HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Yargıtay binasının açılışında Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca'nın cübbesi üzerinde Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın okuduğu duaya eşlik etmesine ilişkin olarak, ''Dün insan haklarının, hukukun, evrensel değerlerin, adaletin ruhuna Fatiha okundu. Artık cenazeyi kaldırabilirsiniz’ şeklinde bir mesaj olarak kamuoyunda algılandı'' yorumunu yaptı.
Beştaş, TBMM'de bugün düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Beştaş'ın değerlendirmelerinden öne çıkanlar şöyle:
“Adli yıl açılışı yapıldı. Bununla birlikte Yargıtay’ın yeni binası da açıldı. Dün insan haklarının, hukukun, evrensel değerlerin, adaletin ruhuna Fatiha okundu. ‘Artık cenazeyi kaldırabilirsiniz’ şeklinde bir mesaj olarak kamuoyunda algılandı. Oysaki adli yıl açılışında çok önemli sorunların giderilmesine dair cümleler kurmak isterdik. Haksızlık yapmayalım, dün Cumhurbaşkanı böyle bir cümle kurdu aslında. Galiba prompterdan okumadı, aynaya bakarak söyledi, ‘Adalet olmazsa zulüm hükmeder’ dedi. Bunu bir itiraf olarak anlamak, kabul etmek isterdik ama bu bir itiraf değil, sadece yaşananların ve var olan adaletsizliğin üstünün örtülmesi dışında bir anlam taşımıyor.
Şu anda Türkiye’de adalete olan güvensizlik yüzde 75 oranında, istatistiklere göre. Bu oran, hakikaten bir ülke için büyük bir utanç. Bunun izahı, kabul edilebilir yanı bulunmamaktadır. Türkiye’de artık ‘adaleti arıyorum’ diyenler tutuklanıyor. Bütün içtenliğimle söylüyorum; artık meşruiyeti, adaleti, hukukun üstünlüğünü bir kenara bırakıyorum. Biz artık şunu talep ediyoruz ya; yasalara, hukuka, mevcut anayasaya, altına imza attığınız sözleşmelere uyun. Bu bile Türkiye’nin aydınlığa çıkması için ilk adım olabilir.
Bir buçuk yıl boyunca okullar kapalıydı. Milli Eğitim Bakanı en çok eleştirilen bakanlar arasındaydı fakat milli eğitime çare olamayan bakan, en son istifa etti. Kendini kurtardığını düşünebilir ama milyonlarca çocuk ve ebeveyn bıraktı. 6 Eylül’de okulların açılacağını biliyoruz ama sadece bu duyuruldu. Nasıl açılacağı, hangi koşullarda eğitimin devam edeceği, hangi saatlerde olacağı, hangi koşullarda yapılacağı kamuoyu ile paylaşılmıyor. Buradaki amacın özel okulların ticari risklerini aza indirmek ve öğrenci çekmek için olduğunu biliyoruz. Pandemi, günde bir uçak düşürmeye devam ediyor. 250’yi aşkın insan her gün yaşamını yitirmeye devam ediyor. Birçok ilde ocaklara ateş düşüyor, bir savaş sırasında var olacak kayıplar pandemi nedeniyle yaşanıyor.
Cezaevlerinde Covid-19 kısıtlamaları
Cezaevlerindeki Covid tedbirleri tüm hak ve özgürlükleri askıya almış, bu yine iktidar tarafından bir fırsata dönüştürülmüş, bütün yasal haklar askıya alınmıştır. Hala açık görüş yok. ‘Görüntülü görüşme olacak’ dendi o yapılmıyor. Aileler yıllardır çocuklarını, babalarını, eşlerini göremiyor ve hiçbir sosyal aktiviteye katılamıyorlar. Diğer yandan da İmralı Adası’ndaki tecrit, pandemi fırsata çevrilerek tüm cezaevlerine fiilen yayılmış durumda. Biz pandemi ile mücadelenin yetersizliğini, eksikliğini, vatandaşın canına mal olduğu gerçeğini söylemekten vazgeçmeyerek, bununla mücadele ederek yolumuza devam edeceğiz.
Aşı ile ilgili de parti olarak tüm illerde çalışmalarımızı yürütüyoruz. Vatandaşların aşı olması için, kendi sağlıkları için mücadelemizi bu yönüyle de devam ettiriyoruz. Kendinizi hastalıktan koruyun, bu iktidardan bir şey beklemeyin. Bu iktidarın pandemide yapabileceklerinin sınırını gördünüz. Bununla ilgili bilim insanlarının söylediği tavsiyelere lütfen uyalım.
