahtekarlığımızla Yüzleşme Vakti' ifadesini görür görmez, 'yetti galiba' duygusuyla bu sözcüğün de 'yalama' olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu düşündüm. Çok da güzel bir kitap tanıtım yazısıydı. Duke Üniversitesi'nden Dan Ariely'nin 'Sahtekarlık Konusundaki Dürüst Gerçeklik: Özellikle Kendimize, Herkese Nasıl Yalan Söylüyoruz?' isimli kitabı, 'hikaye anlatma' yeteneğinin sonuçlarından yola çıkıp 'ayna tutan' tespitleriyle belli ki 'okunası' bir kitapmış. Ama biz, kitaptan çok, 'yüzleşmek' modasına takılmış bulunuyoruz.

TDK, bu sözcüğü 'Bir olayı ileri sürenle, inkar eden kimselerin yüz yüze gelerek sözlerini tekrarlaması' ,' Yüz yüze gelmek' ve 'Farkına varmak, iyice anlamak' olarak açıklarken,  bizim medya dilinde 'yüzleşmek', muhatabı biraz da dışlayarak, neredeyse 'dönüp kendimize bakmak'la eşanlamlı olarak kullanılıyor. Eğer bir moda halinde bu sözcük yaygınlaştıysa ortada sorun falan elbette yoktur; yeter ki cılkı çıkmasın. Bir dostumuzun aktardığı, yan daire aile kavgasında yükselen teatral seslerin, ister istemez kulaklara çarpan bir repliğini anımsamamak elde değil. Spiritüel akımlara biraz fazlaca eğilimli olan bir hanımefendinin sabah akşam kurduğu her cümlenin içinde 'evren' sözcüğünün geçmesi karşısında saçını başını yolacak kadar yılgınlığa düşen kocanın avazı çıktığı kadar, -amiyane tabiri düzelterek ifade edelim-, 'Evren öpsün seni!' diye bağırması gibi...

Diğer yandan 'Cılkı çıkarılan sözcükler' üzerine son 10 yıl için bir araştırma yapılsa 'evren, yüzleşme, endişeli modernler vs.' ve benzeri kim bilir ne çok 'kulak ağrıttığına' değmesini umduğumuz 'ifade' bolluğuyla karşılaşırız. 'Sıcak bakmak, hayret bi şey, yıkılıyor' gibi sakızlaşan sözcüklerden değil; içi dolu dolu mana olup da 'yoğun ilgiye' maruz kalarak yorulan ifadelerden söz etmeye çalışıyorum. 'Mahalle baskısı' da bu tür ifadelerden biridir mesela...

Değişim ve dönüşümün dilimize taşıdığı yeni ifadeler bile 'kimliğini aramakta ısrarlı' bir toplumun bir arada yaşama arzusuyla dolup taştığının en temel işaretleri değil mi? Son günlerdeki 'kürtaj vaveylası'ndan sonra özellikle AK Parti dünyasının içinde olup da, muhalif mesajlar veren milletvekili ya da yazarların çoğalması da, 'birlikte var olma' arzusundaki insanların dikkate alındığının göstergesi olarak yorumlanabilir. Dün de AK Parti Ankara Milletvekili Haluk Özdalga da Taraf gazetesine yazdığı, 'Kürtaj yasağı yanlış' başlıklı yazısında, tartışmanın yararından söz ederken, 'Doğru çözüm insanların kendilerinin karar vermesidir. Aksi halde bir arada yaşama ortamımız ağır bir darbe alır' demiş.

Onu da 'yüzleşmeye' davet edebilirler... Zırt pırt 'özeleştirilerini veren' PKK kadroları gibi... Hıristiyan alemindeki günah çıkarma gibi... Dök içini rahatla... Bir dahaki 'yüzleşmeye' kadar...

Bu arada bize 'yüzleşme' dersi veren Batı'da da 'tefessüh' süreci bütün hızıyla sürüyor. İşte son iki haber: ABD'nin Georgia Üniversitesi'nden Alman ve Slav çalışmaları profesörü 65 yaşındaki Max Reinhart, bir genelev işletmek ve fuhuş yapmak suçlamalarıyla tutuklanmış. Kadın kılığına giren Reinhart, bir internet sitesinin transseksüel eskort bölümünde 'Sasha' adıyla yer alıyormuş.

Diğer haber 'demokrasi' kelimesinin türediği Yunanistan'dan. Bir TV programında faşist Altın Şafak partisinin milletvekili İlias Kasidiaris, kendisinin bir yolsuzluk davası nedeniyle arandığı söylenince, önce karşısındaki solcu aday Rena Dorou'nun suratına bir bardak su boca etti, sonra da yanındaki komünist milletvekili adayı Liana Kanelli'ye sağlı sollu üç tane tokat aşk etti... Hani bizim ecnebi aydınlarımız bunlara pek bir hayrandırlar ya... Öylesine hatırlatalım, dedim...