HDP: Cizre'de 79 günde 41'i çocuk 251 kişi hayatını kaybetti, 79'unun kimliği henüz tespit edilemedi...

HDP: Cizre'de 79 günde 41'i çocuk 251 kişi hayatını kaybetti, 79'unun kimliği henüz tespit edilemedi...

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) 14 Aralık 2015-2 Mart 2016 tarihleri arasında 79 gün sokağa çıkma yasağının yaşandığı Cizre Raporu’na göre, 177 kişi bodrumlarda olmak üzere 251 insan yaşamını kaybetti. Biri bebek olmak üzere 41’i çocuk, 22’si kadın. Yine bu kişilerden 79’unun kimliği henüz tespit edilemedi.

HDP Cizre Çalışma Ekibi’nin hazırladığı rapor, 3-12 Mart tarihlerinde ilçede yapılan görüşme, tanıklık ve gözlemleri içeriyor.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın sunduğu, Cizre’de yaşamını yitirenler anısına, yaralanan insanlara ve tüm Cizre halkına ithaf edilen 258 sayfalık rapor tespit ve önerilerle son buluyor. Yaşamını yitirenlerden kimliği belirlenen 172 kişinin bilgilerine yer veren raporda, 79 kişinin kimliğinin henüz belirlenemediği notu yer alıyor.

Rapor, Cizre’deki süreci üç döneme ayırarak inceliyor. Birinci dönem sokağa çıkma yasaklarının başladığı günden “vahşet bodrumları” olarak adlandırılan, sivillerin mahsur kaldığı bodrum katlarının ortaya çıktığı güne kadar olan süreci kapsıyor.

-İkinci dönem, bodrumların ortaya çıktığı ve kamuoyunun buradaki insanların yaşamına odaklandığı dönemi içeriyor.

-Üçüncü dönem ise İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın “Cizre’de operasyonlar bitti” açıklamasından sonra sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü sürece odaklanıyor. Bu dönemde 'kadına yönelik devlet şiddetine' ayrı bir başlık ayırılıyor. Raporun sön bölümünde ise 1990’lardan günümüze devlet şiddeti ve yargının devlet şiddetine yaklaşımı ile bu yaklaşımın toplumsal barışın inşasındaki rolüne dikkat çekiliyor.

Öğretmenlere gelen mesajlar

 

Cizre Eğitim-Sen Temsilcisi Osman Tetik: “Dışardan gelmiş olmasına rağmen uzun süre burada kalan öğretmen arkadaşlar da oldu. Ancak bazıları çok tedirgin oldular, korktular ve Cizre’yi terk edip gittiler. Tabii pişman olduğunu söyleyenler de vardı. Niye sadece öğretmene mesaj gönderiliyor? Sen bütün memurlarına gönder o zaman. Türkiye’deki en büyük camia, kutsal olarak görülen bir meslek… Yıpratmak için… Öğrenci ve veliyi de düşündüğün zaman geniş kitlelere teması olan bir meslek grubu… Biliyorsunuz, eğitim kalitesi düştüğü zaman toplumdaki diğer alanlarda da etkisini gösterir. Ben bilinçli bir şekilde yapıldığını düşünüyorum.”

 

Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:

 

-Cizre’de 14 Aralık 2015 tarihli yasak henüz ilan edilmemişken, önceki yasaklarda yaşanmayan bir durum gerçekleşti. 13 Aralık 2015 tarihinde öğretmenlere gelen mesaj ile Cizre’de sokağa çıkma yasağının ilan edileceği “resmi olmayan bir şekilde” açıklandı. Cizre ve Silopi ilçelerinde görevli öğretmenlere SMS ile mesaj gönderilerek ‘hizmet içi eğitime’ alındıkları bildirilince, öğretmenler ilçeyi terk etmeye başladı.

-Cizre Merkez’deki okulların birçoğunun yasak boyunca karargâha çevrildiği, birçoğunun yine karakol olarak kullanılmaya devam edildiği ifade edildi. Yasak boyunca okulların karargâh olarak kullanıldığı bir takım sosyal medya hesaplarında yayınlanan fotoğraf ve videolardan da açıkça belli oluyor. Bu paylaşımlarda okul içinde fotoğraf çektiren asker ve polislerin tahtaya “Eğitim sırası bizde” cümlesini yazarak poz vermeleri sosyal medya ortamında oldukça tartışıldı.

