Türkiye'de Covid-19 salgını nedeniyle hayatını kaybeden sağlık çalışanı sayısı giderek artıyor. Türk Tabipleri Birliği verilerine göre salgının başından bu yana Türkiye'de 282 sağlık çalışanı Covid-19 sebebiyle hayatını kaybetti. Sadece Kasım ve Aralık ayında 147 sağlık çalışanı vefat etti. BBC Türkçe, sağlık çalışanı yakınını Covid-19 sebebiyle kaybedenlerle konuştu.
Sağlık meslek örgütleri, Türkiye'de ve dünyada sağlık çalışanlarının toplumun diğer kesimlerine göre yaklaşık 10 kat daha fazla oranda Covid-19 hastalığına yakalandığını belirtiyor.
Dr. Muharrem İdiz, Manisa'da bir fabrikada iş yeri hekimi olarak görev yaparken, Nisan ayında Covid-19 sebebiyle hayatını kaybetti.
BBC Türkçe'ye konuşan 26 yaşındaki kızı Esra İdiz, yaklaşık 500 işçinin çalıştığı fabrikada iş yeri hekimi olan babasının virüse karşı etkili bir şekilde korunamadığını, koruyucu ekipman eksikliği yaşadığını söylüyor:
"Henüz salgının çok başlarıydı. Maskeye erişim bu kadar kolay değildi. Babam, çalıştığı revir odasındaki maske ve eldivenlerin kendisinden izinsiz alındığını anlatıyordu. 'Bazen kendime bile maske bulmakta zorlanıyorum' diyordu. Bu hastalığı işyerinden başka bir yerde kapmış olamaz. O kadar çok işçi, küçücük bir oda, az sayıda koruyucu malzeme…"
"Halsizlik yaşamaya başladığında ilk önce idrar yolu enfeksiyonu geçirdiğini sandı. Dinlenmek için iş yerinden izin istedi ama 'Bu süreçte söz konusu bile olamaz' yanıtını aldı. Hastaneye yattığı gecenin akşamı, işten dönerken halsizlikten arabayı bile kullanamamış. Zaten hastaneye yattıktan bir gün sonra vefat etti."
Dr. Muharrem İdiz'in kendisi gibi iş yeri hekimi olan kardeşi Dr. Nuri İdiz de İzmir'de bir iş yerinde çalışırken Covid-19 sebebiyle, kardeşinden 18 gün sonra vefatİdiz, babasının Manisa'da amcasının ise İzmir'de, tamamen farklı işyerlerinde çalışırken Covid-19 kaptığını ve son birkaç aydır hiç görüşmedikleri için birbirlerine bulaştırma ihtimallerinin olmadığını anlatıyor.
İki çocuğunu kaybettikten sonra babaannesinin dayanamayarak kalp kriz geçirdiğini anlatan Esra İdiz, bu hastalığın kendisinden tüm ailesini kopardığını söylüyor.
Babasını kaybettikten sonra ekonomik sıkıntılar sebebiyle İzmir'den Manisa Saruhanlı'ya taşınmak zorunda kaldıklarını anlatan İdiz, hayatının alt üst olduğunu söylüyor:
"Annem çalışmıyordu, ben okuyordum. Babamdan sonra İzmir'deki evimizin kirasını ödeyemez olduk, üstüne bir de hayat pahalılığı… Gücümüz kalmadı. Doğduğumdan beri hiç ayrılmadığım, babamla her anımın olduğu İzmir'i bırakmak zorunda kaldım. Tüm ailemi, babamı, arkadaşlarımı İzmir'de bırakıp daha önce hiç görmediğim bir şehre geldim."
"Annemle babam birbirlerine çok bağlıydı. O yüzden annem çok büyük bir boşlukta. Hala gece uyurken annemi yalnız bırakamıyorum, onunla birlikte yatıyorum. Antidepresan kullanıyoruz, onlar olmadan çok zor. Babama çok ihtiyacım olduğu zamanlar oluyor. Danışmam gereken, özellikle çok sığınmam gereken anlar oluyor ama bulamıyorum."
