HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, “Soykırımın 101. Yılında Ermeni halkından özür diliyoruz. Elizabeth teyzeden özür diliyoruz, Kirkor amcadan özür diliyoruz. Dostumuz, yoldaşımız Garo’dan, kızkardeşimiz Roza’dan özür diliyoruz” dedi.
Partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuşan Yüksekdağ’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
“101 yıl önce yurdundan sürülen, katledilen Ermeni, Süryani, Keldani halklarımızı anarak sözlerime başlıyorum. Soykırıma yol açan zihniyet ne yazık ki yüzleşmekten sakınıyor. Oysa yüzleşmek hiçbir devleti küçültmez, aksine acıyı küçültür. Bu topraklar, akan kanı siz isteseniz de, istemesiniz de bir gün kusar. Tarihimiz katliamlar tarihi. Katliamlarla yüzleşmek güncel olduğu kadar tarihsel bir sorumluluktur da.
Ermeni halkından bir özrü esirgeyenler hala aynı zihniyette. Bir halk onların gözünde hala ‘Affedersiniz Ermeni’dir. Ermeni sözcüğü onlar için bir hakaret, karalama. Demek ki soykırım zihniyeti dipdiri, yaşıyor. 101. yılında Ermeni halkından özür diliyoruz. Elizabeth teyzeden özür diliyoruz, Kirkor amcadan özür diliyoruz. Dostumuz, yoldaşımız Garo’dan, kızkardeşimiz Roza’dan özür diliyoruz. Bugün, dediğim gibi, dün ölümlere, yıkımlara yol açan zihniyet hala kendisini gösteriyor.
Son sözlerden sonra anlıyoruz ki son dönemde partimiz hakkında başlatılan dokunulmazlık tartışmaları irademizi baskı altına almak için. Meclis Başkanı itiraf etti. 2 gün sonra dokunulmazlık fezlekelerini komisyonu getirecekler. Onların başkanlık ve hilafet projelerine taş konulmasını istemedikleri için HDP’yi Meclis’te istemiyorlar. HDP bu Meclis’te olmazsa, ırkçı, faşizan söylemlerinin alanının genişleyeceğini düşünüyorlar. Ama yanılıyorlar. HDP, gücünü iradesini, bu Meclis çatısı altında kazanmadı. Meclis’ten atılma ve tehditlere asla boyun eğmeyecek.
Saray'ın ve AKP'nin zulmüne karşı HDP en güçlü barikattır. Ama onlar, Meclis'te sembolize olan bu kültüre, sınırlı demokrasi düzeyine bile tahammül edemiyorlar. Dokunulmazlığın kaldırılması Meclis’in bütünüyle kaldırılması müdahalesidir. Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ‘evet diyenler hilafet ve başkanlık projesine, anayasayı askıya alma suçuna ‘evet’ diyecekler. Şimdiye kadar AKP ve Saray bu suçu işliyordu ama dokunulmazlığın kaldırılmasına ‘evet’ diyecekler de bu suça ortak olacaklar. Tarihe kara bir leke olarak adlarını yazacaklar. Bizler siyaseti Meclis’te öğrenmedik. Meclis’te olmasak da adımızın tarihe kara bir leke olarak geçmesine izin vermedik vermeyeceğiz de.
Kürt halkına uygulanan sistematik savaşın ve şiddetin önündeki engelleri kaldırmaya çalışıyorlar. İktidarlarının geleceğini garantiye almak için aylardır savaşıyor, halkın çocuklarını katlediyorlar. Halkın çocuğu musalla taşında, bakanların oğulları ise kumar masasında. Bu devam ettikçe hiçbir zaman huzur ve adalet gelmeyecektir.
Bu adaletsizliği yaratan bu ölüm ve savaş düzenini yaratan iktidarda kalmak için her şeyi göze almış Saray’dır. Büyük ve tarihsel yalana Türkiye halkları asla düşmemelidir. Her gün ülkenin dört bir yanına cenaze geliyor. O cenazelerin birinin Cizre’de ablukada katledilen genç olması diğerinin asker olması bir şeyi değiştirmez. Ölen herkes bu toprakların evladıdır. Bu toprakların evladını kendi siyasi çıkarları için harcayan iktidar ile karşı karşıyayız. Her şeyden önce yaşam hakkının gasp edilmesine Türkiye halkları onay vermemelidir.
