HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Irak’ın kuzeyinde başlattığı 'Pençe Kilit' isimli operasyona ilişkin, “Açlık, yoksulluk, işsizlik ve cinayetleri örtmenin yolu savaş politikasını devreye sokmak. Bu savaşın nedeni iç krizi çözememesidir” değerlendirmesinde bulundu.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Beştaş, “İşkence yapanın soruşturulmadığı, cinayet yapanın soruşturulmadığı; ama cinayet ve işkence haberlerini yaptığı için soruşturulan, haklarında dava açılan, ceza alan insanlar var. İktidarın derdi; işkence yapılması, cinayet işlenmesi değil bunun kamuoyuna yansıtılmasıdır. İktidarın, en büyük korkularından bir tanesi gerçeklerdir, çünkü gerçeklerle büyük sorunu var. Karartma siyasetinin ve politikasının, istibdat rejiminin bir diğer çıktısı da partimiz hakkında açılan kapatma davasıdır. Partimize sahte, yalan, mesnetsiz iddialarla kapatma davasını devam ettiriyor. Cezaevlerini örnek verecek olursak, yönetmelik çıkarılıyor. Cezaevinde yaşananların artık dışarı yansıması engellenmek isteniyor. Çıkacak cenazeyi nasıl karartacaksınız?” dedi.
Ekonomik krize ve TÜİK verilerine değinen Beştaş, “Enflasyon yüzde 150’yi buluyor. TÜİK marifetiyle bunu düşük göstermeye çalışıyorlar. Bağımsız kurumlar bunu açıklamasın, diye yasa çalışması yapılıyor. Sanki enflasyonu TÜİK düşük gösterince, enflasyon düşmüş oluyor. İnsanların cebine daha fazla para giriyor. Türkiye tarihinde görülmemiş bir enflasyonla mücadele bu yöntemlerle mümkün değil” dedi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na dava açılmasına tepki gösteren Beştaş, “Kadın yönelik şiddet bir kırım seviyesine geldi. Fakat kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kurumları hedef alıyorlar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na yönelik bir dava açıldı. Dehşet verici. Kamu yararına çalışan derneği neden kapatmak istersiniz. Çünkü cinayetlerin üstünü kapatmak istiyorsunuz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Ülkemizi kadına şiddet ve kadın cinayetleri ayıbından kurtarmakta kararlıyız” sözlerine karşı Beştaş, “Bu ayıbı yaratan kim? İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çeken kim? İktidarda olan kim? Kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran söylemlerden hiçbir şekilde kaçınmayan kim? Bu ayıbı yaratan sizsiniz. Ayrıca kadın cinayetlerini ve kadın meselesi ‘ayıp’ olarak nitelendirilemez. Kadına yönelik şiddet de cinayet de kırım politikası da politiktir. Bu dünyanın her yerinde kadın hak savunucularının üzerinde durdukları ilkedir. Kadın cinayetleri bir kişisel mesele veya ayıp olarak nitelendirilemez. En ağır suçlardan bir tanesidir” dedi.
Hakkâri’de kolluk güçlerinin açtığı ateş sonucu ölümler olduğunu belirten Beştaş “Ankara duymuyor. İstanbul duymuyor. İzmir duymuyor. Geçtiğimiz hafta Tahsin Yalçın katledildi. Bu kaçıncı” tepkisini gösterdi.
Pençe Kilit operasyonuna da değinen Beştaş, şöyle devam etti: "Bugün bütün gazetelerde ve televizyonlarda sınır ötesi operasyon haberleri var. ‘Yıkacağız, bitireceğiz, öldüreceğiz’ her zamanki hezeyanlarıyla. Operasyon isimleri için alfabede harf kalmadı. Peki sorun çözüldü mü? Kürt sorunu çözüldü mü? Savaşın sonuçlarını ortadan kaldırdık mı, demokratik bir sistem kuruldu mu hayır. Ne oluyor. Şimdi içeride yığınla sıkıntı var. Açlık, yoksulluk, işsizlik ve cinayetleri örtmenin yolu savaş politikasını devreye sokmak. İnsanlar sofrasında ekmek olmadığını düşünmesin diye sınır ötesi operasyon devreye sokuluyor. Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk yapıyor. Dışarıda barış havarisi kesildi. Orada barış elçiliğine soyunan Türkiye, Kürt düşmanlığı ve savaş politikasıyla aslında hiç de barış elçisi olmadığını ilan ediyor. Bu savaşın nedeni iç krizi çözememesidir. Bunu kapatmak için, görünmez kılmak için bu operasyonlara devam ediyor.