Bu yıl büyük afetler yaşandı. Çok büyük acılar yaşandı. Hepimiz çok üzüldük ve maalesef bu afetler bitmedi. En son Dersim, Bingöl ve Bitlis’te de orman yangınları yaşandı. Aldığımız bilgilere göre, Dersim’de büyük oranda kontrol altına alındığı söyleniyor, umarım daha fazla yayılmaz. Bitlis ve Bingöl’de de kontrole yakın olduğunu biliyoruz. Kürt illerinde yaşanan yangınların, acı gerçekleri bir kez daha gösterdiğini söylemeden geçemeyeceğim. Dersim’deki yangının yetersizlikle ifade edilemeyeceğini de önemle belirtmek istiyorum. Yangın çıkaranlar söndürmüyor. Çünkü Dersim’de on yılı aşkın süredir diğer illerdeki gibi operasyon, terörle mücadele adı altında ormanlar yakılıyor. Bu, devletin ezelden beri var olan politikası. Maalesef yangınları bile ayrıştırıyorlar. Bizim yüreğimiz Marmaris ve Dersim için, Bingöl ve Muğla için aynı oranda yanıyor ama bu konuda bile ayrımcılık yapan, yalan haberlerle toplumu birbirine düşürmeye çalışan bir politika ile karşı karşıyayız. Muğla’da başlayan yangınlarda ortaya atılan yalan, çok kısa sürede ortaya çıktı. Bir vatandaş çıktı itiraf etti, halbuki Kürtler başta bu konuda hedef gösterilmişti.
İktidarın amacı temsilde adalet değil adaletsiz düzenlerinin devamı. Sanki ülkede demokratik bir ortam varmış gibi… Seçim sonuçlarını kabul etmeyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Demokrasi havarisi ya da demokrat değiller, olamazlar. Bu seçim barajı tartışmaları sadece kendi ortağının Meclis’te temsilini sağlamak, bu konuda gerçek sorunların üstünü örtmektir. Enflasyonu, doları, işsizliği, yoksulluğu düşüremediler, şimdi seçmene ‘barajı düşürüyoruz’ diyorlar. Vatandaşın derdi geçim, iktidarın derdi seçim oldu. Halkın matematiği ile iktidarın matematiği arasında uçurum var. Bu seçim barajı matematiği çalışmalarınız sizi kurtaramayacak. Siz seçim barajı tartışmaya devam edin, halkın derdi sizin iktidarınızı düşürmek. Bunu başaracaklar, inanıyoruz.
Erdoğan Bayraktar ‘benle ilgili iddialar a’dan z’ye doğruydu’ diyor, bir de suçunun tanımını yapıyor. ‘Bende hırsızlık yok, görevi kötüye kullanmak var’ diyor. Herhalde hukukçulara danışmış, orada zaman aşımı var diye böyle söylüyor. 17-25 Aralık’ın siyasi ayağının iktidarda olduğunu hepimiz biliyoruz. Yargı da bu konuda çalıştırılmıyor. Bayraktar’ın açıklamaları, birçok açıklamayı birlikte değerlendirirsek bu iktidarın suç tablosunu puzzle parçaları gibi tamamladığını ve ortaya kocaman bir resim çıktığını görüyoruz. Hukuka bağlı olan, birazcık vicdanı olan savcı ve hakimler, bu büyük suç örgütlerini soruşturun. Bu konuda üzerinize düşeni yapın. Bizim sözümüzü dinlemeyin, başka partiyi dinlemeyin, sadece önünüzdeki hukuk ilkelerine bakın, kararınızı verin.
Türkiye’nin dış politikasındaki gelgitler Afganistan meselesinde de devam ediyor. Garip bir şekilde rant üzerinden, havaalanı işletmesi üzerinden bir politika yürütülüyor. Dış politika da müteahhitlere ve rant kazanmak isteyenlere bağlı yürütülüyor. ‘Çıkıyoruz’ dediler, havaalanını işletmek istiyorlar; ilk günden Taliban’a göz kırptılar… Garip bir çelişki, güvensizlik politikası almış başını gidiyor. Türkiye’nin dış politikası barış odaklı olmak zorunda. Evin içinde yangın devam ediyor. Türkiye iç politikada da dış politikada da savaş ve kutuplaştırma üzerine siyaset izlemeye devam ediyor.
Dün 1 Eylül kutlamaları vardı, Türkiye’nin 4 bir yanında. Bazı yerlerde engellemelerle kısıtlamalarla 1 Eylül barış talebinin görünür kılınması engellendi. Partimizin de içinde bulunduğu demokratik kurumların başvuruları reddedildi. Diyarbakır ve İstanbul’da yapılmak istenen barış mitinglerine İçişleri Bakanlığı talimatıyla valilikler yasak getirdi. Biz, bir ülkede barışın yasaklanmasının çok önemli olduğunu, tüm dünyaya ifade ediyoruz. Bugün savaş naraları atmak serbest, savaşı meşrulaştırmak serbest, barış talebi yasaklanıyor. Biz HDP olarak, Türkiye’de, dünyada ve özgün olarak Ortadoğu’da onurlu bir barış için mücadeleye devam edeceğiz." (ANKA)