HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı: Ne Figen ne de Selahattin başkan bir yere gidiyor; yolumuza devam ediyoruz

HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı: Ne Figen ne de Selahattin başkan bir yere gidiyor; yolumuza devam ediyoruz

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezai Temelli, mevcut eş başkanların 11 Şubat'ta Ankara'da gerçekleştirilecek 3. Olağan Kurultay'da aday olamamasının sebebinin, 'devletin HDP’ye karşı uyguladığı rehin politikası' olduğunu söyledi. Temelli, "HDP’ye yönelik saldırılar, bu şiddet, rehin politikası olmasıydı ben inanıyorum ki; bu kongre Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la yoluna devam edebilirdi" yorumunda bulundu. 

“Ne Figen başkan, ne Selahattin başkan, ne diğer başkanlarımız ne Sebahat başkanımız kimse bir yere gitmiyor sadece zorunlu görev değişikliği ile yolumuza devam ediyoruz” diyen Temelli, eş genel başkan adaylarına ilişkin görüş alışverişi ve kamuoyundan gelecek taleplerin gelecek haftalarda değerlendirileceğini ifade etti.

HDP’de eş genel başkan adayları için TBMM Başkanvekili Pervin Buldan, parti sözcüsü Ayhan Bilgen, Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir’in adı öne çıkıyor.

Kongre çalışmalarına ilişkin T24’e değerlendirmelerde bulunan Eş Genel Başkan Yardımcısı Sezai Temelli, kurultayda iki eş genel başkan, 100 kişilik Parti Meclisi (PM), 50 kişilik Parti Meclisi Yedek Üyeliği, disiplin ve uzlaşma kurullarının seçiminin yapılacağını belirtti. Temelli, "Kongre Komisyonu oluşturuldu ve alt komisyonlar kuruldu. Aday tespitine ilişkin başvuruların değerlendirilmesinden sonra, teamüller çerçevesinde geniş katılımlı bir 'Mutabakat Komisyonu’nda bir liste oluşturulacak ve kongreye sunulacak" diye konuştu.

“Şekli adımlar atmak zorunda kalabiliriz ama..”

2018'in Türkiye açısından önemli yıl olduğuna dikkat çeken Temelli’nin T24’e yaptığı değerlendirmeler şöyle:

"Eş başkanların bugün aday olamamasının nedeni, devletin HDP’ye karşı uyguladığı bir politika, bir rehin politikası. Bir yargıyı, hukuku yok sayma politikası sonucudur. Bunu samimiyetle söylüyorum, bugün devletin HDP’ye yönelik saldırıları,  bu şiddeti, bu rehin politikası olmasıydı ben inanıyorum ki; bu kongre Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’la yoluna devam edebilirdi. Çünkü bir eş başkanlığın değişmesine ne parti kamuoyunda ne de genel toplumda da bir beklenti söz konusu değildi.

"Yüksekdağ’ın başkanlığı bırakması demek bu duygusal bir kopuşa karşılık gelmez"

"Biz bu devletin saldırılarına karşı 20 Mayıs’ta zorunlu bir kongre yapmıştık. Figen Yüksekdağ’ın üyeliği düşürülmüştü. Yargıtay Başsavcılığı bizi zorladı ve zorunlu olarak kongreye gittik. Bir değişikliğe gittik. Bu Figen Yüksekdağ’ın başkanlığı bırakması demek bu duygusal olarak bir kopuşa karşılık gelmez. O yine bizim başkanımız, aynı şey Selahattin Demirtaş için de geçerli. Dolayısıyla şekli adımlar atmak zorunda kalabiliriz ama bizim demokrasi ve hukuk mücadelemizi başkanlarımızla beraber sürmeye devam edecek.

"Kongre de bu anlamda önemli, demokrasi ve barış mücadelesinde birlikte olmak, yan yana olmak. Bütün toplumun bu duygusuna sahip kesimleriyle insanlarıyla bunu başarmak ve beraber yolumuza devam etmek istiyoruz. Kim başkan olursa olsun bu duygudaşlığı taşıyarak olacaktır devam edecektir.  Ne Figen başkan, ne Selahattin başkan, ne diğer başkanlarımız ne Sebahat başkanımız kimse bir yere gitmiyor sadece zorunlu görev değişikliği ile yolumuza devam ediyoruz.

"Bugünkü koşullarda yapılacak seçimlerin meşruiyeti tartışmalıdır"

Bizim açımızdan stratejik kongre dememizin önemi şu, partimiz açısından değil Türkiye’nin stratejik bir müdahaleye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz bu da demokrasiden yana barıştan yana bir tavrın ortaya konması ve bir çağrının açığa çıkması bütün topluma.

2019’dan önce Türkiye açısından önemli yıl 2018’dir. 2018’de neler yapabilirsek hangi adımları atabilirsek,  2019 ona göre şekillenecektir. Biz eğer 2018’de demokrasiye bu tekçi anlayışa karşı güçlendirirsek barış yönünde adım atabilirsek, bugün yaşadığı sıkıntıları aşabilecek bir demokrasi ve Anayasa hamlesi gerçekleştirebilirsek ancak o zaman 2019 seçimleri anlamlı olmaya başlar. Yoksa, bugünkü koşullarda yapılacak seçimlerin meşruiyeti tartışmalıdır bunun örneğini referandumda gördük.

“Önce Türkiye’de seçim yapılabilir bir iklimi, demokratik bir iklimi var etmeliyiz ki”

"2017 yılı referandumu bir şaibeli referandum olarak sonuçlandı kimse bunun sonuçlarını hazmedemedi.  Referandum sonrası Türkiye çok daha sıkıntılı bir döneme girdi. Bu hatta yürüdükçe seçimlerin ve onun sonuçlarının Türkiye’nin sorunlarını çözemeyecek olduğunu test ettik denedik ve gördük.

"Önce Türkiye’de seçim yapılabilir bir iklimi, demokratik bir iklimi var etmeliyiz ki, ondan sonra o iklimin altında oluşacak seçimlerde barış ve demokrasi konusunda adım atılabilelim. Barış  ve demokrasi mücadelesinden kastımız tam da budur; bunu bütün topluma  yönelterek  bu çağrı yapıyoruz ki  gelin hep birlikte  asgari müştereklerimizi kaybetme aşamasına gelmiş bir ülkede en azından hepimizi bir arada tutan o demokratik sözleşmeye sahip çıkalım diyoruz."