HDP'li vekil Garo Paylan 11 Kasım 1942’de kabul edilerek Türkiye’deki azınlıkların ekonomik yıkım yaşamasına sebep olan “Varlık Vergisi’nin” yarattığı hak ihlallerinin araştırılması için Meclis Araştırması açılmasını istedi.
Paylan TBMM Başkanlığına verdiği önergeyle 11 Kasım 1942'de kabul edilerek yasalaşan Varlık Vergisi'ni hazırlayan ve uygulayan kamu görevlilerinin belirlenmesi, yaşanan can ve mal kayıplarının tespit edilmesi, mağdur olan kişilerin maddi ve manevi kayıplarının tazmin edilmesi, bu sayede geçmişle yüzleşmenin sağlanması ve geç de olsa adaletin yerini bulması adına Meclis Araştırması açılmasını istedi.
Varlık Vergisi'nin Türkiye'deki azınlık toplumlarının büyük bir yıkım yaşamasına neden olduğunu ifade eden Paylan, verdiği dilekçede "Vergiyi ödeyemeyen mükellefler arasında Türkiye'yi terk etmek zorunda kalanlar ya da bu olağanüstü vergiyi ödemek için mallarını yok pahasına, haraç-mezat satanlar, işlerini, tüm varlıklarını ve hayatlarını kaybedenler oldu" ifadelerini kullandı.
Uygulamasının üzerinden 77 yıl geçtiğini belirten Paylan “Bu kanun ile mağdur edilen, bütün malını ve hatta yaşamını kaybeden kişilerin kayıplarını tespit etmek için TBMM bugüne kadar adım atmadı” dedi.
"Varlık Vergisi nedeniyle oluşan hak ihlallerinin araştırılması ve adaletin sağlanarak Türkiye halklarının birlikte, adilce yaşama iradesinin ve umudunun tekrar canlanabilmesi için Meclis Araştırması açılmasını talep ettik" diyen Paylan, verdiği önergenin gerekçesinde şu ifadeleri kullandı:
"Milli Korunma Kanunu’nun yerini alacak Varlık Vergisi Kanunu, Başbakan Şükrü Saraçoğlu hükümetinin Türk burjuvazisi oluşturma yolundaki bir icraatı ve devletin Türkiye halklarını Türkleştirme politikalarının bir basamağıydı.
"Varlık Vergisi mükelleflerinin yüzde 87’si, nüfusun yüzde 3’ünü oluşturan Hristiyan ve Musevi azınlıklardan oluşmaktaydı. Bu yurttaşlardan Müslümanlardan misliyle farklı olarak, yüzde 50 oranında vergi alınmaktaydı. İkinci Dünya Savaşı’nın yokluk yıllarında Varlık Vergisi’yle, Hristiyan ve Musevi vatandaşlarımız bir yıkım daha yaşadı.
"Yıkıcı vergiyi ödeyemeyen arasında; Türkiye’yi terk etmek zorunda kalanlar, vergiyi ödemek için mallarını yok pahasına haraç-mezat satanlar, işlerini, tüm varlıklarını, hatta hayatlarını kaybedenler oldu.
"Vergiyi ödeyebilecek güce sahip olmayan Hristiyanlar ve Museviler, 27 Ocak 1943 tarihinden itibaren Eskişehir’in Sivrihisar ve Erzurum’un Aşkale ilçelerindeki çalışma kamplarına gönderilmek üzere bazı merkezlerde toplandılar. Dedem dahil bin 229 kişi Aşkale’deki kamplara gönderilerek, mükellef tutuldukları Varlık Vergisi’ni ağır iklim şartlarında ve büyük baskılar altında bedenen çalışarak ödemek zorunda bırakıldı. Çalışmak için gönderilenler arasından 21 kişi yaşamını kaybetti. Sorumlu tutuldukları vergiyi çalışarak ödeme kuralı ise sadece Hristiyan ve Museviler için getirilmişti.
"Vergilendirilen gruplar arasında en fazla vergi yükünün azınlıklara yüklenmiş olması, onların Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman “eşit yurttaş” olarak görülmediğinin en büyük işaretlerinden biridir. Bu acı ve adaletsiz durum, kendisini 13 yıl sonra 6-7 Eylül 1955'de tekrar göstermiştir. Türkiye’de tutunmaya çalışan son azınlıklar da, bu iki vahim olay ile yaşadıkları topraklarda eşit yurttaş olma umudunu yitirmiştir. 1927 yılında Hristiyan ve Musevi azınlıkların oranı, toplam nüfus içinde yüzde 2,78 iken, günümüzde yaklaşık yüzde 0,8 seviyesine inmiştir.
"Birçok ölüme, yoksulluğa ve en önemlisi azınlıklar için Türkiye’de eşit yurttaşlığa dair umudun yok olmasına neden olan icraatlardan biri olan Varlık Vergisi, günümüzde hala tüm yönleriyle araştırılmamış, azınlıkların bu uygulama sonucunda yaşadığı mağduriyetler ve ortaya çıkan adaletsizlikle yüzleşilmemiştir. Bu bağlamda, Varlık Vergisi nedeniyle oluşan hak ihlallerinin araştırılması ve adaletin sağlanarak Türkiye halklarının birlikte, adilce yaşama iradesinin ve umudunun tekrar canlanabilmesi için bir Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.