HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 25 Kasım Kadın Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla mecliste 'kadın grubu' gerçekleştirdi.
"İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanmadı her an kadınlar öldürüldü. Kadına yönelik suçlarda erkek faile ceza vermemek için kılı kırk yarar yargı erkek suçluyu korumakta ve ona yasal destek sunmaktadır. Özellikle Kürt kadınlarına yönelik suç işleyen failler yargı ve iktidar tarafından özel bir ilgi ile korunmaktadır" diyen Buldan, iktidara, "Üniformalarının arkalarına sığınan failleri aklamaktan bir an önce vazgeçin" çağrısında bulundu. Buldan, "Musa Orhan başta olmak üzere Kürt kadınlara karşı en alçak suçları işleyen kim varsa unutmayacağız" dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'acı reçete' açıklamalarını eleştiren Buldan, "Yandaş vurguncularına kaymaklı devlet destekleri, vergi indirimleri var; halka gelince acı reçete var. Esas acı reçeteye halk onlara yazıyor, ilk seçimde acı ilacı içecekler" dedi.
Erdoğan'ın açıkladığı ekonomi ve hukuk reformuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Buldan, "Yarattıkları krizi yönetemeyince 'Artık reform zamanı geldi' demeleri işledikleri tüm suçların itirafıdır. Yargıyı tek sorumluymuş gibi bizleri göstermeye çalışıyorlar. Ne diyeceklerini söyleyeyim, yine 'Kandırıldık' diyecekler. Biz de buradan sormak isteriz. AYM kararına saygı duymuyoruz diyen siz değil misiniz? Tecavüzcüleri, kadın katillerini, çeteleri sürü halinde dışarı salan siz değil misiniz? Yargıyı sarayda yargıyı toplayıp önünüzde düğme ilikleten siz değil misiniz? Kentlerimizi yerle bir ettirirken Taybet anayı sokak ortasında vurduran, cenazesini sokak ortasında beklettiren katilleri koruyup kollayan siz değil misiniz? Belediyelerimizi gasp edip hırsız kayyumları atayan siz değil misiniz? İnsanlara işkence yapıp helikopterden atanları koruyan siz değil misiniz? Tüm sorumlusu sarayda kurduğunuz iktidardır. Bu ülkeyi cehenneme çeviren sizsiniz. AKP ve ortağı reform yapacağı dürüstlükte değildir. Havanın kokusuna göre kıble değiştirenlerin güvenilirliği olamaz. Tek adam iktidarına karşı bu ülkede demokratik cumhuriyeti inşa edecek güç kadın gücüdür." diye konuştu.
25 Kasım Kadın Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla mecliste 'kadın grubu' gerçekleştiren HDP Eş Genel Başkanı Buldan'ın açıklamaları şöyle:
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele nedeniyle bugün kadın grubumuzu toplamış bulunuyoruz. Konuşmama başlarken sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz.
Bildiğiniz üzere 25 Kasım 1960 yılında ülkelerindeki diktatörlük rejimine karşı mücadele ederken katledilen üç kız kardeş, Patria, Minerva ve Maria kadın mücadelesinin sembolü oldular. Mirabel kız kardeşlerin katliamı erkek şiddeti üreten diktatörlükleri tarih önünde teşhir ederken, diğer taraftan zulme, sömürüye meydan okuyan kadın mücadelesinin diktatörler devirdiğini bütün dünya kadınlarına ve bütün insanlığa göstermiştir. Ben bugün buradan Mirabel kız kardeşleri ve kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren bütün kadınları sevgiyle, saygıyla ve minnetle anmak istiyorum.
Selam olsun eşitlik ve özgürlük mücadelesine karşı olanlara “vardım, varım, var olacağım” diyen Rosa Luxemburg’a...
Selam olsun “Dans edemediğim devrim benim değildir” diyen Emma Goldman’a...
Bir selamı da darağacında celladını yargılayan Sevgili Leyla Qasım’a gönderiyorum.
