Haziran: Gezi endeksleri etkiledi - Eylül: Gezi olmasa da etkilenecektik

Haziran: Gezi endeksleri etkiledi - Eylül: Gezi olmasa da etkilenecektik

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Gezi Parkı olaylarının Türkiye piyasalarına etkisi üzerine haziran ayında yaptığı negatif değerlendirmeyi esnetti. Haziran ayında “Piyasalarımızda olan biteni sadece dış piyasalardaki gelişmelerle açıklayamayız. Türkiye içerisindeki olayları da hiç şüphe yok ki bazı piyasa endekslerimizin bozulmasına etkisi oldu” diyen Babacan'ın konuya ilişkin son değerlendirmeleri  “Asıl sebep uluslararası konjonktürdür. Bizde hiç Gezi olayları yaşanmasıydı dahi piyasalarımız bu hareketleri az çok yaşayacaktı” biçiminde oldu. Ancak Babacan son değerlendirmesinde de, Gezi Parkı sürecinin ekonomiye “bir miktar etkisi olduğunu” dile getirdi.

Babacan, 5 Ağustos'ta TRT Haber'de ve son olarak da 3 Eylül'de Kanal 24'te soruları yanıtlarken “Gezi Parkı olayları ve cari açık” sorunu nedeniyle Türkiye'nin küresel dalgalanmayı “belki daha fazla hissettiğini” söylemekle beraber “ekonomi göstergelerindeki değişikliklerin ne kadarının içeriden, ne kadarının dışarıdan kaynaklandığını belirlemenin biraz zorlaştığını” vurguladı ve “Gezi olmasaydı da” piyasaların küresel etkileri “az çok yaşayacağını” ekledi.

 

18 Haziran: Endekslerin bozulmasına etkisi oldu

 

Babacan'ın, parkın 15 Haziran'da polis tarafından boşaltılmasının ardından,18 Haziran 2013'te Euromoney Eurasia Financial Forum'da yaptığı değerlendirme şöyle:

"22 Mayıs da ABD Merkez Bankası Başkanı'nın kongreye konuşmasını yaptığı tarih. O konuşmadan birkaç saat sonra bu gelişmeler (Gezi Parkı – T24) ortaya çıktı. Zamanlama açısından baktığınız zaman bizde de Türkiye'deki olaylarla küresel piyasalar karşılaştırdığınızda böyle birebir bir benzerlik var.

Türkiye'ye özel gelişmelere gelince Türkiye'deki bu olaylar Türkiye'yi daha olumsuz bir şekilde farklı kıldı. Yani piyasalarımızda olan biteni sadece dış piyasalardaki gelişmelerle açıklayamayız.

Türkiye içerisindeki olaylar da hiç şüphe yok ki bazı piyasa endekslerimizin bozulmasına etkisi oldu. Ama sermaye akışlarına baktığımızda, örneğin borsaya baktığımızda, 26 Mayıs'tan dün akşama kadar net sermaye çıkışı olarak baktığımızda 1,35 milyar dolardayız.

Piyasa endeksi diğer göstergeler arasında en çok etkilenen gösterge oldu. Net çıkış 1 milyar 350 milyon dolar. Mevcut fiyatlarla baktığımızda bugünkü endeks itibariyle sermaye piyasalarımızda yabancı yatırım şu anda 71 milyar dolar. Dolayısıyla rakam bu... Tahvil piyasasında oran çok daha düşük."

 

5 Ağustos: Gezi olmasa da etkilenecektik

 

Başbakan Yardımcısı Babacan'ın 5 Ağustos Pazartesi günü TRT Haber Genel Yayın Yönetmeni Ali Ahmet Böken'in sunduğu “Neler Oluyor” programında Gezi Parkı olayları ve ekonomik göstergeler konusunda yaptığı değerlendirme şöyleydi:

"Aslında piyasalardaki hareketliliğin Türkiye'ye özel olmadığını görüyoruz. Aslında aynı tarihlerde Brezilya'dan Hindistan'a Güney Afrika Cumhuriyeti'nden Rusya'ya kadar pek çok gelişmekte olan ülkede benzer piyasa hareketleri oluştu.

Türkiye'de son 2 aydır yaşanan piyasa hareketlerinin benzeri gelişmekte olan ülkelerde de az ya da çok yaşandı. Bizdeki Gezi olayları ve bizim cari açığımızın olması sebebiyle belki biraz daha fazla hissettik. Buradaki asıl sebep uluslararası konjonktürdür. Bizde hiç Gezi olayları yaşanmasıydı dahi piyasalarımız bu hareketleri az çok yaşayacaktı.”

 

3 Eylül: Yine dalgalanma olacaktı, Gezi bir miktar etkiledi

 

Babacan, 3 Eylül'de Kanal 24'te soruları yanıtlarken, Gezi olaylarının etkisini de kapsayacak şekilde özetle şu değerlendirmeyi yaptı:

"Türkiye'de ekonomi ve finansal piyasalar üzerinde etkili olan en önemli konu bugün itibariyle hâlâ küresel dalgalanmalar. Ama kuşkusuz bölgemizdeki gelişmelerin de dönem dönem ekonomimiz üzerinde çok sınırlı da olsa etkisi oldu bugüne kadar. Bundan sonraki dönemde olayların seyrine göre, gelişmelere göre belli oranlarda etkisi olabilir ama bu etkinin şöyle ya da böyle ölçülebilir ve sınırlı olacağına inanıyoruz.

