Hayattaki öncelik ailemiz

Hayattaki öncelik ailemiz
Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan çifti, "Ayrılıyorlar" haberlerine ateş püskürüyor. Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan: “ Bunarlı yazanlar çocuğumuzun olduğunu, okuma yazma bildiğini, onun duygularının paralize olabileceğini nasıl düşünmüyorlar?” Aslantuğ: Hayattaki önceliğim ailem, onların sağlığı, mutluluğu için hizmete hazırım. Onan: Bu haberler yüzünden oğlumuzdan gazeteleri saklıyoruz. Her zaman aile hayatımızı, mutluluk veya diğer duygularımızı insanların gözüne sokmayı ayıp bulduk. Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan ‘Evliliğimizi insanların gözüne soktuğumuzu düşünüyorlar’ korkusuyla birlikte konuşmak istemediler. Çifle ayrı ayrı konuşan Sabah’ın röportajı; Arzum Onan * Bu haberler yüzünden oğlumuzdan gazeteleri saklıyoruz. * Hiçbir zaman aile hayatımızı, mutluluk veya diğer duygularımızı insanların gözüne sokmayı tercih etmedik, ayıp bulduk. * Uzun zamandır hiçbir eşyaya ya da mekâna bağımlı olmamayı öğrendim. Böyle daha rahat ve huzurlu olmayı keşfettim. * Mehmet'le konuşmadan duygularımızı anlayabiliyoruz. * Oğlum Can'la ilgili hiçbir şeyden taviz vermem. -15 yıldır yaşadığınız evi neden bıraktınız? -A.O: Bırakmak deyince duygusal bir anlamı oluyor! Sadece taşındık. Herkesin yaptığı gibi. Bir yanımız Bodrum'da olduğu için böylesi daha derli toplu oldu. Biraz da, değişiklikte ferahlık vardır diye düşündük! Kaldı ki bu sadece benim kararım değildi, Mehmet'le bir hayatı paylaşıyorum ben! -Yeni evinize eski evinizden taşımadığınız ne var? Hangi eşyalar ve alışkanlıklar? -A.O: Uzun zamandır hiçbir eşya ya da mekana bağımlı olmamayı öğrendim, öğrenmeye de devam ediyorum. Böyle daha rahat ve daha huzurlu olduğumu keşfettim. Bir dolu şey geldi eski evden, bir o kadar şey de gelmedi. Eşyalara çok takılmıyorum yani... -Son bir haftadır yaşadıklarınız, sizi ve ailenizi nasıl etkiledi? -A.O: Aslına bakarsanız alışmak zorunda bırakılıyoruz. Bu, üzülmediğimiz anlamına gelmiyor tabii. Bu haberler yüzünden, oğlumuzdan gazeteleri saklıyoruz! -Mehmet Aslantuğ'la ayrıldığınız yolundaki haberlerin sizde yarattığı ruh hali ne oldu? -A.O: Yine mi? Hadi bakalım, başlıyoruz diye düşündüm! -Neden evliliğiniz bu kadar didikleniyor, siz geri dururken? -A.O: Saygılı davranan bazı arkadaşlar var şüphesiz ama didiklemek için sebep yaratanlar da hiç az değil! Çok göz önünde olmadığımız için mi bizi buluyorlar. Biz hiçbir zaman aile hayatımızı, mutluluk veya diğer duygularımızı insanların gözüne sokmayı tercih etmedik, ayıp bulduk. Bunun için birlikte söyleşilerde olmamaya özen gösteriyoruz. Buna rağmen olur olmadık zamanlarda çıkan saçma sapan dedikodular yüzünden tam tersini ispatlamaya zorunlu bırakılmak büyük yorgunluk! -23 yaşında evlendiniz. Mesleğinizin en iyi noktasındayken mankenliği bıraktınız. Geçmişe dönük pişmanlıklarınız var mı? -A.O: Her zaman yaşımın üstünde