Selam olsun soykırıma ve cinsiyetçiliğe karşı yaşamı bir kavga olan Sevgili Sakine Cansız’a…
Selam olsun Clara Zetkinlerden Şirin Tekelilere, Gurbetelli Ersözlerlere; Behice Boran’lardan Kader Ortakaya’lara; Sêvê Demir’lerden Hevrîn Xeleflere…
Selam olsun onların bugünkü yoldaşlarına. Cezaevlerinde direnen Sevgili Figen Yüksekdağlara, Gültan Kışanaklara, Sebahat Tuncellere ve bütün arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza selam olsun. Zindanlarda zulme karşı direnen binlerce kadın yoldaşımıza buradan teşekkürlerimi, sevgilerimi gönderiyorum.
Selam olsun köylerinde, işyerlerinde, mahkemelerde, alanlarda; eşitsizliğe, şiddete, sömürüye baskıya karşı direnen, zalimden hesap soran tüm kadın arkadaşlarıma. Dünya bizlerle değişecek, ülkemiz bizim mücadelemizle değişecek; insanlık, yaşam bizim mücadelemizle kazanacak!
Bu kadın grup toplantısını yaparken AKP’nin 18 yıllık geçmişine bakmak gerekiyor. AKP'nin 18 yıllık iktidarı boyunca kadın katliamları, kadına yönelik şiddet, suç ve sömürü hızlanarak arttı. Bu 25 Kasım’da da Türkiye’nin kadın hakları karnesi kara bir tablodan ibaret.
Dünya Ekonomik Forumu'nun 2020 Cinsiyet Eşitliği Raporunda 153 ülke arasında 130. sırada bulunan Türkiye’de her ay onlarca kadın erkekler tarafından katlediliyor. 2013 yılında 237 kadın katledilirken sadece 6 yıl içerisinde bu sayı ikiye katlanmış 2019 yılında 474 kadın, erkek şiddetiyle katledilmiştir. 2020 yılının ise 10 aylık zaman diliminde bile sadece medyaya yansıyan verilere göre 453 kadın erkekler tarafından katledilmiştir. Kelimenin tam manasıyla bu bir kadın kırımıdır, katliamıdır.
Türkiye’de kadına yönelik şiddet o kadar yaygın bir hal aldı ki artık ne evler ne işyerleri ne sokaklar ne de ülkeleri kadınlar için güvenli. Her gün kadınların farklı şekilde katledilmesine ya da ölüme sürüklenmesine hep birlikte tanık oluyoruz. Nadira Kadirova’dan Pınar Gültekin’e, Gülistan Doku’dan İpek Er’e kadar her yıl yüzlerce kadın bu ülkede erkekler tarafından katlediliyor. Çünkü kadının canına, emeğine, bedenine yönelik suçlar hiçbir yasal tedbir ve koruma ile önlenmiyor, önlenmek istenmiyor AKP tarafından.
İşte 2011 yılında imzalanan İstanbul Sözleşmesi! Kadınların büyük mücadelesi sonucu imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmadığı her günün sonucunda kadınlar öldürüldü, şiddete ve sömürüye maruz bırakıldı, baskı altına alındı. Yine 6284 sayılı kanun etkin bir biçimde uygulanmayarak kadınlar savunmasız bırakılmaya çalışıldı. Üstüne üstlük bu kanunlar gibi kadın mücadelesi sonucu kazanılan nafaka hakkı da bu iktidar tarafından tartışma konusu haline getirildi. AKP iktidarı kadının can güvenliğini sağlamak yerine erkeğin cüzdanını düşündü.
