HDP Parti Meclisi, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar başkanlığında toplandı. Pandemi nedeniyle online olarak gerçekleşen toplantıya HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın sağlık sorunları nedeniyle katılamadı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Sancar, şunları söyledi:
"HDP’ye yönelik saldırılar devam ediyor. Bunun çok yönlü sebepleri var. HDP’ye yönelik saldırılar sadece HDP’yi hedef almıyor. Sadece HDP’nin meselesi değil. Evet aynı zamanda Kürt halkına yöneliktir. Ama sadece Kürt halkının da meselesi değildir. Tam tersine bütün Türkiye toplumunun, bütün Türkiye halklarının meselesidir. Sadece Türkiye haklarını da ilgilendirmiyor, bölgeyi de derinden etkiliyor. Yani bu iktidarın HDP’ye karşı, Kürt halkına karşı yürüttüğü politikalar bütün Türkiye halklarına yönelik. Aynı zamanda Ortadoğu politikaları da tam bu saldırılar üzerine kurulmaktadır.
İktidar bu ülkeyi adım adım faşizme götürüyor, faşizmi kurumsallaştırmak için her yolu deniyor ama karşısında bir direnç olduğunu biliyor ve bu direncin kaynağının yine HDP olduğunun farkında. O nedenle HDP’yi devre dışı bırakmak için her yolu deniyor ama başaramıyor. Başaramayacak da. Biz bundan eminiz, onların da emin olacağı noktayı göstereceğimizi biliyoruz.
Yılın son hamlesi 6-8 Ekim protestolarının davasıydı. İddianame apar topar hazırlandı ve mahkemeye sunuldu. Mahkeme de bu iddianameyi kabul etti. Biliyorsunuz geçtiğimiz aylarda bu çerçevede 2014 yılı MYK’mıza yönelik bir operasyon da gerçekleşti. Çok sayıda yoldaşımız, arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı. 6-8 Ekim olayları başlığı altında hazırlanan bu süreci çok dikkatle izlememiz lazım. Bu rejimin, bu iktidarın başvurmayacağı hukuksuzluk, denemeyeceği bir zorbalık yoktur. Ama bunların da bir siyasal amacı ve bir siyasal hedefi vardır. Bu siyasal hedefi iyi görmemiz gerekiyor. Bu siyasal hedefe göre de hazırlıklarımızı sağlam bir şekilde yürütmemiz gerekiyor.
Ama yıllarca bu olaylar bir kenara bırakıldı, üzerinde konuşulmadı. Ne zaman ki AKP düşmanlaştırma politikalarına ihtiyacı olduğunu düşündü, o zaman devreye soktu ve bize karşı saldırının kozu haline getirdi. Bunları seçim dönemlerinde yaptı. 2018’de yaptı, referandumda yaptı. İhtiyacı olduğu her zaman bu yalanları ısıttı, servis etti.
En son bu yıl içinde özellikle Selahattin Demirtaş’a karşı yürütülen saldırılarda Kobanî olayları yeniden kullanıldı. Kurgulanan şeyin hangi amaca yönelik olduğunu iyi görmek gerekiyor. Bir benzetme yapmak gerekirse tarihten bazı dersler çıkaracağımız önemli bir olayı akılda tutmak gerekiyor. AKP’nin amacı HDP’yi ve Kürt halkının direngen mücadelesini devre dışı bırakmak. Bu neden gerekli? Kendileri için. Çünkü diktatörlüğü halk oyuna dayanarak meşrulaştırmak amacı güdüyorlar. Halk oyu ile diktatörlüğü meşrulaştırabilmek için HDP’nin mutlaka etkisiz hale getirilmesi gerekiyor kendilerine göre. Fakat bunu beceremiyorlar. Operasyonlar, saldırılar yapıyorlar; yasaklar koyuyorlar ama beceremiyorlar. Çünkü HDP güçlü bir halk desteğine sahiptir. HDP, mücadelesini ve direnişini kararlılıkla taviz vermeden sürdürmektedir.
Bakın 6-8 Ekim olayları gerekçesiyle açılan dava hiçbir mantıkla açıklanamayacak bir kurguya sahiptir. Bırakın hukuku. Hukukla bu süreci açıklamanın bir gereği ve anlamı yoktur çünkü ortada hukuk garabetinin ötesinde bir durum vardır. Bu hem absürt bir durumdur hem de tehlikelidir. Bu tehlikeyi herkesin mutlaka görmesi gerekiyor.
Ben iddianameyi okuduğumda aklıma ilk 1933 tarihinde yaşanan Alman Reichstag yangını geldi. 1933 yılının Şubat aylarında Alman Parlamento binası yakıldı. Hangi şartlarda gerçekleşti bu olay? Hitler şansölye olmuştu, Başbakan olmuştu ve genel seçim kararı almıştı. Bu genel seçim kararı, kendisi için diktatörlüğe giden en önemli hamlelerden biriydi. Genel seçim ortamında diğer partileri susturmak için oyunlar tezgahladılar. Alman Parlamentosu binası 27 Şubat akşamı ateşe verildi, yakıldı. Ertesi gün operasyonlar başladı. Hitler ve kadroları bu yangını komünistlerin çıkardığını iddia ettiler. Hemen yasakları devreye soktular. Kendilerine yakın bir parti hariç bütün diğer partilerin seçim çalışmalarını yasakladılar. Daha sonra da bir dava açıldı. Leipzig kentinde görüldü bu dava. Tarihi bir davadır, dünya kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim üzerinden yürütüldü bu dava; Dimitrov. Fakat yargılanan Dimitrov olmadı. Tam tersi oldu. Dimitrov, tarihe parlak Leipzig Savunması olarak geçen bir savunma yaptı ve Nazi rejimini yargıladı. Evet yargı kendilerinin elindeydi. Belki devlet aygıtı kontrol ediliyordu, belki kamuoyu kontrolü tam olarak sağlanmıştı ama direniş de vardı. İşte bu iddianamesi kabul edilen 6-8 Ekim protestoları yargılamalarını abartısız Leipzig Davası’na benzetebiliriz. Leipzig Davası, Hitler’in diktatörlüğe giderken kullandığı en önemli araçtı, en önemli bahaneydi. Daha sonra bu yangını Nazilerin çıkardığı anlaşıldı, asıl kendileri bir komplo ile Parlamento binasını yakmışlardı ve daha sonra da muhalefeti, devrimci güçleri tasfiye etmek için bu yangını bahane olarak kullandılar."AKP bizi yargılayarak kendisini aklamaya çalışıyor"
Biz de ısrarla söylüyoruz 6-8 Ekim olaylarında ne yaşandıysa bunların başlıca sorumlusu AKP’dir. AKP kendisinin sorumlu olduğu bir dönemden bizi yargılayarak kendisini aklamaya çalışıyor. Ama başaramayacak. Çünkü bizde de Dimitrovlar var. Orada yargılanan bütün arkadaşlarımızı, HDP’yi merkeze aldılar. HDK’yi de, DTK’yi de, DBP’yi de, kadın kuruluşlarını da hedefe koydular. Başka yerlere de genişlettiler davayı, kendi inandırıcılıklarının ortadan kaldırdıklarının farkında değiller. Ama burada hedefin HDP ve HDP ile siyaset yürüten kurumlar olduğunu biliyoruz. Bu kurumları çökertme planları olduğunu da biliyoruz.
Yargılanacak arkadaşlarımız, AKP’yi yargılayacak. Sanırım ilk duruşma 25 Nisan’da görülecek. Burada yargılanacak arkadaşlarımız AKP’yi yargılayacaklarından hiç şüphemiz yok. Birer Dimitrov gibi AKP’yi yargılayacaklar. 6-8 Ekim olaylarının hesabı mutlaka sorulacaktır. Bu yargılama, bunun için güçlü bir platform olacaktır. Bizlere düşen bu sürece tam olarak hazırlanmak, her aşamasını titizlikle takip etmek her adımımızı aynı özenle oluşturmaktır. Buradan kazanarak çıkacağız. Türkiye halkları kazanarak çıkacaktır. Faşizme giden yolda bu davayı boşa çıkaracağız.