Bu etkilerin, olması gerekenden biraz daha fazla olduğunu düşünüyoruz. Temellerden biraz kopuk bir piyasa hareketi olduğunu düşünüyoruz. Biraz daha taşlar yerine oturunca piyasa göstergelerinin daha makul düzeylerde oluşacağına inanıyoruz. Bundan sonraki dönemlerde Amerika Merkez Bankası'nın atacağı adımlar son derece önemli olacak. 17 Eylül'de Amerika Merkez Bankası'nın kendi para politikası kurulu var. Onlar toplanacaklar, ne karar alacaklar, bir adım atacaklar mı, atmayacaklar mı? Buna bağlı olarak da gelişmekte olan ülkelerin piyasa göstergeleri hareketlenebilir.

Öyle bir dönemdeyiz ki şu anda piyasalarda yeni şartlara göre yeni bir denge arayışı var...

Türkiye'de serbest kur rejimi uyguluyoruz. Kur Merkez Bankası için neden önemlidir? Çünkü kurdan enflasyona bir geçişkenlik söz konusu. Şu anda bu geçişgenlik yüzde 15 civarında. Bu şu demek, kur yüzde 10 arttığında bizim enflasyonumuzu yüzde 1,5 artırıyor. Ama bunu hemen etkilemiyor, toplam 1,5 yıllık bir zamana yayarak etkiliyor. Dolayısıyla Merkez Bankamızın kur ile ilgili yönlendirici açıklamalarını enflasyon cephesinden okumak lazım. Tabii ki doğru kur ne olmalının bir sürü hesabı var. 100 iktisatçıyı çağırın size 100 ayrı hesap getirirler. Bunlardan nobel ödüllülerini çağırın 10 tane nobel ödülü size 10 tane ayrı kur hesap eder. Merkez Bankamızın da kendi hesabı var. Geçmişten gelen trendlere göre  doğru kur ne olmalıdırın artı eksi limitler içerisinde bir hesabı var. Merkez Bankası da diyor ki, 'benim hesabıma göre kur şimdi biraz yüksek, bu kurun düşmesi lazım er geç' diyor. Bizim hükümet olarak kur politikamız kesinlikle serbest kur rejimi. Merkez Bankamızın kuru yönlendirebilecek elinde çok ciddi ve güçlü enstrümanları var. Faiz enstrümanlarından tutun da müdahalelere kadar ya da Merkez Bankası Başkanımızın sürpriz diye nitelediği pek çok imkanı var. Gerektiğinde gerekli adımları da her zaman atabilirler.

Döviz kuru dalgalanmaları Türkiye'ye özgü bir durum değil... 22 Mayıs'tan bu yana para birimleri Brezilya'da yüzde 15, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yüzde 6,87, Rusya'da yüzde 6,6 değer kaybetti. Lirası da bu dönemde yüzde 9,1 değer kaybetti. Gelişmekte olan ülkelerin tamamında para birimleri değer kaybetti. 

Türkiye'nin ticaret ve sermaye hareketleri açısından dışa açık bir ülke olmasını istiyoruz. Bu kadar dışa açık bir ülkenin dışarıda olan dalgalanmalardan etkilenmemesi mümkün değil.

Geminiz sağlamsa, işinin ehli bir ekip varsa bu konularda bir endişemiz yok.

Dalgalanmalarda ana etki dış dalgalar... Dışarıda zaten fırtına vardı, içeride de biraz sallayanlar oldu. Gezi olayları hiç olmasaydı yine ciddi dalgalanmalar Türkiye'de aynı dönemde yaşanacaktı, ancak bir miktar artı etkisi oldu.

Ciddi bir problem var, böyle bir dönemden geçiyoruz. Problemler büyük ama ne yaptığımızı biliyoruz. Ortaya çıkabilecek farklı senaryolara karşı hazırız. 'Hazırdık da niye bu kadar dalgalanıyor?' Fırtına çıkıyorsa deniz dalgalıysa gemide sallanma olacak. 'Biz yerimizde duralım'. O zaman hiç yola çıkmamak lazım, bu işe hiç girmemek lazım. Madem 'Türkiye ekonomisini büyüteceğiz' deyip 2023 hedefleri koyuyoruz, hedefe doğru gittiğimiz yolculukta bunların hepsi olacak.

Bugün itibarıyla baktığımızda, yılsonu itibariyle büyümenin yine de yüzde 3'ün üzerinde bir büyüme olacağını öngörüyoruz. Bunca belki heyecan, bunca iniş çıkış, Gezi olayları, dış konjonktür, bölgesel gelişmeler, Suriye, Mısır... Biz zaten 4 diyorduk yılbaşında ama o zaman bunların hiçbirisi ortada yoktu. Ne küresel dalgalanma vardı ne Suriye konusu bu kadar savaşın eşiğine gelmişti ne Gezi olayı, hiçbir şey yokken 4 diyorduk, şimdi de 3 küsur büyüme.”