Emine Bulut’un 'ölmek istemiyorum' diye attığı çığlığı bugün binlerce kadının attığını biliyoruz. İşte bu yasalar uygulanmadığı sürece, iktidarın kolluk ve yargısı etkin biçimde erkek şiddetiyle mücadele etmediği sürece bu çığlıklar ölümle susturulmaya devam edilecek. O nedenle İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa kadın kıyımını durdurmak için ivedilikle, bir acil eylem planı olarak gündeme alınmalı ve harfiyen uygulanmalıdır. Biz kadınlar bu yasal haklarımızı nasıl büyük bir mücadele sonucu kazandıysak yine yasalar eksiksiz uygulanıncaya kadar mücadele edeceğiz. Kimsenin bundan en ufak bir şüphesi olmasın!
Kadına yönelik suçlarda erkek faile ceza vermemek için kılı kırk yarıyorlar
Yasaları uygulamayarak kadını güvencesizliğe, ölüme, şiddete mahkum eden bu iktidar diğer taraftan da cezasızlık politikasını istikrarlı bir biçimde uygulayarak suçu teşvik etmekte, suçluyu yüreklendirmekte, kadına yönelik suçlarda kapıları faillere sonuna kadar açmaktadır. Kadına yönelik suçlarda erkek faile ceza vermemek için kılı kırk yaran yargı, cezasızlık kalkanıyla erkek suçluyu korumakta ve yasal destek sunmaktadır.
Özellikle Kürt illerinde kolluk güçleri tarafından Kürt kadınlarına yönelik suç işleyen failler yargı ve bağlı bulundukları bakanlık tarafından özel bir ilgiyle korunmaktadırlar. Kadına yönelik şiddet, tecavüz, katletme, kaybetme gibi saldırıların özel savaş politikasının bir parçası olduğunu çok iyi biliyoruz. Batman’da İpek Er’in faili uzman çavuş Musa Orhan’ın tahliye edilmesinden biliyoruz örneğin. 5 Ocak’tan bu yana haber alınamayan Gülistan Doku’nun kaybettirilmesinden şüphelenilen Zaynal Abarakov’un nasıl korunduğundan biliyoruz mesela. Yine Şırnak’ta, Cizre’de istismar zanlısı kolluk güçlerinin hiçbir cezai yaptırıma maruz kalmamasından biliyoruz.
Buradan bir kez daha sesleniyoruz; üniformalarının arkalarına sığınan failleri aklamaktan vazgeçin. Musa Orhan başta olmak üzere Kürt kadınlarına karşı en alçakça suçları işleyen kim varsa unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu saldırganlar gerekli cezaları alıncaya kadar kesintisiz mücadele edeceğimizi de buradan bir kez daha ilan ediyoruz.
Mevcut siyasi iktidar cezasızlık politikasını yıllardır Kürtlere karşı işlenen suçlarda birebir uygulamaktadır. Hepinizin tanık olduğu üzere elinde sadece su şişesiyle, yüzünde gençliğin ışıltısı, yüreğinde baharın coşkusuyla geldiği Newroz alanında polisler tarafından katledilen Kemal Kurkut davasında failler tahliye edilerek hukuk ayaklar altında çiğnenmiştir. Bir insanlık ayıbı, adalet tarihinin kara bir lekesi olarak AKP dönemine eklenmiştir.
Nitekim AKP döneminde sayısız çocuk, devletin silahıyla vuruldu. Uğur Kaymaz 12 yaşında ve bedenine 13 kurşun sıkıldı. Yine Roboskî’de TSK’ya ait savaş uçaklarının gerçekleştirdiği bombardımanla 19’u çocuk 34 kişi katledildi. 12 yaşındaki Ceylan Önkol koyun otlatırken katledildi. 10 yaşındaki Cemile Çağırga kendi evinin önünde, 7 yaşındaki Muhammed ile 6 yaşındaki Furkan Yıldırım evinde uyurken katledildi. Ve burada adını sayamayacağımız daha niceleri, nice çocuk…
Peki, çocuklar katledilirken AKP hükümeti ne yaptı? Failleri cezasızlıkla hatta terfiyle ödüllendirdi her zaman olduğu gibi. Uğur Kaymaz’ı öldüren 4 polis beraat ettirildi, Roboski Katliamı’nın üzerinden 9 yıl geçti, kimse bu katliamdan kaynaklı yargılanmadı. Ceylan Önkol'un öldürülmesinin üzerinden tam 11 yıl geçti, faili hala meçhul tutuluyor. 14 yaşında gaz fişeğiyle vurularak öldürülen Berkin Elvan’ın davası 7 yıldır sürüncemede tutuluyor. Rabia Naz dosyasının üstünün kapatıldığını hepimiz biliyoruz. Burak Oğraş cinayetinin şüphelisinin yurt dışına kaçmasına bu hükümet tarafından izin verildi, göz yumuldu.