olgunluktaydım. Hırslardan uzaktım. Şimdi 35 yaşımdayım. Bu hâlâ değişmedi. Geçmişimde yaşadığım en ufak bir pişmanlığım yok. -Evliliği yürüten sizce ne? -A.O: Bunun madde madde sıralanan bir formülü olduğunu düşünmüyorum; ama yine de saymam gerekirse, saygı, özveri, Can ve ilişkinin olmazsa olmazı sevgi... -15 yılda birbirinizden neler öğrendiniz? -A.O: O kadar çok şey var ki... Artık konuşmadan duygularımızı anlayabiliyoruz mesela. Ya da olaylara nasıl tepkiler vereceğimizi önceden biliyoruz. Mehmet bana sinema için hayallerini, ideallerini anlatır; ben de ona heykel için yaşadığım heyecanımı... Saatlerce konuşabiliriz. Ve yine saatlerce susmak mümkün tabii! - Mehmet Aslantuğ'u bize 'kocanız' olarak anlatmanızı istesem? -A.O: O her şeyden önce insan olarak iyi biri. Yaşlılarla ve çocuklarla ilişkisi müthiş. Çıkar ilişkilerinin adamı değil. -Sizi dışardan hep duygusal, naif, kırılgan biri olarak tanıdık. Gerçekten öyle misiniz? Bu ailede dizginler kimin elindedir? En son karar kimden çıkar? -A.O: Fiziğimle mütenasip karakter analizi! Sanılanın aksine o kadar kırılgan değilim. Hatta, kendimi güçlü hisseder, öyle görürüm. Evdeki duruma gelince, kişisel kararlarımızda bile fikirlerimizi paylaşıyoruz. -Arzum Onan'ın asla taviz vemeyeceği şey nedir bugün? -A.O: Can'la ilgili her şey! Onun mutluluğu başta geliyor. Sonra ailemin huzuru ve mutluluğu için kişisel tasarruflarımın önemi yoktur. Evimin moralini çok önemsiyorum. Bunu gölgeleyecek hiçbir şeye izin vermem. Dostlarımla ilişkilerimde sahicilik, vefa arıyorum. Zor zamanların insanı sayılırım aslında, dostluklarımı da o zamanlarda böyle görmeyi umursarım. -Eşiniz hayallerinin peşinden Ege'ye gitmiş, film çekiyor... Sizin hayaliniz ne? -A.O: Çok güzel heykeller yapmak! Tabii görece bir durum. Ortak beğeniyi yaratmanın her zaman mümkün olmadığını biliyorum. Bu aşamada önemli olan heykelin beni kişisel yolculuğumda memnun etmesi, doyurması... Mehmet Aslantuğ * Babalık duygusu beni her şeyden vazgeçirebilir. * Oğluma 'Bir şey duyarsan, okursan, arkarkadaşların bizimle ilgili bir şey söylerse, sakın içinde tutma,' dedim. Bunu demek bir çırpıda mümkün olamıyor tabii, içinizi daraltıyor. * Bu evliliği samimiyetsizlik, saygısızlık, güven duygusunun yitirilmesi bitirir. * Ayrılığımız kolay olmaz gibi geliyor. * Arzum duygularını ellerinde taşımaya başladı. - Magazincilere, 'Biz sizden uzağız, siz de bizden uzak kalın,' mı diyorsunuz? - M.A: Öfkeleniyorsunuz. İlişkiyi insanların gözüne soktuğumuzu düşününenler varsa eğer; bilsinler ki, bu bizim çabamız değil. Bazen, değerlerinizi savunmak gerektiğinde, gerekeni elbette yapacaksınız! İnsanların gözüne bu ilişkiyi soktuğumuzu düşünüyorlar. Halbuki biz onu istemiyoruz ki... - Ev ayırma durumu söz konusu değil mi? -M.A: Elbette değil. 15 yıl bu evde oturduk. Burası hâlâ bizim evimizdir. Şurada bir teras katı sevdi Arzum. 