"Eşimin boğazına kurlun saplandı, sabaha kadar öylece yerde kaldı..."

 

Hediye Şen’in eşi Mahmut Şen:  “Bir anda fırladım, Hediye çığlık atmıştı. Karanlıktı. Hediye diye bağırdım, elimle yokladım karanlık olduğu için. Göremedim. Bulunduğum yerin gerisine döneyim derken ayağım ayağına takıldı düştüm. Gözüm karanlığa alıştı. Boğazına kurşun saplanmıştı. Yarım saat kadar boğazından nefes aldı. Hırlıyordu. Hediye, Hediye diye bağırıyordum. Kalktım 112’yi aradım. 155’i aradım. 112 bana Dörtyol’a getirin dedi. Dedim “evden dışarı çıkamıyorum siz diyorsunuz ki 3 km yoldan getirin”. Nasıl getireyim? 155’i aradım. “Eşimi vurdunuz” dedim. “Burada çatışma yok. Polis araçları 100 metre ileride. Gelin alın, 112 gelmiyor” dedim. Bu şekilde bir 112’yi bir 155’i defalarca, onlarca kez aradım. Tabii o esnada yani kendimi kaybetmiştim. Bağırıp duruyordum. Çocuklar ne olduğunu anlamıyordu. Onları tehdit bile ettim. “Burada ne hendek var, ne barikat var, ne çatışma var. Nasıl karımı vurdunuz?” dedim. “Gelin yaralıdır” dedim, “eğer gelmezseniz canlı bomba olacağım bir gün hepinizi öldüreceğim” dedim.  Bu şekilde yarım saat sürdü. Sonra Hediye’ye döndüm. Ölmüştü. Bağırdım, komşuları çağırdım. Tabii fakirdirler, kimse korkudan gelemedi. Sesleniyorlardı ama gelemiyorlardı. En son Mele Mansur geldi, dayanamadı. Üç ev vardı aramızda. Gelene kadar taradılar onu da. Bir kurşun tesadüfi ayağını sıyırmıştı. Onda Faysal Vekilin telefonu vardı. Bende yoktu. O aradı, sesimizi duyurdu. Mele Mansur müftülüğü aradı, müftüyle konuştu. Ama kimse dinlemedi. Sabaha kadar Hediye öylece yerde kaldı...”

79 günde 41'i çocuk 251 kişi hayatını kaybetti 

 

Rapora göre, 177 kişi bodrumlarda olmak üzere 251 insan yaşamını kaybetti.  Biri bebek olmak üzere 41’i çocuk, 22’si kadın. Yine bu kişilerden 79’unun kimliği henüz tespit edilemedi.

-Sokağa çıkma yasağının ikinci gününde Cudi Mahallesi'ndeki 32 yaşındaki Hediye Şen Cizre’ evinde vurularak öldürüldü. Cizre’de yaşamını yitiren ilk sivil oldu. Hediye Şen’in öldürülmesine ilişkin açılan soruşturmaya savcılık tarafından gizlilik kararı verildi. “Gizlilik kararı” nedeniyle aile avukatına otopsi sonucu verilmemiş, ancak Hediye Şen'in hedef alınarak 8 kurşunla tarandığı tespit edilmiştir.

-Cudi Mahallesi’nde 75 yaşında bir yurttaş: “Vahşet bodrumlarını asla unutmayacağız. Çünkü unutursak tarih içinde kayboluruz. Tarihte buna benzer nice kıyımlar ile tekrar karşılaşabiliriz. Bu vahşeti sürekli hatırlamalıyız. Ancak hatırlarsak geleceğimizi sağlam bir şekilde inşa edebiliriz. İşte bu yüzden Kürtler bütün nesillere bu vahşeti aktarmalı. Cizre artık Dersim’de mağaralarda yakılan Kürdün hikayesi gibi unutulmayacak”.