O nedenle hep söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz; sizin karneniz cinayetle, katliamla, tecavüzle, cezasızlıkla doluysa bizim karnemiz de direniş, mücadele, kararlılık ve yeni yaşamın inşasıyla doludur. Her bir canımızın hesabını adalet önünde tek tek soracağız!
Devlet şiddetinin kol gezdiği bir diğer yerde cezaevleri. Kadınlar burada direkt olarak cezaevi yönetiminin ve görevlilerin keyfi uygulamalarına ve baskılarına maruz kalmaktadırlar. Temizlik malzemelerinin yeterince verilmediği, hijyenik bir ortamın sağlanmadığı cezaevlerinde, pandemi sürecinde kadınlar ve aynı zamanda yüzlerce çocuk hem risk altında bulunmakta hem de daha fazla baskıya maruz kalmaktadır. Çocuğu bulunan kadınlara süresiz tecridin dayatıldığını görmekteyiz. Yine havalandırma hakkının ve kapalı görüş haklarının sınırlandırılması ile kadınlar tecrit altına alınmak istenmektedir.
Hükümet tarafından adeta işkencehanelere çevrilen cezaevleri konusunda hükümeti uyarıyoruz: Fiziksel olarak tamamen kontrolünüz altında bulunan cezaevlerindeki baskı ve bezdirme uygulamalarına derhal son verin. Şunu çok iyi bilin ki cezaevlerinde uyguladığınız her türlü şiddetin hesabını adalet önünde mutlaka ama mutlaka soracağız.
Baskı, savaş ve halk karşıtı politikalar yürüten AKP-MHP ittifakı bunun bir sonucu olarak ülkeyi son derece ağır bir ekonomik krizin içerisine sürüklemiştir. AKP-MHP ittifakının sebep olduğu bu kriz; ülkeyi, halkımızı, özellikle de kadınları çok derinden etkilemiş, gelecek on yıllarını ipotek altına almıştır. İçinde bulunduğumuz ekonomik buhran pandemi sürecinin de yönetilememesiyle halkı açlıkla, yoksullukla terbiye etme siyasetine dönüştürüldü.
Pandemi kapsamında açıklanan tedbirler karşısında yandaş sermayedarlar dışında toplumun bütün kesimleri hükümet tarafından savunmasız, güvencesiz bırakılmıştır. Eriyen maaşları ile emekliler açlığa, çalışanlar da yoksulluğa mahkûm edildi. Pandemi karşısında hiçbir destek sunulmayan esnaftan, üreticisine, çiftçisine herkes iflas ile baş başa bırakıldı. Cumhuriyet tarihinin en yüksek işsizlik oranlarıyla gençlere geleceksiz bir ülke sunuldu.