Vergi vermek zorunlu, devleti ve sermayeyi beslemek, kumar masalarındakine para sunmak zorunludur. Ama bu ülkede yaşam istemek, özgürlük istemek yasak ve suçtur. Bizler Saray’ın savaşında ölmek ve öldürmek zorunda değiliz. İktidar hırsının öldürücüleri ve silah tutmak zorunda değiliz. Savaşmamak bir haktır. Bir tercihtir. Bu hakkı tanımayan siyasi iktidar kendisi bir suç işliyor. Bu savaş yaşanmak, yeniden başlamak zorunda değildir. Vicdani reddini açıklayan herkesi selamlıyorum.
Dolmabahçe Mutabakatı’nı yok sayanlar, süreci buzdolabına kaldıranlar bu savaşı yeniden başlattı. Kısa bir süre önce aynı masada olanlardan birileri o kareyi kesip atmaya çalışıyor. Bu süreç yaşandı, bu olay gerçekleşti. Bunu bize unutturamazsınız. Bir yola girdiğinizi hatırlamak istemiyor olabilirsiniz. Bizler barış dediğimiz için, masaya oturduğumuz için pişman değiliz. Barışa yaklaştığımız bu olumlu süreci bu halkın burnundan getiren suçunuza ortak olmayacağız.
Ne kadar net bir şekilde ‘Dolmabahçe Mutabakatı yoktur’ derseler bizler de net bir şekilde ‘bu mutabakat var ve altında Cumhurbaşkanı’nın da imzası var’ diyeceğiz.
Devlet, Kandil, İmralı, Cumhurbaşkanı arasında görüşme trafiğiyle düzenlendi o metin. Oturma düzenine kadar Cumhurbaşkanı kullanılacak kelimelere bile karar vermiştir. İmzalandıktan sonra barış ve çözümün kendisine başkanlık getirmeyeceğini gördükleri için bu mutabakattan vazgeçtiler.
Her yerde şiddet, savaş ve baskı hukukunu uygulayanlar halkımızın gerçeğe ulaşma hakkını gasp ediyorlar. Bu hakka ulaşmak için mücadele eden özgür basın, kurşun yağmuru altında, kurşun yağmuru altında gerçeğin peşinde koşuyorlar. Bu kutsal görevi yerine getirdikleri için her gün basın mensupları hedef haline getiriliyor. Geride bıraktığımız süreçte 9 DİHA muhabiri tutuklandı. Tankın yanında değil halkın yanında haber yapan gazeteciler tutuklanıyor. Tankın yanında dursalardı bugün hapishanede olmayacaklardır. Aziya Welat gazetesi, Türkiye’de çok önemli bir görevi yerine getirdi. Kürtçe gazetesini çıkardı. Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş Cizre’de ablukada katledildi.
Futbol oynadığınız ve gol attığınız için de saldırıya uğruyorsunuz. Amedspor’a Ankara’da yapılan saldırı da bunun örneğidir. Sadece gol attığınız için linçe maruz kalabiliyorsunuz. Türkiye’de futbol siyasetin doğrudan bir aracı ve argümanı olarak görüldü. Bugün de ırkçılık ve şovenizm futbolculara ve taraftarlara karşı işleniyor. Bütün Amedspor taraftarı ve yöneticileri rahat olsun Amedspor’un tek suçu faşizmin kalesine gol atmaktı. İnanıyoruz ki bunu yapmaya devam edecekler. Bütün kulüpler Amedspor'a sahip çıkmalıdır. Spor demek erdemdir. Faşizme gol atmaya devam edeceğiz. TFF bu ırkçı ve nefret suçlarına karşı tutum almaya davet ediyorum. Faşizmin sahalarda bu kadar rahatça kol gezmesinin sebebi TFF'dir.
Önümüz 1 Mayıs. İşçilerin emekçilerin yanında olup alanlarda buluşacağız. Emeğe dönük bütün saldırılara karşısında bütün Türkiye halkları emeğin yanında olmak için barışı ve demokrasiyi savunmak için alanlarda olacağız. 1977’de Taksim’de katledilen 34 canımızın anısını ve mücadelesini sloganlarımızla ve duruşumuzla yaşatacağız."