HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, polisin HDP’lilere yönelik tavrına tepki göstererek, “Emniyet güçleri halkımıza karşı mesafe koymaya gerek duymuyorsa, o zaman biz de gerek duymuyoruz, sokak faaliyetlerimize geri dönüyoruz. MYK toplantısında bununla ilgili planlama yapılacak” dedi.
Oluç, bir grup gazeteciyle, internet üzerinden yaptığı sohbette, gündemdeki konuları değerlendirdi. Oluç’un açıklamaları şöyle:
“Korona virüs sürecinde 13 belediyemize kayyım atandı, Diyarbakır’da 18 arkadaşımız gözaltına alındı, Ankara’da kayyım atamalarını protesto etmek isteyen milletvekillerimize ve il yöneticilerimize emniyet güçleri tarafından ağır saldırı yapıldı. Herkese sosyal mesafe diye çağrı yapan Emniyet güçleri hiç utanmadan sıkılmadan, vekillerimizi eline koluna dokunup, engellemeye çalıştı. Madem emniyet güçleri bizim arkadaşlarımıza halkımıza karşı herhangi bir mesafe koymaya gerek duymuyor, o zaman biz de bunu gerekli görmeyelim, sokak faaliyetlerimize geri dönelim. MYK toplantısında bununla ilgili planlama yapılacak. Özellikle Kürt illeri açısından da batıda da bu planlama doğrultusunda normal siyasi faaliyetlerimizi yapacağız.
İktidarın, İçişleri Bakanlığı’nın, Emniyet güçlerinin bize tutumu son derece rahatsız edici, hukuk dışı, anayasa dışı olduğunu zaten hep söylüyoruz. Ama Korona virüs salgını günlerinde de bu tutumları insanlık dışı doğrusu. Bize böyle insanlık dışı davranıyorlarsa da biz de o zaman siyasi faaliyetimizi bildiğimiz gibi yapacağız. Yani onlar her türlü hukuksuzluğu yapacaklar, Anayasanın dışına çıkacaklar ama halka “siz evde kalın. Yaz ayları için bir planlama çıkaracağız, aşağı yukarı kaba hatları ile belli oldu, yaz aylarında her zaman yaptığımız siyasi faaliyetleri yeniden devreye koyacağız. Halk toplantıları, çeşitli etkinlikler. Elbette bunları halkın sağlığını gözeterek, tedbirlerini alarak yapacağız. Yoksa biz halktan bir kişinin bile rahatsızlanmasını istemeyiz.
Şu havayı kabul etmeyeceğiz: İktidar bütün emniyet güçleri ile her türlü saldırıyı yapmaya devam edecek, ama biz evde kalıp ellerimizi kavuşturup oturacağız, böyle bir şey yok, bunu kabullenmeyeceğiz. Zaten Meclis açılıyor, Meclis çalışmaları sürecek, dolayısıyla siyasi partiler de siyasi faaliyetlerini yapmalılar. Biz bütün siyasi partilere de sivil toplum kuruluşlarına da öneriyoruz. İktidar her türlü saldırıyı yapacak, Cumhurbaşkanı sıfatıyla AKP genel başkanı her gün muhalefet partilerine ağır hakaretler savuracak, üstelik de bunu korana virüs salgını tedbirlerinin ne olduğunu açıkladığı bir konuşmalarda yapacak ama muhalefet partileri diğer toplumsal ve siyasal muhalefet susacak, oturacak, böyle bir şey yok.
Elbette tedbir alacağız. Ama bu artık toplumsal ve siyasal muhalefetin evine kapanması ve sokaktan geri çekilmesi tutumunun iktidar tarafından, emniyet güçleri tarafından kötüye kullanıldığını düşünüyoruz. Artık bunu kabul etmeyeceğiz. Atölyelerde fabrikalarda herkes çalışacak her yer açılacak ama siyasiler faaliyetlerini yapmayacaklar, öyle bir şey yok. Biz de bayram sonrasında olağan siyasi faaliyetlerimize başlayacağız. Halk toplantıları, mitinglere kadar bir planlama çıkartıyoruz.