Özellikle kadınlar bu sürecin en ağır faturasını ödemektedirler. Pandemiyle beraber kadına yönelik şiddet katlanarak artarken kadınların sığınma evlerine alınması zorlaştırılmıştır. Yine bu süreçte ilk işini kaybeden kadınlar olmuştur. En az 20 milyon kadının tamamen çalışma yaşamı dışında tutulduğu Türkiye’de Mart 2020’den bu yana işbaşında olan kadınlardan 2 milyona yakını işsiz kaldı! Kadın işsizliği özellikle genç kadın işsizliği gittikçe artarken, kadın yoksulluğu katmerlenerek artmaktadır! Pandemide devasa bir bakım emeği yine kadınların omuzunda kalmıştır. Sağlık ve eğitim alanında yaşanan krizin yükü yine kadınların üzerine yığılmıştır. Peki, hükümet ne yapıyor? Ekonomik destek yok, şeffaflık yok. Halkın maruz kaldığı kötü tabloyu iyileştirecek sosyal politika yok, ne var? Bolca yalan var, bolca zam var, haraca dönüşmüş ağır vergiler var. Yanlış anlaşılmasın yandaş patronlara değil halka, emekçiye var.
Sonra da çıkıp hiç utanmadan sıkılmadan halka acı reçeteden söz ediyorlar. Yandaş vurguncularına kaymaklı devlet destekleri, milyar dolarlık vergi indirimleri, vurgun ihaleleri var. Kendilerine saraylar, saraylarında sultanlara yakışır lüks ve şatafat, milyon dolarlık araçlar, uçaklar, sınırsız devlet imkanları ve kaynakları var. Kayyımlarına en kıyak vurgunlar ve milyonluk fıstıklı kadayıflar, çerezler, minik saraylar var… Sınırsız yağma var. Halka gelince, kadınlara gelince acı reçete, öyle mi?!
Esas acı reçeteyi halk onlara yazıyor, ilk seçimde içecekler!
Biz de onlara buradan şöyle diyoruz; gerçi onlar korkuyla takip ettikleri anketlerden çok iyi biliyorlar ama esas acı reçeteyi halk onlara yazıyor. Kadınlar onlara yazıyor. İlk seçimde o acı ilacı onlar içecekler, bu ülkeyi bu hale getiren AKP- MHP ittifakı içecek. Buradan kadınlar adına söz veriyoruz
Bir damat göndererek bu enkazın altından kurtulacaklarını sanmasınlar, adalet önünde hesap verecekler. Bu enkazın faturasını halklar değil, kadınlar değil buna sebep olan AKP-MHP ittifakının bizzat kendisi ödeyecektir.
Biz kadınlar bugün sadece baskıya, cinsiyetçiliğe ve sömürüye karşı durmuyoruz; aynı zamanda kadın özgürlükçü, eşitlikçi, adil bir sistemi de inşa ediyoruz. Eşbaşkanlık sistemini bu kadın özgürlükçü sistemin önemli bir sac ayağı olarak oluşturduk. Nitekim HDP’nin mirasını devraldığı siyasi gelenek eşbaşkanlık sistemi ile Türkiye siyaset tarihinde bir ilke imza atmıştır! Sadece parlamentodaki kadın sayısını artırmadık aynı zamanda Meclis'i kadın özgürlük mücadelesinin bir sahnesine dönüştürdük. Bu açıdan eşbaşkanlık sisteminin bir parçası olarak HDP Meclis Kadın Grubu bu meclis için bir devrim niteliğindedir.
Yine, HDP bileşeni DBP, merkezde tekleşmiş erkek iktidarını dağıtarak kadın belediyecilik modelini yürürlüğe koymuştur bu ülkede. Böylece sadece Türkiye’de değil dünyada bir ilke imza attık. Bu sadece başkanlık düzeyinde değil, yerel yönetimlerin bütün kademlerinde eşit temsiliyete dayalı bir modeldir. Belediyelerimizde kadın daire başkanlıkları, kadın merkezleri, kadın sığınma evleri kurduk. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeyi hayata geçirerek katılımcı bütçe ile toplumsal eşitliği gözeten bütçeler oluşturduk. Kadın kooperatifleri, kadın semt pazarları kurarak kadınların istihdama katılımının önünü açtık. Kadın dostu kentler inşa ederek kamusal alanda kadınların var olmasını; siyasete ve istihdama aktif biçimde katılımını sağladık. İşte bu nedenle de hedef olduk. Belediyelerimize hırsız kayyımlar atayarak, halk iradesine darbe yapmalarının temelinde bu yaptıklarımız vardır. Kadın düşmanlığı vardır.
