Yerel seçim sürecinde ikttidar tarafından HDP üzerinden ikili bir kampanya yürütüldüğünü ifade eden Temelli, şunları kaydetti:
"31 Mart'ta iki kampanyayı birlikte izledik. Ama buna çok daha tarihsel bir perspektiften baktığımızda iki zihniyetin karşı karşıya geldiğini okumamız mümkün.
5 Nisan 2015 yılından bugüne, son 4 yıla baktığımızda da mutlak tecridin hakim olduğu bir Türkiye fotoğrafı var karşımızda. Dolmabahçe Mutabakatı'nın reddedilmesinden bugüne kadar yaşananlar; hukuksuzluk, adaletsizlik, insan haklarının yok sayılması, demokratik kurumların tasfiyesi… Bu süreci domino etkisi ile tanımlamak mümkün. 4 yıl boyunca İktidar mutlak tecritten başlayarak savaş politikaları dayatmış, ülkenin kaynaklarının çarçur etmiştir. İktisadi alanda siyasi alanda toplumsal alanda karşı karşıya olduğumuz tablo budur. Türkiye son 4 yılda bir kriz girdabındadır ve giderek bu derinleşmektedir.
Bu kampanyanın gerilim hattında sürmesinin yegane nedeni budur. AKP-MHP bloğu ısrarla bu hukuksuz nizamı sürdürme gayreti içindedir. Bunu eşi benzeri görülmemiş bir şiddet ve hakaret kampanyası ile yürütmüştür. Bir seçime mi giriyorduk bir savaşa mı belli değildi. GBT kontrollerinden sonra garnizonlaştırılmış şehirlere kadar her şeye şahit olduk.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denen şeye ve cumhurbaşkanlığının vasfını yitirdiğine bu kampanyada tanık oldu. Toplumsal bölümcülüğüne ve nefret söylemine tanık olduk. Evet topumu tam da ortadan böldü. "Bizler - onlar" diyerek Kürt düşmanlığı üzerinden nefret söylemini her gün dile getirerek bir şiddet kampanyasını dilde, üslupta sürdürdü.
Buna karşı başka bir dil ile, barışın dili ile ayrımcılığa toplumsal bölünmeye karşı çıkarak bunun karşısında bir kampanya var ettik, Türkiye'ye seçenek sunduk. Geleceğimizi demokrasi ve barış hattında şekillendirmeye çalıştık.
Bu seçim döneminde, kampanya sürecinde ve halen devam eden süreçte Türkiye çok önemli derslere tanıklık etti. Bu dersi almak gerekir. Bu dersi özellikle iktidarın alması gerekir. İktidarın bu dersi almak, hatalarından geri adım atmak yerine geride bıraktığımız bir hafta içinde hatalarında ısrar ettiğini görüyoruz. Evet, bu konuda ısrar Türkiye'yi çok daha zor koşullara, çok daha içinden çıkılmaz koşullara sürükler. O yüzden de diyoruz ki bir an önce hukukun üstünlüğüne, yasalara uyulması gerekiyor."
"İktidarın seçim sonuçlarını kabul etmez tavrına karşı anayasa kurumları Anayasa'ya ve hükümlerine göre adım atmalıdır" diyerek eleştirilerde bulunan Temelli, "YSK anayasal bir kurumdur seçim adaletine ve seçimin nasıl yapılacağına dair yasalara uymak durumundadır. İtirazları değerlendirirken de mazbataları da verirken de YSK yasaların gereğini yerine getirmelidir" ifadelerini kullandı. Temelli şöyle devam etti:
"Bu çerçevede yeniden '31 Mart neyi ifade ediyor' dediğimizde; bu süreci ifade etmesi öncesinde önümüzdeki dönem için politik ve toplumsal mücadele sürecine dair önemli bir perspektif sunmaktadır. 31 Mart yerel seçimlerine giderken bir stratejimiz vardı. Uzun süre üzerinde çalıştığımız, tüm halkımızla oluşturduğumuz ve rızasını var ettiğimiz bir stratejimiz vardı ve bunu başarılı bir şekilde hayata geçirdik. Bu süreçte emeği geçen herkese, başta Kürt halkına teşekkür etmek gerekir. Altını çizerek söylemek lazım Kürt halkı bu stratejinin hayata geçirilmesinde de üzerine düşen sorumluluğu her yerde hakkıyla yerine getirilmiştir."