HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu’ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede, HDP İzmir İl Binası’nda Onur Gencer tarafından öldürülen Deniz Poyraz’ın davasına ilişkin olarak, “İzmir il binamızda katledilen Deniz Poyraz'ın davasına ilişkin bir gelişmeyi paylaşmak için bu açıklamayı yapma gereği duyduk. Katliamın gerçekleştiği günden itibaren İzmir Valiliğinin, İzmir’deki kolluk güçlerinin ve soruşturmayı yürüten savcının ciddi ihmallerinin olduğunu ve olayın bütün gerçekliğiyle açığa çıkması için değil gerçekliği örtmek için çaba içinde olduğunu ifade etmiştik. İki gün önce dosyaya giren bir yazışmadan Deniz Poyraz Davasının şimdi de katilin talebi doğrultusunda İzmir’den alınarak Kayseri'ye taşınmasına dönük bir girişim olduğunu öğrendik.” açıklamasını yaptı.
Dede, HDP Genel Merkezi'nde yaptığı açıklamada, "Katilin bu talebinin dikkat çeken iki yönünü vurgulamak gerekiyor. Eğer katil can güvenliğiyle ilgili bir tehlike görüyorsa, prosedür olarak İzmir Valiliğine veya savcılığa başvurabilir ya da mahkeme aracılığıyla talebini iletilebilirdi ancak Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine bu talebini iletmiştir. Bunun üzerine CİMER, Adalet Bakanlığını harekete geçirmiş ve Adalet Bakanlığı da İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı ve Valilikten katilin can güvenliği ve davanın selameten yürütülmesi konusunda görüş istemiştir." dedi.
Dede şu ifadeleri kullandı:
"Yakın tarihten bildiğimiz örnekler var. Toplumsal davalarda, siyasi davalarda, ırkçı katliamların davalarında, davalar olayın gerçekleştiği yerlerden alınarak başka illerde görüldü. Bu tür davalarda cezasızlık politikasının bir parçası olarak davayı başka illere kaçırma girişimleri oldu. Ali İsmail Korkmaz Eskişehir'de katledildi ama dava Kayseri'ye taşındı, sonuçta polis memuruna 7 aylık ceza verildi. Uğur Kaymaz'ın davasının Mardin’de görülmesi gerekirken, dava Eskişehir’e taşındı ve polisler beraat etti. Bir kez daha altını çizmek istiyoruz; Deniz Poyraz Davasının başka bir yere taşınmak istenmesi katilin arkasındaki güçlerin ve bu siyasi cinayetin gerçekliğinin ortaya çıkmasını engelleme girişimidir.
Yargılamanın birinci ve ikinci duruşmalarında katilin can güvenliğini tehdit edecek ya da yargılamayı engelleyecek bir olay yaşanmış değil. Elbette katilin tahrik eden tavır ve söylemleri, acısı hala taptaze olan aile ve bizler açısından bir tepki ile karşılanmıştır. Ancak mahkeme heyetinin katilin bu lakayt tavırları karşısında tavır almaması da bu gerginliklerin yaşanmasının bir diğer sebebi olmuştur. Yargılama salonunun kapasitesinden dolayı duruşmaya katılanların yüzde 80’i avukattır. Avukatların bulunduğu bir ortamda yargılamanın etkileneceğini ya da avukatların adil bir yargılama gerçekleşmesinin önüne geçeceğini iddia etmek kabul edilebilir değildir.
Aile, avukatlar, partimiz ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin bu davada maddi gerçeğin ortaya çıkmasından başka bir arzusu ve emeli bulunmamaktadır. Adil yargılamanın koşullarından biri aleniyet ilkesidir. Aleniyet ilkesinin sebebi de toplumun yargılamayı takip etmesi, adil yargılama yürütülüp yürütülmediğini bilmek istemesidir. Davanın İzmir’den alınıp toplumdan kaçırılması, bu aleniyet ilkesinin boşa düşürülmesi demektir. İzmir'de yaşayan aile, saldırıdan dolayı mağdur müşteki arkadaşlarımız ve avukatların, onları sahiplenen sivil toplum ve siyasi parti temsilcilerinin İzmir dışında davanın görülmesi durumunda davayı takip edemeyeceklerini düşündüğü için bu talepte bulundu katil.
Bu konuda hem hukuki girişimlerimizi sündüreceğiz hem de toplumsal olarak gereken tüm çabayı sarf edeceğiz. İlk günden bizimle yürüyen ve dayanışmasını eksik etmeyen barolara, siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine çağrımızdır; Deniz Poyraz Davasının İzmir’den kaçırılmasına hep birlikte müsaade etmeyelim.
"Dünkü AİHM kararına ilişkin tartışılması gereken asıl konular ıskalanıyor "
Dün AİHM tarafından açıklanan milletvekillerimizin dokunulmazlığının sözleşmeye aykırı bir biçimde kaldırıldığına dair karar sonrası bir kısım basın organlarında Hukuk Komisyonumuz ile ilgili haberler oldu. Dün MYK’mız konuya dair bir açıklama yaptı. Bir kısım yayın organlarında, yapılan başvurularda bazı milletvekili arkadaşlarımızın başvurularının kabul edilemez bulunması nedeniyle HDP ve HDP Hukuk Komisyonu hedef gösterildi. Davaya ilişkin tartışılması gereken asıl konuları ıskalayan bu haberler toplum ve kamu açısından bir yere tekabül etmediği gibi konuya ilişkin bu haberleri yapan yayın organları da teyit etmek için bizi aramadı. Dava avukatlarının bir kısmıyla görüştüm onlarla da bir görüşme yapılmamış. Bu yönüyle bizim de garipsediğimiz bir haberdi. HDP Eş Genel Başkanları, milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve binlerce partilimiz gözaltına alınıyor, yargılama başlatılıyor ve sayısız hak ihlallerine maruz bırakılıyordu. Ciddi bir takip ve hassasiyet gerektirdiği için bu davaların milletvekili arkadaşlarımızın özel avukatları tarafından takip edilmesinin daha doğru olacağı yönünde bir karar alınmıştı. Hukuk Komisyonumuz, uzman hukukçulardan alınan görüş doğrultusunda başvuru örneği hazırlayıp bu konuda gereken teknik desteği vermişti. O süreçte başvuruları doğrudan takip eden HDP Hukuk Komisyonu değildi.
Soru: Onur Gencer’in davanın özellikle Kayseri'ye naklini istemesine ilişkin bir değerlendirmeniz var mı?
Onur Gencer elbette Kayseri’yi özellikle istemiştir. Bildiğiniz üzere Kayseri Cumhur İttifakı'nın en yüksek oranda oy aldığı bir yerdir. Bu tercih bununla ilgili olabilir.
Soru: Davayı Kayseri’ye alma talebi davaya katılımı azaltmak veya engellemek için bir girişim olabilir mi?
Elbette bu yönü de göz ardı edilemez. Aile, avukatlar, partimiz temsilcileri ve sivil toplum temsilcilerinin davanın Kayseri’ye alınması durumunda orada neyle karşılaşacağını bilemeyiz ama davayı zorlaştıracaktır. Bu davanın başka bir kente taşınmasını gerektirecek bir sebep yoktur. Talebin sebebinin davanın üstünü örtmek ve karartmak olduğunu düşünüyoruz.