AKP-MHP erkek iktidarı bununla da sınırlı kalmamış, eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet kazanımlarımızı hedef almıştır. Halkın oyuyla seçilmiş milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız, kadın üye ve yöneticilerimiz, kadın mücadelesi yürüten aktivistler cezaevlerinde rehin tutulmaktadır. Bugün itibariyle 22 kadın milletvekilimize gelen fezleke sayısı 475’dir. Ancak, halk iradesine darbe vuranlar şunu çok iyi bilsin ki bunu başaramayacaklar. İrademizi yok sayanlara şunu tavsiye ediyoruz; gidin Amed’de, Van’da, Mardin’de ve kayyım atadığınız tüm illerde sorun halka, kadınlara, gençlere en iyi cevabı onlar verecektir!
Bütün baskılara rağmen eşbaşkanlık sistemi ile girdiğimiz 31 Mart yerel seçimlerinde halk eşbaşkanlık sistemine bir kez daha onay verdi. Siz bunu göremeyecek kadar kör olmuşsunuz. Fakat biz bir kez daha verilecek cevabı sizlerle paylaşalım; HDP kadınların partisidir diyecekler halka, kadınlara sorarsanız. HDP gençlerin umudu, çocukların geleceğidir diyeceklerdir, "HDP biziz" diyecekler.
İşte tam da bunun için diyoruz ki; bizler görmek istemediğiniz her yerdeyiz. Olmaya da devam edeceğiz. Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Kazanımlarımızdan vazgeçmiyoruz, irademizi gasp edenlere boyun eğmiyoruz, örgütlü kadın mücadelemizi büyütüyoruz.
Şimdi çıkmışlar reform vaadinde bulunuyorlar. Yıllardır demokrasinin, hukukun, insan haklarının, canına okuyup hukukun cenazesinde sahte gözyaşı döken bu ikiyüzlü, bu riyakar zihniyet kirlidir, suçludur! Yarattıkları krizi yönetemeyince 'artık reform zamanı geldi' demeleri işledikleri tüm suçların itirafıdır!
Şimdi kalkmış yargıyı tek sorumluymuş gibi göstermeye çalışıyorlar. Yine 'kandırıldık' diyecekler. Sormak isteriz buradan; mevzuata takılmayın diyen siz değil misiniz? AYM kararına saygı duymuyorum diyen siz değil misiniz? Damat savcıyı Saray'da ağırlayıp, HDP’ye operasyon için talimat veren siz değil misiniz? Yargıyı Saray'da toplayıp önünüzde düğme iliklettiren siz değil misiniz? Tecavüzcüleri, kadın katillerini, organize çeteleri, bir önceki yargı reformunuzla sürü halinde dışarı salan siz değil misiniz? Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, Baluken’i ve daha nice siyasetçimizi tutuklattıran siz değil misiniz? Kentlerimizi yerle bir ettiren, Taybet Ana'yı sokak ortasında vurduran, cenazesini günlerce sokak ortasında beklettiren, bir anneye evladının cenazesini buzdolabında saklattıran, katilleri koruyan kollayan siz değil misiniz? Belediyelerimizi gasp edip hırsız kayyımları atayan siz değil misiniz? İnsanları işkence yaparak helikopterden atanları koruyan siz değil misiniz?
Hakim de sizsiniz, savcı da sizsiniz! Bu ülkeye yaşattığınız tüm hukuksuzlukların, zorbalıkların, zulümlerin sorumlusu Saray'da kurduğunuz iktidardır. Bu ülkeyi cehenneme çeviren sizsiniz.
Evet, bir reforma ihtiyaç var bu doğru, fakat AKP ve ortağı reform yapacak zihniyette de dürüstlükte de basirette de değildir. Havanın kokusuna göre sürekli kıble değiştirenlerin ne inandırıcılığı ne güvenilirliği olur.
