HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "İlk seçimde AKP ve kayyımlarını göndermek boynumuzun borcudur" dedi.
Buldan, partisinin Siirt kongresine katıldı. Buıldan, "Sizleri Nevroz’un coşkusu ile selamlıyorum. Bugün burada olmaktan, Siirt’te, Siirt halkıyla olmaktan büyük bir onur duyduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Nevruz’un bize kattığı büyük güç ve kararlılıkla kongrelerimizi gerçekleştiriyoruz. Yaptığımız bütün kongreler oldukça coşkulu, kararlı geçiyor ve yeni bir sürecin başlangıcı olduğunu hepimiz görüyoruz. Sizlerdeki bu heyecanı ve kararlılığı gördükçe biz daha çok büyüyoruz, güçleniyoruz ve bu güçle yeni bir sürece hazırlanıyoruz. O yüzden hepinize ayrı ayrı bir kez daha teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız ve HDP’nin de sizlerle var olduğunu, sizlerle büyüdüğünü, sizlerden aldığı güçle mücadelesine devam ettiğini özellikle ifade etmek isterim. Sizlerin güçlü sesi adım adım gelmekte olan büyük değişimin aynı zamanda göstergesidir. Nevruz'un da Türkiye’nin her yerinde ve Avrupa’nın birçok kentinde bu kadar güçlü, bu kadar kararlı ve kitlesel geçmesinde elbette halkımızın, Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye'deki demokrasi güçlerinin, barış isteyenlerin büyük bir emeğinin ve katkısının olduğunu hepimiz biliyoruz. Nevruz bunun göstergesidir." diye konuştu.
Buldan şu ifadeleri kullandı:
Halka rağmen siyaset yapılamayacağını, geleceğin konuşulmayacağını halklarımız Nevruz alanlarında bir kez daha göstermiştir. Nevruz’un çizdiği büyük fotoğraf ortak geleceğin, demokratik cumhuriyetin fotoğrafıdır. Nevruz; inkarla, tecritle, imhayla, savaş politikalarıyla kayyımlarla, yok saymayla, hukuksuzluklarla, cezaevleri politikalarıyla, yolsuzlukla, yoksullukla kuşatılan ülkenin yönünü belirleyecek olan bir iradeyi ortaya çıkarmıştır. Çözümün ve barışın yolunu gösteren bu irade aynı zamanda siyasetin de yönünü belirleyecek olan bir güçtür. Özcesi Nevruz’daki büyük resim büyük barışın resmidir. Nevruz’daki büyük resim aynı zamanda güçlü demokrasinin resmidir, aynı zamanda gerçek adaletin resmidir. Onurlu ve eşit yaşamı hedef olarak belirlemiş olan bir resimdir. Bu resim Nevruzlarda ortaya çıkmıştır. Halkların Nevruzlarda ortaya çıkardığı güçlü iradeyi görmek istemeyen ve saklambaç oynayan Ankara siyasetine söyleyeceklerimiz ve mesajlarımız vardır. Milyonların iradesi ve dile getirdiği talepler karşısında köşe bucak saklanmaktan vazgeçin. Bu talepleri ve kararlılığı görmezden gelen ve kaçan bir siyasetin, kaçan bir Ankara’nın olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir gün, iki gün kaçabilirsiniz ama hakikatin ortaya çıkmasını asla ve asla engelleyemezsiniz. Çünkü halkımız buna asla izin vermeyecektir.
Biz hakikatin orta yerde durduğunu biliyoruz. Hakikatle yüzleşmek istemeyen bir iradenin Ankara’da siyaset yaptığını da biliyoruz. Çözümün özellikle halkların talepleri doğrultusunda gerçekleşeceğine olan inancımızı bir kez daha ifade ediyoruz. Ortada duran ve çözümü bekleyen elbette birçok mesele, birçok konu var. İşte bu konuları ve meseleleri bir kez daha Ankara'ya hatırlatmak istiyorum. Nevruz meydanlarında halkımız özellikle şunu sordu ve şunu ifade etti. "Ben buradayım, beni görmüyor musun?" diye Ankara’ya sordu. Devlet aklına, siyasi iradeye seslendi; demokratik muhalefete seslendi. Tüm Türkiye’ye ve tüm kamuoyuna halklarımız seslendi. "Benim irademi gasp ederek atadığın kayyımlarla bu ülkeyi yönetemezsin, senin kayyımlarını tanımıyorum." dedi halk. Ankara bu sesi duydun mu? Halk aynı zamanda anadilinden ve kimliğinden asla vazgeçmeyeceğinin mesajını verdi. Ankara bunu duydun mu?
