Hayır Partisi Genel Başkanı Tuna Bekleviç, Türkiye’de 18-19 ve 20 yaşında toplam 3.5 milyon gencin oy kullanacağını ancak yüzde 42’lik gibi düşük bir oranla sandığa gittiklerini söyledi. Bekleviç, sandığa katılım oranı arttıkça 'Hayır' olasılığının yükseldiğine dikkat çekerken Hayır Partisi olarak genç seçmene ulaşmak için saha çalışmalarında mutlaka ‘gençlik programları’ düzenlediklerini ve ‘sosyal medya mitingleri’ icat ettiklerini anlattı.
Bekleviç, şu ana kadar gerçekleştirdikleri iki mitingden sonuncusuna 250 bin civarında katılım olduğunu belirtti.
Bekleviç’in yazılı açıklaması şöyle:
Son mitingimize gençlerden 3.100 soru geldi. Gençler sadece dinlemek değil aynı zamanda fikirlerini de ifade etmek istiyorlar. Geleneksel partilerimiz maalesef bu nedenle gençlere ulaşamıyor ve siyaset yapan kitle sürekli yaşlanıyor.
Üye kayıt defterlerimizi onaylamıyorlar.
Parti evraklarımızı ilgili yasalara göre 3 gün içerisinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderme zorunlukları bulunmasına rağmen evraklarımızı göndermedikleri için partimize üye kaydedemiyoruz. Biz de herkese "gönüllü" sıfatı veriyoruz. Sosyal medya hesaplarımızda çalışmalarımıza katılacağını beyan eden 110 bin gönüllümüz var. Günlük olarak %2.78 oranında büyüyoruz. 172 adet yerel WhatsApp grubumuz bulunuyor. Günlük sosyal medya internet trafiğimiz 1.4 milyon kişi ortalamada seyrediyor. Son dönemde kampanya dahilinde 57 şehir, 151 büyük ilçe, 1.058 köy ziyareti gerçekleştirdik ve şeffaflık ilkemiz dahilinde tüm seyahatlerimiz, görüştüğümüz kişiler ve toplantılarımızı sosyal medya hesaplarımızdan yayınladık ve yayınlamaya devam ediyoruz. Bu ölçüde bir katılımın %4 civarında seçmenimizin kararında etkili olacağını hesaplıyoruz.
"Hayır" kelimesine karşı alerjileri var.
Hayır Partisi yolculuğu esnasında, son bir aya girerken, üç temel alanda engellemeler ile karşılaştık. Birçok şehirde farklı uygulamalarla karşılaşıyoruz. Aksaray, Nevşehir, Karabük gibi bazı şehirlerde emniyet güçleri tarafından hiç sıkıntı yaşamazken bazı şehirlerde oluşturulan korku ikliminden kaynaklandığını düşündüğümüz problemler oluşuyor. Yaşandığımız engellemeleri ve baskıları 3 temel başlıkta özetlemek istiyorum.
1) Parti kuruluşunun yasa dışı olarak engellenmesi:
En önemli sorunumuz isminden dolayı partinin resmî kuruluşunun engellenmesidir. Biz ilk kuruluş evraklarımızı 6 Şubat'ta teslim etmiş olmamıza rağmen evrakları teslim ettiğimiz aynı gün almamız gereken "alındı belgesi"ni hala alamadık. Bu konudaki şüpheli tüm işlemler CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından 3 Mart 2017 tarihinde soru önergesi ile TBMM'ye taşındı. İkinci soru önergesi ise CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş tarafından 7 Mart 2017 tarihinde verilmiştir. Hala yanıt bekliyoruz.
2) Sahada polis izlemeleri ve toplantı iptalleri:
Hiç bir koruma talebimiz olmamasına rağmen adım attığımız her yere polisler bizimle birlikte geliyorlar. Sürekli fotoğraf çekimi ve video kaydı alıyorlar. Yozgat gibi bazı şehirlerde de toplantı salonlarımızın iptal edilmesi gibi sorunlar yaşadık. Tokat ilinde bizi izleyen araç ve kişileri emniyete ihbar ettiğimizde ilgili kişilerin polis oldukları ortaya çıktı.
3) Medya sansürü:
Bazı ulusal ajanslar ve gazetelerin, Hayır Partisi'nin haberlerini yapmamaları doğrultusunda, 31.01.2017 tarihinde bakanlar tarafından, uyarıldığına dair duyumlar alıyoruz. İlgili tarihten bu yana Hayır Partisi'nin kuruluş sürecinden maruz kaldığı tüm hukuksuzluklara kadar onlarca farklı bağımsız mecrada yüzlerce haber yayınlamıştır. Ulusal medya dışında Der Spiegel'in de arasında bulunduğu onlarca farklı ülkenin en saygın medya kanallarında partimizin açıklamaları yer bulmuştur. Bir kesim medya ise, bu süreç dahilinde yaşadıklarımızın iki kez TBMM'ye taşınmasında bile haber değeri bulmamışlardır.
Bazı ulusal medya kanalları ismimize sansür uyguluyor.
Habercilik ahlakı ile hiç örtüşmeyen bu ahlaksız sansür Hayır Partisi'nin yüzbinleri aşan gönüllülerini yaralasa bile yaklaşan referandum da halkımızın neden Hayır oyu vermesi gerektiğinin önemli kanıtlarından birisi haline gelmiştir. Güçlü demokrasilerde basın ve ifade özgürlüğünün en az sandık kadar önemli olduğunu hatırlatmak isteriz. Türkiye'nin yarısını terörist ilan etmekten çekinmeyen siyasi iktidardan bir vicdan beklentimiz olmasa da koskoca bir medya sektörün varlık nedeni olan habercilik kültürünü kaybetmesi çok acıdır. Habercilik bir sanattır. Özgürlüğü elinden alınmış bir sanatçı yüreği acı dolu bir işçidir. Hükümet baskısı altında ezilerek haber yapamayan tüm basın çalışanlarının acısını anlıyor; medyanın bu hale gelmesini sağlayan medya patronlarını kınıyoruz. Her yönü ile tarihe geçecek olan referandum sürecinde bu baskıların tarihe not edilmesi maksadı ile kamuoyuna bu açıklamayı gerçekleştiriyoruz. 17 Nisan'da özgür bir Türkiye'ye ulaşabilmek için haydi Türkiye sandığa diyoruz.