"Bu insanlar mesleği uğruna, insanların sağlığı uğruna kendisini feda etti. Sadece bir canını değil, ailesiyle geçirebileceği yıllarını da feda etti. Babamla birlikte hayal kurduğumuz çok fazla şey vardı. Mesleği için, bu hastalık uğruna bütün hayallerimi de alıp götürdüler."
Türkiye'de salgının başından bu yana en fazla sağlık çalışanı ölümü Kasım ayında yaşandı. Geçen ay 63 sağlık çalışanı Covid-19 sebebiyle hayatını kaybetti.
Balıkesir Devlet Hastanesi'nde sağlık işçisi olarak çalışırken Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden Halil İbrahim Kuzu da onlardan biri.
BBC Türkçe'ye konuşan oğlu Mehmet Kuzu babası için, "Hala hastaneden çıkıp gelecekmiş gibi hissediyorum" diyor:
"Elimizle koyduk yerine ama insanın gönlü kabul edemiyor. Hayallerimiz, planlarımız vardı ama yarım kaldı. Yeter bu kadar devlet için çalıştığın, emekli ol diyorduk. Kendimize ait müstakil bir bahçemiz vardı, artık orada yeşillikle toprakla uğraşsın diyorduk. Bahçeye birlikte ağaç dikmiştik ama o ağaçların büyüdüğünü göremeyecek. Torunlarının büyüdüğünü göremeyecek."
"Hastalığı hastaneden kaptığını biliyoruz. Zaten böyle bir zamanda çalıştığı için çok endişeliydik. Hastaneden ailesine virüs taşımaktan çok çekindiği için aslında çok da dikkatliydi. Bu yıl sonunda emekli olmayı planlıyordu. Şu an beş yaşında olan çocuğum büyüyünce dedesini hatırlar mı bilmiyorum ama 8 ve 10 yaşlarındaki diğer çocuklarım hatırlayacak."
Kuzu, babasının rahatsızlığının başta soğuk algınlığı sanıldığını ve ancak ilaçların tesir etmemesi sonucu yeniden muayene olduğunu anlatıyor:
"Soğuk algınlığı ilaçları fayda sağlamayınca babamın talebiyle Covid-19 testi yapıldı. Testi pozitif çıkınca dört gün Covid ilaçlarını kullandı ancak hastalık o saatten sonra ateş yapmaya başladı. Direkt şehir hastanesinin yoğun bakım servisine kaldırıldı. 10 gün boyunca yoğun bakımda kaldı."
"İlk on gün durumunun iyi olduğu söyleniyordu, buraya kadar biz de çok korkmuyorduk. Çünkü kronik bir hastalığı da yoktu. Ancak bir gün sabaha karşı entübe oldu, on gün entübe kaldı, bu süre zarfında böbreklerinde sorun oluştu. Birkaç gün sonra biraz daha ağırlaştı ve hastanede yatan en ağır hastalardan biri olduğunu söylediler. dediler. O noktada durumunun kötüye gittiğini hissettik."
Aile, Kuzu'nun tedavisine geç başlanmış olabileceğini düşünüyor:
"Semptom göstermeye başladığında hastanede yapılan kan testi ve göğüs filminde Covid-19 gözükmüyordu. Belki o an yakalanmış olsaydı… Doktorların ilgilendiğinden eminiz. Sadece biraz geç mi tespit edildi, tedavi geç mi kaldı diye düşünüyoruz ama insanlara da bir şey demek istemiyoruz. Doktorlarımız da şu an normalde bakacağından kat kat üzerinde hastaya bakıyorlar."
Göğüs hastalıkları uzmanı Dr. Hüseyin Süyür, Gaziantep'te bir hastanenin Covid-19 servisindeki hastaları tedavi ederken fenalaştı ve 24 Kasım'da Covid-19 sebebiyle hayatını kaybetti.