Halk HDP’nin ve yürüttüğü demokratik siyasetin, kumpas ve kapatma davalarıyla, tutuklamalarla, haksızlıklarla, irade gaspıyla ve darbeyle engellenemeyeceği mesajını verdi. Ankara, sen bu sesi duydun mu? Halkımız kararlı bir şekilde ve inatla, kararlılıkla, coşkuyla bütün bu soruları sordu, sormaya da devam edecek. Aynı zamanda halkımız Sayın Öcalan'a uygulanan tecride karşı çıktığını söyledi ve tecridin bir an önce kaldırılmasını istediğinin mesajını verdi. Ankara bu mesajı duydun mu duymadın mı? Buradan bir kez daha bunu sormak istiyoruz. Halk eşit ve özgür bir yaşam istiyor. Kadınlar eşitlik, gençler özgürlük istiyor. Herkesin bu ülkede adalet, özgürlük, barış, demokrasi istediğini halk adına bu kürsüden ifade etmek görevimizdir, sorumluluğumuzdur. Siz kulaklarınızı asla bu taleplere kapatamazsınız. Bu taleplere kulakları kapatıp halkın sesini dinlememezlik edemezsin. Halkımız ısrarla bu taleplerini tekrarlıyor, taleplerinin dikkate alınmasını da istiyor. Siz de bu talepler karşısında çözüm üretmek zorundasınız. Ama sorunlarla yüzleşerek, hesap vererek, bugüne kadar uyguladığınız zulümlerin hesabını vererek çözüm üretmek zorundasınız. Biz bunun mücadelesini veriyoruz.
HDP halkımızın sormuş olduğu bütün soruların ve dile getirdiği bütün taleplerin takipçisidir, takipçisi olmaya devam edecektir. Ta ki bu ülkeye barış, demokrasi, özgürlükler gelene kadar. HDP kendi fikriyatıyla, Üçüncü Yol stratejisiyle, demokratik ittifakıyla bu ülkeye bütün bunları getirmek için yola çıktı. Bu yolun zorlu olduğu kadar onurlu olduğunu da ifade etmek istiyorum. Büyük bedeller ödediğimizi hepimiz biliyoruz. Arkadaşlarımız barış dediği, demokrasi talep ettiği ve demokratik siyaset dediği için bugün cezaevlerinde rehin tutuluyor. Selahattin Demirtaş'ın da Figen Yüksekdağ’ın da İdris Baluken’in de Gülten Kışanak’ın da Sebahat Tuncel'in de Aysel Tuğluk'un da Ayla Akat Ata’nın da tek suçu barışı ifade etmek ve talep etmektir; bu ülkeye demokrasinin gelmesini talep etmektir. Ancak arkadaşlarımız 5 yıla yakındır haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde rehine tutuluyorlar. Bunun adı bedel ödemektir. Bedel ödeyenleri elbette tarih yazacaktır. Tarih Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ’ı, İdris Baluken’i yazacaktır. Tarih direnen kadınları ve direnen gençleri yazacaktır. Ödenen bedellerin boşa gitmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bedel ödetenler zalimdir ve her zaman kaybetmiştir. Tıpkı geçmiş dönemlerde olduğu gibi 20 yıldır siyaset yapan ve iktidarda olan AKP’nin başta Kürtler olmak üzere Türkiye halklarına uyguladığı zulmün, zorun, baskının haddi hesabı yoktur. Ondan önceki dönemlerde iktidarda olan partiler nasıl Kürtlere zulüm ettiyse, aynı geleneği sürdüren bir AKP hükümeti var. Ancak geçmiş dönemdeki hiçbir partinin esamesi bile okunmuyor. Çünkü onlar tarihe zulüm edenler olarak geçtiler. AKP de tarihe zulüm edenlerin başında geçecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu ülkeyi bu hale getirenin AKP ve MHP ittifakı olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Ama bugünlerde soyunmuş oldukları yeni bir şey var; Ukrayna-Rusya savaşında barış rolüne ve siyasetine sarıldıklarını