- Cizre’nin Cudi ve Sur mahallelerinde, büyük çoğunluğu 3 binanın enkazından ve civardaki evlerden, sokaklardan 25’i çocuk toplam 177 cenaze çıkarıldı. Hayatını kaybedenlerden 103 kişinin kimliği açık iken 74 kişi kimliği teşhis edilmeden defnedildi. Cenazelerin neredeyse tamamı ya yanmış ya da parçalandığı için tanınamaz hale geldi.

-Bodrumlarda insan kemikleri ve askeri mühimmat atıkları görüldü. Adli Tıp Uzmanları, bodrumlarda çocuklara ait olduğu kabul edilen kemik parçaları buldu.

-Cesetlerin parçalanmış ve yakılmış olması, bodrumlara yönelik henüz tespit edilemeyen yakıcı silahların ve yüksek düzeyde etkili patlayıcı maddelerin kullanıldığını ortaya koydu.

 

“Operasyonlar bitti” açıklamasının ardından…

 

-Cizre'de, 14 Aralık 2015 tarihinde başlayan sokağa çıkma yasağı devam ederken, İçişleri Bakanı Efkan Ala 11 Şubat 2016, Cizre’deki operasyonlarının sona erdiğini ifade etti. Fakat Cizre’deki yasaklar 2 Mart 2016 tarihinde akşamları devam edecek şekilde yeniden düzenlendi ve 2 Mart'a kadar ilçeye giriş-çıkışlar yasaklandı.

- Operasyonlar sona erdikten sonra devlet güçleri "arama tarama faaliyetleri" adı altında rastgele evlere girdi, girdikleri evlerin hepsini ya yaktı ya da evdeki bütün eşyaları kullanılmayacak derecede tahrip etti.

-Cizre’de 20 günlük süre boyunca, dış cepheden fazla hasar almamış evlere de girilerek, bu evlerin yakıldığı tanıklıklarda dile getirildi.

Tespit ve öneriler; barış yaşatır…

Raporda tespit ve önerilere de yer verilerek şöyle dendi: 

"Savaş ve çatışma öldürür. Barış yaşatır. Diyalog ve müzakere ile çözülebilecek talep ve sorunların militarist yöntemlerle çözülmeye çalışılması 40 yıldır denenen bir yoldur ve bu yolun herhangi bir çözüm üretmediği, aksine sorunları derinleştirdiği görüldü. Cizre yasağı sivil, direnişçi, polis, asker yüzlerce insanın ölümüne yol açtı, sonuçta ortaya çözülmesi daha zorlaşan sorunlar yumağı çıktı. Bütün bu yıkım ve savaş siyasetine rağmen henüz geri dönüşsüz bir yolda değiliz. Abdullah Öcalan üzerinde 1 yılı aşkındır sürdürülen tecritin kaldırılarak, yarım bırakılan barış ve çözüm sürecinin devam ettirilmesinin, müzakere edilmesinin koşulları yaratılmalıdır. 

Sorunların karşılıklı diyalog ve müzakere temelinde çözülmediği durumlarda, toplumsal adaletten söz etmek mümkün olmaz. Halkların bir arada yaşamasının yolu, cezasızlık zırhının aşılması ve onarıcı adalet mekanizmalarının devreye sokulmasıyla mümkün olabilir. Etkili bir soruşturmanın yürütülebilmesi için olay yeri incelemesinin ve otopsilerin bağımsız heyetlerle yapılması, kanıtların yok edilmemesi ve usulünce toplanması gerekir. Yasaktan doğrudan etkilenerek can ve mal kaybına uğrayan Cizrelilerin tanıklıklarıyla dahil olabildiği, bağımsız ve güvenilir her meslekten insanların ve uzmanların bir araya gelerek kuracakları Cizre Araştırma Komisyonu, gerek hakikatlerin ortaya çıkarılmasında gerekse de onarıcı adalet mekanizmalarının işlemesinde büyük bir rol oynayacaktır."