Ben bu vesileyle yaşadığı krizden kendisini kurtarmak için her türlü kirli tezgahın içerisinde olan bu ittifaka karşı bütün Kürt halkına da buradan çağrımı yinelemek istiyorum: Çok iyi bilinsin ki Kürtlerin kendi içerisinde, Kürtlerin birbirleriyle bir hesabı, bir çatışması, bir mücadelesi yoktur. Tarih boyunca da olmamıştır. Kürtlerin meselesi Kürtleri halk olarak yok etmeye çalışan anlayışladır. Şimdi zalimlerin oyunlarına gelmeden birliğimizi sağlayarak dünyadaki diğer halklar gibi haklarımızı elde etmek için mücadele zamanıdır. Bunu bütün Kürt yapıları çok iyi görmeli buna göre hareket etmelidir. Biz HDP olarak Kürtlerin ortak kazanımını engelleyecek ya da tehlikeye atacak her türlü gerilimin karşında durmaya ve elimizden geleni yapmaya her zamanki gibi devam edeceğiz.
Bugün kadınlar, Latin Amerika’dan Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya Şili’den, Arjantin’e, Meksika’dan Mısır’a, Sudan’dan, İran’a, Polonya’dan Kürdistan’a kadar baskı ve sömürüye karşı durarak yeni bir yaşamın öncüsü olmaya devam ediyor. Rojava’da ve Şengal’de bugün kadınlar kadın düşmanı çetelere karşı demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir yaşam inşa ediyor. Rojava’da inşa edilmiş Jinwar, dünya kadınlarının hayata geçmiş özgürlük ütopyasıdır. Rojava’daki kadın devrimi Ortadoğu’dan bütün dünya kadınlarına ışık saçan bir güneş parçasıdır.
Ve yine ülkemizde de kadınlar bugün itibariyle, en büyük muhalif güçtür. Kadınlar erkek şiddetine, açlığa, yoksulluğa, faşizme karşı direniyor; demokratik, adil ve eşit bir düzen kurmak için mücadele veriyor. İktidarın kadın mücadelesinin altını boşaltma ve değersizleştirme girişimlerine karşı bugün milyonlarca kadın tek adam rejimine karşı çıkıyor.
Bizim en büyük kazanımımız dayanışmamızdır. Hangi kültürden, dilden, inançtan, halktan, olursa olsun kadın özgürlükçü ilkelerimiz kadın dayanışmasının ortak paydasıdır. HDP bu dayanışmanın adresidir. HDP bir kadın partisidir, HDP faşizme karşı korkusuzca direnen kadınların partisidir. HDP doğasını rant politikalarıyla işgal edenlere karşı çıkan Kirazlıyayla’daki, Ordu Ünye'deki kadınların partisidir; HDP hakları için direnişte olan BİMEKS işçilerinin partisidir. HDP evi işaretlenen Alevi kadınların partisidir. HDP kimliği ve dili yasaklanan Kürt kadınlarının yurdudur. HDP İstanbul Sözleşmesi’ni, nafaka hakkını gasp edenlere karşı alanları terk etmeyen kadınların partisidir. HDP yeni yaşamın inşasındaki kadın iradesinin merkezidir.
AKP-MP faşist iktidarına sesleniyorum. Zannetmeyin ki HDP’li kadınlar kadın düşmanı politikalarınıza karşı geri adım atacak. Bizler yoksulluğa, ırkçılığa, cinsiyetçiliğe, şiddete, talan ve soygun düzenine, yolsuzluğa karşı durmaya, faşizme karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Tek adam iktidarına karşı bu ülkede Demokratik Cumhuriyeti inşa edecek öncü güç kadın gücüdür. Darbe anayasasına karşı, halkların anayasasını oluşturacak demokratik yapı kadın ittifakıdır.