görüyoruz. Elbette barışa sarılmak, barış siyasetini ifade etmek önemlidir ama bu kadar ikiyüzlü bir politikayı yürütmek elbette kabul edilebilir bir durum değildir. Siz Ukrayna ve Rusya savaşında barışın gerçekleşmesini isterken ve arabulucu rolüne soyunurken; kendi içinizde ve ülkenizde barışın esamesi okunmuyorsa, ülkenizde bu kadar şiddet ve baskı politikasını hayata geçiriyorsanız sizin barış mesajlarınızdan da misyonunuzdan da şüphe duyarız. Selahattin Demirtaş neden cezaevinde? Siz Ukrayna’da barış olsun derken, bu ülkede barış olmasını isteyen Selahattin Demirtaş’ın 5 yıldır cezaevinde olduğunu buradan hatırlatmak isterim. İdris Baluken bu kadar ağır cezaya neden çarptırıldı? Bunu AKP hükümetine sormak istiyorum. Ahmet Türk, yaklaşık 80 yaşına gelen bir arkadaşımız, yoldaşımız her gün adliye koridorlarında ifade veriyorsa bu ülkeyi yönetenlerin de vicdanlarına yazıklar olsun. Vicdansızsınız, ahlaksızsınız ve utanmazsınız!
İlk seçimlerde AKP’yi ve kayyımlarını göndermek boynumuzun borcudur
Bütün bu politikaları hayata geçirirken, iki ayrı Türkiye yarattıklarının farkındayız. Biri AKP hükümetinin, Saray'ın, yandaşlarının, 5’li çetenin zengin Türkiyesi; diğeri her gün baskı altında olan, zulüm gören, yoksullaşan, kuru ekmeğe muhtaç olan yoksul Türkiye. İşte AKP ve MHP hükümetinin ülkeyi getirdiği Türkiye, bu Türkiye’dir. Geçmediğiniz yolların ve köprülerin vergisini sizlerin cebinden alan ve bu vergilerin Saray’a aktarıldığı, AKP’nin kasalarına gittiği bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu Siirt halkına mutlaka hatırlatmak istiyorum. Elbette Siirt halkı bütün bunların hesabını sandıklarda, seçimlerde bir kez daha soracak. Biz Siirt halkına bu anlamda güveniyoruz. Sadece AKP’yi değil, yapılacak seçimlerde sizin iradenizi gasp eden kayyımları da Ankara’ya göndermek boynumuzun borcudur. Bundan kimsenin şüphesi ve kaygısı olmasın.
Şimdi seçim yasasını değiştirmek için Genel Kurul’da bir çalışma var. Grup Başkanvekilimiz Sevgili Meral Danış Beştaş ve diğer arkadaşlarımız 3 gündür Meclis’te bu yasada yapılacak olan hukuksuzlukları, geçirilecek olan anti demokratik uygulamaları geçirmemek için canla başla çalışıyorlar. Ancak çoğunluk ellerinde olduğu için bu yasanın iktidarın istediği şekilde geçeceğini biliyoruz. İstedikleri kadar bu yasaları geçirsinler, seçim gelip sandıklar kurulduğunda onların hilelerini boşa çıkaracak bir halk var yanımızda. Şimdi barajı yüzde 7’ye indirdiler. Baraj elbette inmeli ama biz bütün siyasetlerin temsili için yüzde 10’luk seçim barajının tamamen kaldırılmasını, herkesin kendisini temsil edeceği yüzde 0 barajıyla seçimlerin yapılmasını önemsiyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz ama biz biliyoruz ki onlar yüzde 10’luk barajı Kürtler Meclis’e girmesin diye getirmişlerdi. Ne oldu? Biz barajları yıka yıka geldik; 7 sefer o barajı yıktık ve Meclis’e girdik, halkın temsiliyetini sağladık. Şimdi küçük ortakları için barajı yüzde 7’ye indiriyorlar ama bilmiyorlar ki o küçük ortak yüzde 7’nin altında kalacak ve çıkardıkları yasalar ellerine, ayaklarına dolanacak. Bunun için diyoruz ki sizin hilelerinizle biz baş etmesini biliyoruz. Halkımız sizin oyunlarınızı boşa çıkaracak."