Bu operasyonlar, savaş politikası, Kürt düşmanlığı sadece Kürtlere zarar vermiyor. Olanak olsa bunu tek tek bütün yurttaşlara anlatmak istediğim en temel konulardan biridir. Kürtlerin talebi ve mücadelesi eşit ve özgür yurttaşlıktır. Herkes gibi anayasal ve demokratik bir sistemde yaşamaktır. Bu savaşın sonuçlarını 84 milyon insan yaşıyor. Her şeyden önce manevi olarak yaşıyor. Bir ülke düşünün sürekli savaş politikası ile savaş tamtamları çalıyor. Tehdit var, bertaraf ettik, şu kadar kişi öldürdük, şunu yaptık. Bu nedir? Bu toplum üzerinde ağır bir psikolojik baskıdır. Bu toplumun her kesimine yansıyor. Savaş politikası zam olarak benzine, domatese, bibere, mamaya yansıyor. Savaş politikasının iç ettiği ekonomik maliyeti sürekli ifade ediyoruz. Burada Türkiye toplumuna aç, yoksul, işsiz kalın iş cinayetlerinde ölün ama biz savaş politikamızı devam ettiriyoruz siz de bizi destekleyin diyorlar. Çünkü ellerinde başka bir malzeme kalmadı.
Bu politika tüm halklara Türkiye’de Türk’e, Kürde, Laz’a, Çerkes’e, Arap’a, Alevi’ye bütün kimliklere dillere ve inançlar zarar veren bir politikadır. Biz HDP olarak her zaman savaşın karşında barışı diyalogu ve müzakere savunduk. Kürt meselesini, Türk meselesini kesinlikle barış yolu ile çözebiliriz. Birbirimizi anlayabiliriz. Kürtler Türklerle, Araplarla, Çerkesler ile bir çatışma yaşamıyor aslında. Bunu yaratan iktidarın politikaları, devlet yaklaşımdır ve bu yeni değildir. Bunun çıktısı olarak savaş politikaları ve operasyonlarla hiçbir şey elde edilemeyeceğini biliyoruz. İçeride kendi iktidarlarını devam ettirmek, bekalarını güvenceye almak için savaş tamtamlarını çalmaya devam edecekler. Bütün Türkiye toplumuna seslenmek istiyorum. Bu politikalara karşı duralım. Biz her zaman savaş tezkerelerine karşı durduk. Libya’ya da, Irak’a da, Suriye’ye de Afganistan’a da karşı durduk. Çünkü biz içerde dışarıda ve Ortadoğu'da bir barış politikası yürütülmesini gerektiğini savunuyoruz. Burada kaos yaratan hem Türkiye’de hem de komşu ülkelerde hem de Ortadoğu bir iktidara daha fazla prim vermeyelim. Bu aynı zamanda siyasetlerinin bittiği noktayı da ifade ediyor. İçeride baskı şiddet ve dışarıda savaş tamtamları devam ediyor. Savaş yıkım, ölüm, kayıp, ezadır. Savaşı savunmak insanlık değerleri ile bağdaşmaz. Tüm demokratik kamuoyunu savaş karşı barışı, ölüme karşı yaşam siyasetini savunmaya devam ediyoruz. Bu konuda kararlı duruşumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz.
Hakikaten şu anda bir kriz değil çöküş yaşıyoruz. Savaş sebeplerinden biri çöküştür. Çöküş sonucu girişilen savaş siyasetidir. Bu çöküşün nedenlerinden biri de savaş politikalarıdır. Mesela BM Kalkınma Programı Borç Kırılganlığı Raporuna göre 19 devlet borçlarını ödeyemez duruma gelmiş, 72 devlet ise borç ödeyememe riski altında. Türkiye yüksek riskli ülkeler kategorisine girdi. Açlık tehlikesi o kadar hayatımıza girdi ki, yağ kuyrukları, çöpten yiyecek toplayanlar hayatın olağan seyri haline geldi. Domatesler tek tek satılmaya başlandı, karpuzlar 6’ya bölünüyor, bebek mamaları kelepçe ile konuyor. Hangimiz pazara gitsek bununla yüzleşiyoruz. Ekonomik çöküşün temel sebeplerinden biri de israf ve haksız kazançtır bir diğeri de savaş politikasıdır. Bizler bu hafta çoklu maaşların yasaklanması için Meclis başkanlığı Kanun teklifi vereceğiz. Bütün muhalefeti bu teklifi desteklemeye çağırıyoruz. Bu hafta en çok canımı yakan haber dün birkaç öğrencinin okula giderken açlıktan bayılmasıydı. Dün birkaç öğretmen sosyal medyada paylaşmıştı. Veliler beslenme çantasına hiçbir şey bırakamıyor. Okulda bayılan çocukların en son önceki gün yemek yedikleri tespit edilebiliyor. İşte dram dediğimiz budur. Bunu yüzleşmek gerekiyor."