'Artık burada oturmak, bu Ladinleri görmek istemiyorum,' dedi. Kesinlikle bir ayrılık söz konusu değil. Yani insanlara bülten mi dağıtacağız, 'Şurada çalışacağım için üç aydır ayrıyım,' diye... Biz ayrı değiliz ki! -Son bir haftada gazetede hakkınızda çıkan haberlerle ilgili oğlunuzla konuşmuşsunuz... Ne dediniz ona? -M.A: Oğluma 'Bir şey duyarsan, okursan; arkadaşların bizimle ilgili bir şey söylerse, sakın içinde tutma, ' dedim. Bunu demek bir çırpıda mümkün olamıyor tabii, içinizi daraltıyor! -Ne söyledi size? -M.A: Gözlerime baktı... -Oğlunuz dokuz yaşında... Baba olmayı nasıl yaşıyorsunuz? Hayatta neyi fark etmenizi sağladı? -M.A: Bildiğim, bildiğimi sandığım birçok şeyi yeniden konumlandırdı! Hayatı yeniden anlattı... İrademin ve isteklerimin dışındaki mucizeyi anlattı sessizce, her göz göze gelişimde. Bir yana aktörlüğü ve onun kodladığı tüm beklentileri koyun, diğer tarafa onunla birlikte yeniden başlamayı; tereddüt bile etmem! Sanırım önce anneler, sonra da bütün babalar için böyledir.. -Neden vazgeçirebilir babalık duygusu sizi? -M.A: Her şeyden! Ondan ayrı düşen, salt bana ait her türlü duygudan. -Korumacı mısınızdır? -M.A: Gereğinden fazla, bazen.. -Çok vakit geçiriyor musunuz oğlunuzla? -M.A: Zamanının çoğunu evde geçiren bir adamım. Bazen iki-üç hafta evden çıkmam bile. Şu ara biraz ayrılık yaşıyoruz. Kıyı Öyküleri var, bir süre önce tasarladığım. Üç aydır, araç-gereç, ekip-ekipman ne varsa atölyemize ait kıyıya yerleştik. Birkaç yıl, oralardan anlatacak hikayelerimiz var; hayallerimiz var! -Bu hayalinize destek veriyor mu Arzum? -M.A: Elbette... Benim hayallerim, onun; onun hayalleri, benimdir! -Hayattaki önceliğinizi merak ediyorum. -M.A: Ailem! Onların sağlığı, mutluluğu için hizmete hazırım. Ailemin umut ve güvenliğinin bittiği yerde, benim aktörlüğümün de kıymeti yoktur! -Aktörlüğü bırakabilirim mi diyorsunuz? -M.A: Hiç önemli değil. Bırakabilirim. Bu, hayatımı altüst etmez! -Bazı yaş dönemlerinde insan, hayatı değiştirme isteği duyabilir. Yeni bir şeyin, bir duygunun peşinden koşma arzusu gibi... O ruh durumu sizde de varmış gibi hissettim. -M.A: Yaşla ne kadar ilgilidir bilemem; ama bende hep vardı! Referans aldığım değerler hiçbir zaman şöhret ve para olmadı. -Eşinizle aranızda 12 yaş fark var. Sizinle evlendiğinde henüz 23'ündeydi. Kadınlar da zamanla değişebiliyor... Arzum Onan'da değişen ne var 15 senede? -M.A: Daha olgun, ne istediğini bilen bir kadın. Şefkatli ve sevgili bir anne. Hayatının günlük zaman diliminin neredeyse tamamına yakınını oğluna adayacak kadar özverili. Yarışın azgınlaştığı bu devirde, kendini çekip, ayrı bir dünya kurabilecek kadar dingin... Heykel çalışmalarını çok güzel bir seviyeye taşıdı. Bir gün bana 'Kendimi ifade etme konusunda bir lezzet alıyorsam, bu oyunculuk değil, heykeldir,' demişti. Duygularını ellerinde taşımaya başladı. -Hayatta kolayca ayrılabilecek bir çift misiniz? -M.A: Kolay olmaz gibi geliyor! -Bu evliliği ne bitirir peki? -M.A: Saygısızlık, samimiyetsizlik... Güven duygusunun yitirilmesi!