Bugün kadın ittifakının milyonlarca üyesi, binlerce bileşeni var. Omuzlarındaki bakım yüküyle dünyanın dönmesini sağlayan ev emekçisi kadınlar, savaşa, baskıya ve kırıma karşı hak arayışından vazgeçmeyen Kürt kadınları, yeri yurdu yangın yerine çevrilen mülteci ve sığınmacı konumuna düşürülen kadınlar, işte, eğitimde, kamusal alanda görünmez olup evde, bağda, tarımda ter döken genç kadınlar, işi aşı elinden alınan KHK’li kadınlar, eşitlik ve hak mücadelesi yürüttüğü için cezaevlerine atılan kadınlar, siyasete aktif dahil olduğu için rehine alınan belediye eşbaşkanı, meclis üyesi ve milletvekili kadınlar, inançlarından dolayı her yerde ayrımcılığa uğrayan Alevi, Êzidi, Süryani, Ermeni ve Yahudi kadınlar, evde, sokakta, işyerinde erkek şiddetine maruz kalan kadınlar, kadın mücadelesinin bedelini bugün zindanlarda ödeyen kadınlar, bütün baskılara rağmen toplumsal adalet talebinden vazgeçmeyen sosyalist kadınlar, polis şiddetine rağmen sokakları terk etmeyen feminist kadınlar, yıllardır sevdiklerinin kemiklerine kavuşmak için mücadele eden Cumartesi ve Barış Anneleri… Bizler kadın ittifakının üyesi milyonlarca kadınız, daha da büyüyeceğiz!
Dünyamızı yangın yerine çeviren AKP/MHP cinsiyetçi ve faşist iktidarına karşı yeni bir yaşamın kapısını aralama zamanı. Demokratik bir ülke inşa etmek için bir araya gelme zamanı. Saray'ın şatafatta, milyonların açlık sınırında olduğu bu soygun düzenine karşı kadın ittifakını kurma zamanı. Kadın özgürlüğünü, milyonlarca kadının omzunda yükselen toplumsal adaleti inşa etme zamanı. Sermayeyi elinde tutan %1’e karşı %99’un sesi olma zamanı. Tek adamın hükmettiği bu otoriter yönetim düzenine kadın ittifakıyla son verme zamanı.
Haydi kadınlar, bizim olanı bizden çalanlardan alma zamanı! Bizleri dört bir taraftan kuşatan erkek iktidarlara gücümüzü, örgütlülüğümüzü, dayanışmamızı, ittifakımızı gösterme zamanı! Şimdi kadınların zamanı, şimdi bizlerin zamanı! İnanın ki kadınlar, bir araya gelirsek, mücadele edersek dünya durur!
21. yüzyıl kadın mücadelesinin kazandığı yüzyıl olacaktır. 21. yüzyıl tarihini kadınlar yazacaktır. Bir kadın partisi olan HDP bu yüzyıla damgasını vuran kadın mücadelesinin önemli bir bileşenidir. Kadın mücadeleleri arasında bağlantılar kurmaya, kadınlar arası bağları sıkı tutmaya ve dayanışmayı büyütmeye devam edeceğiz.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Gününde özellikle Meclis'teki tüm kadın milletvekillerine şu çağrıyı yapmak istiyorum: Kadına yönelik erkek-devlet şiddetinin son bulması için gelin bugün hep birlikte Meclis’i görev ve sorumluluklarını yerine getirmeye çağıralım. Kadın dayanışması ile hareket ederek şiddetsiz bir dünyanın mücadelesini hep birlikte verelim. Biz HDP’li kadınlar olarak bu konuda üzerimize düşen her türlü sorumluluğu almaya hazırız.
İktidar ve ortağı bilsin ki; bu zulüm devranınız böyle gitmeyecek. Kurduğunuz bu devran mutlaka bitecek. Halkların, özgürlüklerin ve kadınların devranı başlayacak. Hepinizi kadın dayanışmasının verdiği güç ve irade ile selamlıyorum.