Hastanede yatışı bir ay sürdü. 19 gün entübe kaldı.
Süyür'ün yakını Dr. Ercan Çöçelli, "Eniştem mesleğini çok severdi, zaten o yüzden hem kızı hem oğlunu sağlıkçı yaptı. Ama mesleğinden de çok ailesini severdi" diyor:
"Covid-19 servisinde çalıştığı için çok çekinceleri vardı çünkü bu hastalığı en iyi kendisi biliyordu. Üzerinde hep bunun tedirginliğini taşıyordu. Biz de işinden ötürü virüse yakalanacağını tahmin ediyorduk ancak yakalansa bile iyileşir diyorduk. Bu boyuta geleceğini hiç düşünmedik."
"Hastanenin Covid-19 açısından ne kadar yoğun olduğunu, Hüseyin'in hastanede yattığı dönemde biz kendimiz de görüyorduk zaten. Bütün yoğun bakım doluydu. Sadece Hüseyin'in çalıştığı hastaneye mahsus değil, o dönem Gaziantep'te son derece fazla vaka vardı."
"Ben de bir doktorum, risk altında olsak da elbette çalışmaya devam ediyoruz. Bunu yapalım ama haklarımız da verilsin. Hüseyin bu hastalığı mesleğinden ötürü kaptı."
Türkiye'de Covid-19, sağlık çalışanları için herhangi bir şart aranmaksızın, doğrudan "meslek hastalığı" sayılmıyor.
18 Aralık'ta Sağlık Bakanlığı tarafından alınan kararda, Türkiye'de sağlık çalışanlarının Covid-19 ile ilgili SGK'ya meslek hastalığı ve vazife malulü hakları için başvuruda bulunabileceği ve belli şartlar sağlandıktan sonra ilgili haklardan yararlanabileceği belirtildi.
Bakanlık genelgesinde, Covid-19 tanısını alıp rahatsızlanan veya hayatını kaybeden sağlık çalışanlarının "illiyet bağının kurulması şartıyla" meslek hastalığı ile vazife malullüğü kapsamındaki sosyal güvenlik haklarından yararlanabilecekleri ifade edildi.
Ancak meslek odalarına göre "illiyet bağının" aranması, sağlık çalışanlarının hak kaybına uğramasına neden olacak.
Örneğin Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden Dr. Muharrem İdiz gibi iş yeri hekimlerinin kapsam dışında tutulduğu değerlendiriliyor.
Twitter adresinden açıklama yapan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı şöyle söylüyor:
"Genelgeden sonra kamuoyunda 'Covid-19 sağlık çalışanları için meslek hastalığı kabul edildi' gibi bir algı oluştu ancak bunun gerçeği yansıtmıyor. Genelgede (meslek hastalığı ya da vazife malullüğü için) illiyet bağı arandığı belirtiliyor. Sağlık çalışanlarının, ekteki sorulara yanıt vermesi bekleniyor. Örneğin bunlardan birinde, aynı kurumda başka hastalanan sağlık çalışanı olup olmadığı soruluyor."
"Oysa iş yeri hekimlerinin, yanında başka bir sağlık çalışanı olmadan tek başına hizmet verdiği fabrikalarda, atölyelerde hastalığın yaygın olduğunu biliyoruz. (İş yeri hekimleri için) bu bir vazife malullüğü ya da meslek hastalığı olmanın yanına bile yaklaşamayacak."
Fincancı Covid-19'un, ispat yükü sağlık çalışanına yüklenmeden ve illiyet bağı aranmadan tüm sağlık çalışanları için doğrudan meslek hastalığı ve vazife malullüğü sayılması gerektiğini savunuyor.
Türk Toraks Derneği de 16 Aralık'ta yaptığı basın açıklamasında, Covid-19'un sağlık çalışanları için meslek hastalığı sayılabilmesi için gerekli illiyet bağının mevcut olduğunun, başka hiçbir kanıta ihtiyaç kalmayacak şekilde açık ve net olduğunu ifade ediyor.