Raporda, güvenlik güçlerinin Cizre'de yasağın kaldırılmasının ardından ilçeye heyetlere, 'pontasiyel terörist' gözüyle bakıldığı ifadesi de yer aldı. Raporda yer alan bu ifadeye ilişkin şöyle dendi: 

"Yasak kalktıktan sonra bile Cizre’ye gelen heyetler devlet yetkililerinin gözünde “potansiyel terörist” muamelesi gördü. Cizre halkıyla dayanışmaya gelen kişi ve kurumlar çalışmalarını yaparken engellendi. Devlet yetkililerinin Cizre’de insani çalışma yürüten ekiplere her türlü kolaylığı sağlaması gerekirken, bu insanlara 'düşman' muamelesi yapılması kabul edilemez. Raporlama çalışması yürütenler için de aynı muamele söz konusu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın buna yönelik beyanları bölgede görev yapan devlet güçlerini ve yetkililerini, kurumların çalışmalarını engelleme yönünde cesaretlendiriyor. AKP Hükümeti’nin bir an önce bu tutumundan vazgeçip, Cizre’deki yıkımı sarmaya çalışan heyet ve ekiplerin, belediye görevlilerinin ve gönüllülerin Cizre halkıyla dayanışma faaliyetlerini yürütmelerini kolaylaştırıcı bir yaklaşım sergilemelidir."

Erdoğan’ın açıklamaları

 

-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 26 Ocak’ta kaymakamlara yönelik olarak söylediği, “Mevzuat şöyledir, böyledir, yeri geldiği zaman koyun mevzuatı bir kenara, kendi zihinsel inkılabınızı devreye sokun” söylemi bölgede görevli devlet güçleri ve kamu idarecilerini işledikleri hiçbir şeyden dolayı suçlanamayacaklarına dair güven vermektedir. Cizre’de “operasyonların bittiği” yönlü açıklamalardan sonra ortaya çıkan tablo, işlenmiş suçlarda pervasızca hareket edildiği, yargılanma gibi bir kaygının olmadığı izlenimini doğurmaktadır.

-Yasak altına alınan kentlerde ortaya çıkan tahribatın onarılması, bağımsız komisyonların oluşturabilmesi ile mümkün. Ancak bu yerlerin alelacele riskli alan ilan edilerek, acele kamulaştırma kararıyla gerçek ve tüzel kişilere ait mal varlıklarına el konulması sorunları daha da ağırlaştıran bir yaklaşım olacak. Kamulaştırma kararlarıyla uygulanmaya konmak istenen mal gaspına tüm demokrasi güçleri karşı çıkmalı.  

"Acele kamulaştırma sorunları ağırlaştırır" 

Raporda Cizre'de birçok sivilin hayatını kaybettiği bodrum katlarının hafıza merkezine dönüştürülmesi talep edildi. Raporda hafıza merkezi talebine ilişkin şöyle dendi: 

"Yaşanan katliamlar ve 'vahşet bodrumları' olarak tanımlanan ve Cizre halkının toplumsal hafızasında asla unutmayacağı bir dönem olarak yer etti. Öyle ki, yasak kalktıktan sonra Cizre halkı evlerine gitmeden önce sanki hafızalarına kazımak istercesine ve unutmamak için Vahşet Bodrumları’nın olduğu yere gidip, ondan sonra evlerine gitti. Devletin yaşananları unutturma ve hakikati yok etme politikasına karşı, Cizre halkı hafızasını korumak için direnmektedir. Bu direnişin bir sembolü olarak, bir daha bu tür katliamların yaşanmaması, yaşananların da bir gün hesabının sorulması ve unutulmaması adına, Vahşet Bodrumları’nın birer hafıza mekânına dönüştürülmesi Cizre halkının bir talebi."

"Kadın hakikatleri için çalışma"

 

-Yasak sırasında kadınlara karşı işlenen savaş suçlarıyla birlikte, kadınların direnişlerini içeren kadın hakikatlerinin ortaya çıkarılması için bir çalışma yapılmalı.

Raporun tamamı için tıklayınız

HDP tarafından hazırlanan rapor video görüntüleriyle de desteklendi. HDP'nin Cizre'ye ilişkin hazırladığı video şöyle: