HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, AKP ve MHP’nin “ailenin korunması” ve başörtüsü serbestisini anayasal güvence altına almayı öngören anayasa değişikliği teklifini, “seçim hamlesi” olarak yorumladı.
“Özgürlüklüklerle ilgili anayasal bir düzenlemenin seçim hamlelerine veya seçim hesaplarına bağlanmasını sorunlu” bulduklarını söyledi.
Sancar, parti yönetimi ile eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında görüş ayrılığı yorumlarının “iletişim aksamalarından” kaynaklandığını belirterek, “Şartların elverdiği ölçüde düzenli bir iletişim içindeyiz. Böyle baktığımızda aramızda politikalarımızın esasına ilişkin fikir farklılıkları yok, ayrılık da yok” görüşünü dile getirdi.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, siyaset gündemine ilişkin BBC Türkçe’nin sorularını yanıtladı:
-AKP ve MHP milletvekillerinin imzasıyla başörtüsüne ilişkin anayasa değişikliği teklifi Meclis Başkanlığı’nı sunuldu. Parti olarak bu öneriye bakışınız nedir? Oylamada nasıl tutum alacaksınız?
Biz, darbe anayasasından kurtulmamızı sağlayacak, demokratik özgürlükçü bir anayasanın katılımcı, çoğulcu yöntemle yapılmasını savunuyoruz.
Ancak şu anda böyle bir sürecin işlemesi de seçime bu kadar kısa süre kalmışken pek mümkün görülmüyor. Tartışılan şey de zaten yeni bir anayasa yapmak değil.
Başörtüsü tartışmasının gündeme gelmesinin de, anayasa ile bağlantılandırılması çerçevesinde ancak gerçek anlamda özgürlükleri genişleten eşitliği esas alan bir öze dayanması gerektiğini söylüyoruz.
Eğer inanç alanını ilgilendiren bir düzenleme getirilmek isteniyorsa, elbette inanç özgürlüğü güvence altına alınmalı, ancak bunun bütün inançlar için eşit şekilde yapılması sağlanmalı. Bunu da sadece başörtüsüyle sınırlı bir tartışma olarak alınmasını doğru bulmadığımızı söylemiştik.
-Anayasa değişikliği önerisi: Siyasi partiler nasıl tutum alacak?
Başörtüsü yasağına geçmişten beri karşı çıkmış bir geleneğe sahibiz. Biz özgürlükçü laikliği savunuyoruz. Dolayısıyla başörtüsü yasağına her zaman karşı çıktık.
Bugün için başörtüsü ile ilgili bir sorun varsa, bu da tartışılabilir diyoruz. Ancak şimdi bir anayasa meselesi olarak gündeme getirilmesini seçimler bu kadar yaklaşmışken, fazlasıyla seçime dönük bir hamle olarak değerlendiriyoruz.
Özgürlüklüklerle ilgili anayasal bir düzenlemenin seçim hamlelerine veya seçim hesaplarına bağlanmasını sorunlu bulduğumuzu belirtiyoruz.
Aileyi güçlendirme gerekçesi altında kadın haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini geriye götürecek herhangi bir düzenlemeye de onay vermemiz sözkonusu olmaz.
Kadın hakları konusunda son derece açık ve net bir tutuma ve çok güçlü bir mücadele tecrübesine sahip bir parti olarak bu konudaki tutumumuz nettir.
41. Maddede’de böyle bir değişiklik yapılmasının gereği, şartları ve bunu ortaya çıkaran bir ihtiyaç olmadığı kanısındayız.
Genel olarak da toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın haklarını, aileyi güçlendirme parolası altında zayıflatmaya yönelik her türlü hamleye, girişime karşı çıkıyoruz.
‘Referanduma götürülmesine karşıyız’-AKP, referandum aralığında kabul edilmesi halinde, seçimlerle birleştirerek, üç sandık koyma hesabı yapıyor. Muhalefet partileri olarak bir ortak tutum alış sözkonusu olur mu bu konuda?
Özgürlüklerle ilgili bir konunun referanduma götürülmesine çok açık ve kesin biçimde karşıyız. Bu konuda en ufak tereddütümüz yok.
İkincisi seçime dönük hesaplar bağlamında referandumu gündemde tutacak girişmleri de son derece sakıncalı ve riskli buluyoruz.
Hem ilkesel tutumumuz hem de somut tartışmalar bağlamında yaklaşımımız açıkça referanduma karşı çıkmaktır.
Seçimlere dönük olsun olmasın, önemli konularda muhalefet partilerini birbirleriyle istişare etmeleri ve mümkünse ortak tutum belirlemelerini ilkesel olarak savunduk, savunuyoruz. Bu teklif bağlamında da aynı yaklaşımı sürdürüyoruz.
Seçimler yaklaşıyor. Geçen yıl açıkladığınız tutum belgenizde, muhalefetle ortak aday konusunda istişareye açık olduğunuzu, ama “gerekirse kendi adayınızı” çıkarmaya dönük hazırlık yaptığınızı da belirtmiştiniz. Şu an hangi noktadasınız, aday çıkarma hazırlığınız var mı?
Öncelikle 27 Eylül 2021 tarihli deklarasyonda belirlediğimiz stratejimizin geçerli olduğunu söyleyeyim.
Temel ilkeler üzerinde ve geçiş sürecinin yapısı hakkında bizimle kamusal ve doğrudan açık müzakere yürütülmesi halinde, bir mutabakata varabilirsek, ortak aday fikrine açığız.
Esasen seçimin böyle bir yöntemle ilk turda kazanılmasını da önemsiyoruz. Ancak bu stratejimizi biz neredeyse 14 ay önce açıkladık.
Bununla birlikte farklı ve yanıltıcı yorumlar da aldı başını gitti. Yani, “HDP tutumunu açıkladı, oturup bekliyor” şeklinde yorumlar da yapıldı. Bunlar gerçeği yansıtmıyor.
Bir yandan parlamento seçimlerine kendi ittifaklarımızla gireceğimizi de ilan etmiştik. Ona dönük çalışmalarımız, daha başından beri hiç aksamadan sürdü, sürüyor.
Önümüzdeki dönem parlamentoya güçlü, çoğulcu bir grupla girmeyi hedefliyoruz. Yeni dönemin demokratik dönüşüm için yeni bir başlangıç olmasını sağlayacak bir güç merkezi yaratmak istiyoruz.
Yüksek bir oy oranı ile daha doğrusu yüzde 15’in altında kalmayacak bir oy oranını hedefliyoruz.
Öte yandan cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmalarının da gerçek bir demokratik dönüşümün önünü açacak bir mutabakata yönelik bir şekilde yürümesi için de üzerimize düşen sorumlulukları yerine getiriyoruz.
Önerdiğimiz yöntem karşılık bulmazsa, kendi adayımızla ilgili çalışmaları da aksatmadan sürdüreceğimizi çok önceden belirtmiştik. Şimdi kendi adayımızı belirleme konusundaki mekanizmaların çalışmaya başladığını da duyurduk.
Orada da iki ayaklı bir çalışma yürüyor. Bir, seçim koordinasyonu oluşturduk, eşbaşkanlar başkanlığında. Bunun alt kurulları var. Alt komisyonları var, alt komisyonların içinde aday çalışmasını yürütenler de var. İki ayaklı yürüyor.
Birincisi aday profili. Bu çalışmayı sürdürüyoruz. Ama sadece komisyonda tartışmalarla sınırlı bir çalışma yürütüyor değiliz: Elbette ittifaklarımızla bu konuda görüşmelerimiz oluyor ve bu devam edecek. Demokrasi çevreleri dediğimiz geniş bir kesimle de bu konuda istişareler yürütüyoruz, daha da hızlandıracağız bu çalışmaları. Bütün ortaya çıkan sonuçları kurullarımızda bir sonuca bağlayacağız.
Diğer ayağı da bu nitelikler netleştikçe buna uygun isim belirleme çalışmasıdır. Şüphesiz burada da aynı yöntem geçerli yani çoğulcu katılımcı yöntemlerle, isimler üzerinde de çalışmalar yürüyor. Ama somut olarak gündeme gelmiş ve üzerinde özel çalışma yürütülen bir isim yok.
Doğal olarak kendi adayımızı belirleme çalışması isim üzerinde çalışmayı da gerektiriyor. Bunu da bir yandan devam ettiriyoruz.
-AKP’nin anayasa teklifi için partinizi ziyareti, Selahattin Demirtaş’ın ailesini ziyaretine izin verilmesi ve hatta jetle götürülmesi, “iktidar seçim öncesi HDP ile yeni bir diyalog arayışında mı?” yorumlarına neden oldu. Sizi etkileyen adımlar mı bunlar?
Doğrusu, bazen yapılan bu tür değerlendirmeleri ‘yadırgıyorum’ demiyorum, istihza ile karşılıyorum, yani gülümsüyorum. Yani bu tür hamlelerle HDP’yi ve tabanını öyle etkilemenin mümkün olduğunu düşünenler veya böyle yorumlar yapanlar, en iyi yorumla Türkiye gerçekliğini bilmiyorlar, HDP gerçekliğini de tam kavramamışlar.
Bu kadar mücadele birikimi, bedel ödemekten hiç kaçınmadan demokrasi ve barış mücadelesi yürütmeyi ve bunların yarattığı güçlü kolektif aklı hesaba katmamak, ya gerçeklikten kopuk olmak anlamına geliyor, ya da kötü niyetli bir yaklaşım olarak nitelendiriyorum.
Bizler kimlerin neyi ne için yaptığının farkındayız. Seçim stratejileri ile ilgili hiçbir parti henüz doğru dürüst bir söz söylememişken, stratejisini ortaya koymuş, sözünü de açık söylemiş bir partiyiz.
Çözüm süreci tartışmalarına ilişkin de tutumunu baştan, açıkça ortaya koymuşuz. Meclis’in merkezinde olacağı, şeffaf katılımcı ve güvenceli bir sürecin kim tarafından ne zaman başlatılmak istenirse istensin, buna itirazımız olmayacağını da söylüyoruz.
Ama HDP’nin bu çerçevede sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu belirtirken, iktidarla kapalı devre bir sürecin bir anlamı ve faydası olmayacağını da bilecek kadar tecrübe sahibiyiz.
Ayrıca, bu konunun özellikle, Kürt sorunuyla ilgili çeşitli hamleleri, seçimler için araçsallaştırılmasının, ciddi bir tehlike olduğunu, sorunun ağırlığı karşısında, çok vahim bir ciddiyetsizlik ve sorumsuzluk olduğnu da söylüyoruz.
E bütün bunları da görebilecek kadar sağduyumuz, soğukkanlılığımız ve özgüvenimiz var. Bize bu konuda yöneltilen eleştirilerin bir kısmına baktığımızda güvenceli korunaklı alanlara çekilip, ahkam kesmek ve HDP ye bu açıdan ayar vermeye çalışmak, hadsizliktir.
Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan’la görüşmek için başvuruda bulundu. Sizin de eş genel başkanlar olarak başvurunuz vardı. Demirtaş’ın daha önceki başvurusuna genel merkez olarak izin vermediğiniz yönünde haberler yansıdı kamuoyuna. Ne söylemek istersiniz bu konuda?
Birincisi şunu söyleyim, evet biz Öcalan’la görüşmek için başvuruda bulunduk. Nedeni de söyleyeyim, savaş politikalarının bu kadar yoğunlaştığı bir dönemde çatışmanın sonlanması, barışın ve çözümün önünün açılması konusunda Öcalan’ın bir rol oynayabileceğini herkes biliyor.
Diğer nedeni iktidarın sürekli İmralı üzerinden manipülasyon hevesinde olduğunu görüyoruz. Çeşitli söylentiler, tevatürler yayılıyor. Biz bu manipülasyonların önüne geçmenin en etkili yolunun kendisiyle doğrudan görüşmek olduğunu söylüyoruz.
Üçüncüsü, iktidarın başvurduğu bu manipülasyonlar başka çevrelerde de biraz önce söylediğiniz türden spekülasyonlara yol açıyor.
Dördüncüsü de kendisiyle, telefon görüşmesi ve aile görüşmesine izin verilmemesi, ağır bir tecrit ve hukuksuzluktur. Buna da tekrar dikkat çekmek.
Selahattin Demirtaş arkadaşımızın görüşmek için başvurusuna bizim izin vermediğimiz şeklindeki bütün o söylentilerin de aslı yoktur.
Daha sonra başvurması da partinin bilgisi dahilindedir. Bizim parti olarak kendisine bunu yapma şunu yapma deme gibi bir yaklaşımımz yok ama zaten iletişim halindeyiz ve istişare ederek, ortak hareket etme gibi bir amaçla davranıyoruz. Son başvurusu parti yönetiminin bilgisi dahilindedir.
Son dönemde Demirtaş’la parti yönetimi arasında görüş ayrılıkları yaşandığı da çok konuşuluyor…
Kendisiyle belli konularda fikir farklılıkları olduğu yönünde yorumlar yapılıyor. Aslında fikir farklılıkları normaldir, olabilir ancak kamuoyunda varsayıldığı gibi bir farklılık yok. Daha doğrusu farklılıklar olduğu yönündeki bazı tartışmaların da dönem dönem iletişim aksamalarından yani bizimle Demirtaş arkadaşımız arasındaki iletişim aksamalarından kaynaklandığını bilinmesini isteriz.
Kendisiyle ve şu anda içeride siyasi rehine olarak tutulan, geçmiş dönem eş başkanlarımızla istişarelerimiz devam ediyor. En çok da Selahattin Demirtaş arkadaşımızla yürüyor bu süreç. Şartların elverdiği ölçüde düzenli bir iletişim içindeyiz.
Böyle baktığımızda aramızda politikalarımızın esasına ilişkin fikir farklılıkları yok. Ayrılık da yok. Kendisinin esas amacının da parti politikalarına, partinin kurumsal politikalarına destek vermek olduğunu biliyoruz. Ve iletişimimiz de bu çerçevede devam ediyor.
Yerel seçimler öncesi iktidarın izniyle, İmralı’dan mektup gelmişti. Bu seçimler öncesinde İmralı’ya dönük yeni bir hamle bekliyor musunuz?
Bu konuda yapılan değerlendirmelerin de son derece tek yanlı ve haksız olduğunu söyleyeyim. Yani iktidar, İmralı’ya dönük bir hamle yaptığında, her şeyi iktidar belirleyebilirmiş gibi bir varsayım sözkonusu.
Öcalan’ın burada nasıl bir tutum takınacağını, hangi çerçevede devlet heyeti ile görüşmeyi kabul edebileceğini veya etmeyebileceğini hiç hesaba katmadan yapılan yorumların hepsi, tarihsel tecrübelerle de güncel gerçekle de uyuşmuyor.
İktidar bunu istiyor olabilir belki, çalışmalar da yürütüyor olabilir. Ama sanki iktidar tek başına her şeyi belirlermiş ve ne yaparsa yapsın Öcalan onlara istediği karşılığı verecekmiş gibi yapılan yorumlar, tarihsel ve güncel verilerle uyuşmadığı gibi haksızlıktır da.
Bütün bunların önüne geçmenin en etkili ve doğru yolunun, avukatlarıyla veya bağımsız heyetlerle veya bizlerle görüşmesine imkan tanınması olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
-Ama Demirtaş’a görüş izni verilse mesela, bu etkili bir hamle olmaz mı?
Bunların hepsi spekülasyon, her şey seçime endeksli konuşuluyor. Oysa Kürt meselesinde çatışmaların bitmesi çözümün yolunun açılması yönünde herhangi adımı, seçimleri de çok aşan bir önemi burada çok fazla göz ardı ediliyor, çok fazla küçümseniyor.
O nedenle bir görüşmenin seçimlere doğrudan doğruya etkisi ne olur şeklinde bir tartışma da sadece belli kalıplar içinde kalır, önyargıların çokça devrede olduğu bir şekilde yürür ve fayda yerine zarar verir.
Partinizle ilgili davada ek savunmanızı da verdiniz. Seçim öncesinde bir kapatma kararına karşı nasıl hazırlık yapıyorsunuz?
Biz davanın normal sürede yürüdüğünü söyledik. Doğrusu hazırlıklarımızı en olumsuz senaryolara göre yapmak zorunluluğumuz olduğu da ortada.
Yani karar ne zaman çıkar, nasıl bir karar olur, bu soruların cevabı, sadece hukukla verilemez. Siyasi şartlar ve iktidarın buradaki müdahalelerinin önemli rol oynayacağını, Türkiye gerçekliğini bilen herkes bilir.
Biz de hazırlıklarımız muhtemel senaryoların hepsini dikkate alarak yürüttük. Seçeneklerimizi de bu senaryolara göre oluşturduk. Daha açık söyleyeyim, parlamento seçiminde tarihsel rolümüzü ve rolümüzü hayata geçirmeyi sağlayacak seçeneklerin hepsini hazırladık, çalışmalarımızı da bu çerçevede yürütüyoruz.