Bizim geriye 12 belediyemiz kaldı. Bugün yarın oralara da bir bahane bulup kayyım atayabilirler. Ve böylece planlı olarak hazırladıkları halkın iradesini gasp etme ve siyasi darbe yapma işinin son aşamasını da gerçekleştirmiş oluyorlar. Darbeci arıyorlar ya çok aramalarına gerek yok aynaya baksın bu iktidar, darbecilerin kim olduğunu o aynada görürler. Bu kadar açık ve net. Halkın iradesine siyasi darbe yapıyorlar.
Yerel yönetimlerden çekilme diye bir tartışma gündemimizde yoktur. Geçtiğimiz yıl kasım ayında Ankara’da yaptığımız toplantı ile o konuyu kapattık. Herhangi bir yerden çekilmiyoruz çünkü o yerleri kazanmak için çok ciddi bedeller ödendi. Hiçbir yeri mücadele etmeden onlara teslim etmeyeceğiz. Onlar gasp etsinler, hukuksuzluk yapsınlar, uluslararası demokratik sözleşmeleri çiğnesinler, tekrardan ilk seçimde oraları kazanacağımıza eminiz. Zaten geçen gün Cumhurbaşkanı sıfatıyla AKP Genel Başkanı Erdoğan konuşurken, demişti, “Muhalefeti sandıkta hezimete uğratacağız” diye. Biz de dedik, “Siz bize hodri meydan” diyorsanız, biz de size “Hodri meydan” diyoruz, sandığı ilk olarak kayyım atadığınız yerlere koyun. Orada gelecek hafta göreceğiz kim kimi hezimete uğratıyor diye. Bunu söyledik, bu konuda çok kararlı ve inançlıyız. Çalışmamızdan da asla taviz vermeyeceğiz.
HDP, diğer siyasi partiler gibi içinde çeşitli görüş ayrılıkları olan bir parti. 2019 yılında, 2020 kongresine hazırlık olarak, bir yıl boyunca ilçelerimizden başlayarak genel kurultaya kadar süren bir tartışma süreci yaşadık. Parti içi demokraside nerede eksiklikler var, Genel Merkez ile il ilçe ya da Meclis Grubu ile ilişkilerde hangi sorunlar var. Tüm konuları detaylı bir şekilde masaya yatırıp tartıştık ve sonuçlar çıkardık. Dolayısıyla biz böyle bir tartışma sürecinden gelerek 2020 Şubat ayında dördüncü büyük kurultayımızı yaptık. HDP içindeki tartışma her siyasi partide olduğu gibi vardır, bu demokrasinin gereğidir aynı zamanda. Ahmet Şık’ın eleştirilerinin bir kısmı doğru olabilir. Bu eleştiriler o konferanslarda da yapılmıştır. Ama bunların tartışılması, eleştirilmesi bunların özeleştirel bir tarzla yapılması gerekir. Her siyasi partide olduğu gibi her mücadele eden yapıda olduğu gibi HDP de de yanlışlar ve eleştiriler olur, bunları gidermek için fark ettiğimiz ölçüde adımlar atılır. Bunun için istifa etmeye gerek yok. Ayhan Bilgen de HDP’nin eş belediye başkanıdır. HDP de çok çeşitli görevlerde bulunmuştur. Eş Başkan Yardımcılığı, Grup Başkanvekilliği yapmıştır. Biz bunları tartışırız. Yanlışlarımız varsa bunları düzeltmeye çalışırız. Bazen eleştirilerde de abartı olabilir onları da tartışarak eleştirenlerle gidermeye çalışırız. Bizim açımızdan eleştiri özeleştiri mekanizmasının işliyor olması çok önemlidir. Başka türlü bu saldırılara dayanılamazdı.
