1981 yılında 19 yaşındayken cezaevine giren ve hayatının 35 yılını cezaevinde geçiren Hasan Gülbahar’ın durumu TBMM'ye taşındı.
Anayasa Mahkemesi'nin 2004 yılından bu yana bireysel başvurusunu sonuçlandırmadığı Gülbahar'ın cezası ile ilgili harekete geçen HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni, Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'e "Hasan Gülbahar ile aynı durumda olan siyasi tutuklular 4.Yargı Paketi ile serbest bırakıldığı halde, Hasan Gülbahar’ın tekrar tutuklanması ile hukukun kişiselleştirildiğini görüyoruz. Bu çifte standartı gidermek için Bakanlığınız hangi düzenlemeyi yapacaktır" diye sordu.
Gülbahar'ın 89 yaşındaki annesi Dursun Gülbahar da oğlunu ölmeden özgür görmek istediğini söyledi. Hasan’ın 35 yıldır cezaevinde olduğunu anlatan Dursun anne, “19 yaşında okurken lisede okurken alındı. Şimdi 57 yaşında yavrum. Bütün yıllarım acı içinde geçti. Acılar içinde geçen yılların sonundayım. Oğlumu ölmeden özgür görmek istiyorum Adalet Bakanlığı’na sesleniyorum" dedi. Dursun Gülbahar’ın yazdığı isyan şöyle:
Anayız biz ana Yüreği yana yana Haykırıyoruz hey Özgürlük istiyoruz yavruma Yavrularıma
Hasan Gülbahar'ın kardeşi Sema, ağabeyinin ceza sürecini şöyle anlattı: ''Ağabeyim, 11 yıl bir fiil yattıktan sonra 19 yıl da bir fiil yattı ve cezaevinde 30 yılı tamamladı. 2013 yılında 4. yargı paketinde çıkan 5 kişiden biri oldu. 2013 yılında 4. yargı paketiyle tahliye edilen 5 kişiden biri olan abim Hasan, 17 ay sonra tekrar 9 Ekim günü (okuluyla ilgili islemler icin gittiği Mersin Adliyesi'nden çıktığında) 7 yıl eksik yatmışsın denerek cezaevine götürülmek üzere emniyete alınıyor. Hepimiz için beklenmedik, şok edici bir durum. Bu durumla ilgili ne avukatımıza, ne de abime herhangi bir tebligat gelmemiştir. 30 yıl yetmemiş, 7 yıl daha bizi 'CANIMIZA' hasret bırakmak isteyen Adalet Bakanlığı sesimizi duysun artık."
Hasan Gülbahar 1981 yılında 19 yaşında tutuklandı. 1991 yılında şartlı salıverilme kapsamında serbest bırakıldı. 1995’te yine TİKKO üyeliği suçlamasıyla 12 yıl 6 ay ceza aldı. “4. yargı paketi” olarak bilinen düzenlemeyle 11 Mayıs 2013 tarihinde tahliye edildi. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararını Yargıtay’a götürdü ve cezasının 7 yıl daha infaz edilmesine karar verildi. Gelinen aşamada Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevinde haksız ve hukuk dışı uygulamalara karşı geldiği ve insanca yaşam için tepkisini gösterdiği için keyfi olarak cezaevi idaresince “infazı yakılarak” salıverilme süresi 30 Kasım 2024 olarak belirlendi.
HDP'li Çepni'nin Adalet Bakanı Gül'ün yanıtlaması istemiyle yönelttiği sorular şöyle:
12 Eylül darbesi sonrasında 19 yaşında tutuklanan Hasan Gülbahar, hayatının önemli ve büyük kısmını cezaevlerinde geçirdi. Tabir yerindeyse “Yerli Mandela” demek doğru olur. 12 Eylül dönemi mahkumiyetlerinden dolayı 10 yıldır cezaevinde olanların tahliyesini sağlamak için çıkarılan yasadan yararlananlar arasında sadece 30 yılını cezaevinde geçiren Hasan Gülbahar için itirazda bulunuldu ve Gülbahar tekrar tutuklandı. Ekim 2014 yılında yaşanan uygulamalara karşı Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 30.10.2014 tarih 2014/17112 numaralı bireysel başvuru halen sonuçlandırılmadı.4 yıl gibi bir zamanda sonuçlandırılmayan bir başvuru mutlak anlamda adil yargılanma hakkının ihlalidir.
Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Abdulhamit Gül tarafından Anayasa’nın 98’inci ve TBMM İçtüzüğünün 96. ve 99. maddeleri gereğince yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.
Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevinde kalan Hasan Gülbahar, 12 Eylül darbesinin ardından yasadışı örgüt üyeliği suçlaması ile 1981 yılında 19 yaşında iken tutuklanmıştı. 1991 yılında şartlı tahliye ile salıverilmiş akabinde 1995’te örgüt yöneticiliği suçlaması ile tekrar tutuklanmıştır. Türkiye’de en uzun süre cezaevinde kalan kişilerden biri olan Hasan Gülbahar 4. Yargı Paketi ile birlikte 2013 yılı Mayıs ayında serbest bırakılmıştır. Ancak, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği tahliye kararını Yargıtay’a götürmüş ve cezasının 7 yıl daha infaz edilmesine karar verilmiştir. Tahliye edildikten sonra işe başlayan ve İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi yöneticisi olan Hasan Gülbahar ise bu kararı Ticaret lisesinde okurken tutuklandığından dolayı tamamlayamadığı eğitim hayatı nedeniyle Milli Eğitim Bakanlığına suç duyurusunda bulunmak için gittiği adliyede öğrenmiştir. Hayatının 32 yılını cezaevinde geçiren Hasan Gülbahar tekrar tutuklanarak Mersin E Tipi Kapalı Cezaevine gönderilmiştir. Gelinen aşamada Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevinde haksız ve hukuk dışı uygulamalara karşı geldiği ve insanca yaşam için tepkisini gösterdiği için keyfi olarak cezaevi idaresince “infazı yakılarak” salıverilme süresi 30 Kasım 2024 olarak belirlenmiştir. Hasan Gülbahar için 30.Ekim.2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmuş günümüze kadar bir cevap alınamamıştır.
- 12 Eylül dönemi mahkumiyetlerinden dolayı 10 yıldır cezaevinde olanların tahliyesini sağlamak için çıkarılan yasadan yararlananlar arasında neden sadece 30 yılını cezaevinde geçiren Hasan Gülbahar için itirazda bulunulmuştur? Bu durumda, Hukuk Devletinin temelini oluşturan Kanun Karşısında Eşitlik ilkesinin ihlal edilmiş midir?
- Hasan Gülbahar ile aynı durumda olan siyasi tutuklular 4.Yargı Paketi ile serbest bırakıldığı halde, Hasan Gülbahar’ın tekrar tutuklanması ile hukukun kişiselleştirildiğini görüyoruz. Bu çifte standartı gidermek için Bakanlığınız hangi düzenlemeyi yapacaktır?
- Hasan Gülbahar’a tekrar verilen ceza neden tebliğ edilmemiştir? 12 Eylül mağdurları için çıkarılan yasayla tahliye edilen birine davasının Yargıtay’a gittiği bilgisi neden verilmemiştir? Yasa neden açık bir şekilde uygulanmamıştır?
- Kısmi Wernicke Korsakoff hastası olan ve kalp rahatsızlığı yaşayan Hasan Gülbahar’ın, tahliye edildikten sonra, demokratik haklarını kullanmasının ve İnsan Hakları Derneği Mersin Şubesi’nde faaliyet yürütülmesinin tekrar tutuklanmasında etkisi var mıdır?
- 12 Eylül darbesiyle 19 yaşında cezaevine giren ve haksız uygulamalara maruz kalan Hasan Gülbahar’ın mağduriyetinin giderilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne yapılan 30.10.2014 tarih 2014/17112 numaralı bireysel başvurunun şimdiye değin sonuçlandırılmaması adil yargılanma hakkının ihlali değil midir