Keşke biraz hantal olsaydık da bu kadar çok koşturmasaydık. HDP’nin il ilçe yöneticilerinin diğer partilerle karşılaştırıldığında – diğer partiler çalışmıyor demiyorum- ama diğer partilerle karşılaştırınca HDP il ilçe yöneticileri PM üyeleri gerçekten inanılmaz bir performans ile çalışırlar. HDP böyle bir dinamik çalışma anlayışına sahip olmasa iktidarın bu kadar ağır saldırıları karşısında, birçok arkadaşımız cezaevinde tutuklu ve hükümlü. Böyle dinamik bir çalışma anlayışı ve tarzı olmasaydı, üyeler, yöneticiler milletvekilleri böyle bir tavır göstermiyor olsalardı zaten iktidarın bu baskıları, saldırıları karşısında herhangi bir siyasi parti ayakta duramazdı, HDP de duramazdı. Ayakta durmasının nedeni bu dinamik yapısıdır.
Demokrasi ittifakını tarif ederken, ağırlıklı olarak politik zeminini tarif ettik. Yoksa bizim tanımımızda örgütsel bir şema tarifi olmadı. Esas olan asgari demokratik talepleri zeminin olmasıydı ve bunun için epey mesafe kaydedildi. Bütün siyasi partiler kuvvetler ayrılığının yeniden tesis edilmesi ve parlamenter sistem fikrini ortaya koyuyorlar. Güçlü yerel demokrasinin önemini de korona günlerinde gördük. Merkez yürütme yerel yönetimlerle iş birliği yapmak gerekirken, yerel yönetimlerin üzerine baskı yaptı, bizim de 13 belediyemize kayyım atadı. Bütün bunların gösterdiği şu oldu: Eğer güçlü bir yerel demokrasi olmazsa merkezi yönetimde demokratikleşme olmaz. Muhalif siyasi partiler bunun farkına vardı ve talepleri ortaklaştı. Dolayısıyla demokrasi ittifakını açısından asgari taleplerde büyük bir ortaklık olduğu görülüyor. Bu bizim açımızdan çok önemli. Bunun yaygınlaşması yani sadece siyasal muhalefette değil, toplumsal muhalefette de yaygınlaşması için elimizden geleni yapıyoruz. Sivil toplum örgütleri, sendikalar, odalar bu konuda da geniş bir mutabakatın oluşması için elimizden geleni yapıyoruz. Esas önemli olan demokrasi ittifakının politik zeminin güçleniyor ve ortaklaşıyor olmasıdır. Bu konuda oldukça iyi ve önemli adımlar atlıyor.
Ben AKP sözcülerinin milletvekili transferi konusundaki sözlerini doğrusu çok manidar buldum. Eğer yanlış bilmiyorsam, bu dönemde İyi Parti’den 2 milletvekili transfer etti AKP. Bu tartışma, Sayın Kılıçdaroğlu'nun baskın seçim halinde DEVA ve Gelecek Partisi'nin seçime giremeyecek durumunda olmaları halinde onlara imkan sağlayacaklarını söylemesinden kaynaklandı. Eğer iktidar partileri erken seçim baskın seçim gibi önlemler aslında kendilerinden oy alacak olan ve iktidar olmalarını engelleyecek olan siyasi partileri seçim dışında bırakmayı hedefliyorlarsa siyasi etik açısından sorgulanması gereken iş esas olarak budur. Bir değişiklik yapılacaksa, yüzde 10 barajının kaldırılmasına dönük yapılmalıdır.
Benim bildiğim hiçbir temas yok. Şu anda iktidarın en açık ve ağır saldırılarına maruz kalan HDP’dir esas itibari ile. Şimdi bu kadar ağır saldırı altındayken iktidarın bizimle bir ilgili bir çözüm süreci konusunda bir temasta bulunması yani pek akılla açıklanabilecek bir durum değil.
İktidarın bu riski üstlenebileceği kanaatinde değilim. Onların aslında önüne gelen ve gerçek olan araştırmalar durumun çok parlak olmadığını gösteriyor. Erdoğan’ın ‘yüzde 50+1 cebimdedir’ diye düşündüğünü zannetmiyorum. Gerginlikleri de ondan kaynaklanıyor. Ama Türkiye bu, her an her türlü dengeler değişebilir. Keşke yapsalar da sonucunu görseler…