HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, MHP'nin pazartesi günü TBMM Başkanlığına sunduğu af teklifine ilişkin "Biz affın kapsamını eksik ve sorunlu görüyoruz ama ortada bir sorun olduğu ve siyasetin bunu çözmesi gerektiği konusunda yapıcı davranacağımızı ifade ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu. Bilgen, silahlı grupların Suriye'nin İdlib kentini terk ettiği iddiasına ilişkin "Bu silahlı gruplar nereye, nasıl gidiyor. Silahlarını bırakıp mı gidiyorlar yoksa silahlarını başkaları üzerinde kullanmak üzere ellerinde tutmaya devam mı edecekler? Gittikleri bölge neresi?" diye sordu.
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında MHP'nin Meclis'e sunduğu af teklifi, yerel seçim ve İdlib'deki gelişmelerle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Bilgen, MHP'nin af konusunda ikircikli bir bir yaklaşım içinde bulunduğu belirterek şöyle konuştu:
"MHP grubu tarafından Meclis’e sunulan düzenleme ile ilgili grubumuz adına bazı noktalara dikkat çekmek istiyoruz. Siyasetin görevi elbette toplumsal talebi ve siyaseten çözülmesi beklenen sorunları görmek ve bunun gereğini yapmaktır. Türkiye’de adaletle ilgili ciddi sorunlar olduğu çok açık. Dolayısıyla siyaset kurumunun bu talebi yok sayması düşünülemez ama sorunu doğru analiz etmek, doğru tespitlerde bulunmak çözüme doğru da etkin adımlar atmanın ön şartıdır. Teklifin gerekçesinde son derece dikkat çekici tespitler var ama sanki bu sorunun bir faili yokmuş gibi, yargının bu hale gelmesinin sorumlularıyla ilgili son noktayı koyma konusunda tereddütlü bir yaklaşım var. Türkiye yargısı 2006 - 2016 arasında ciddi bir haksızlık, yanlış delil üretme, suçlama ve yargıyı yanıltma mekanizmalarına maruz kalmışsa bunun mağdurları sadece burada şartlı tahliye kapsamına alınacak suç kategorileri olmasa gerek. Sahte delil üretme ve izinsiz dinleme uygulamalarına maruz kalanlar gazeteci siyasetçi olduğunda bunu görmezden geleceğiz ama evrak sahteciliği ve başka suçlar olduğunda bununla ilgili çözüm arayacağız. Burada ikircikli bir yaklaşım var. Haksız yargılamalar, keyfi tutuklamalar sürüyorken, yaptığınız şey bir suç kategorisini çıkarıp bir başka suç kategorisini cezaevine atmak olur."
MHP'nin cezaevleriyle ilgili tespitinin önemli olduğunu belirten Bilgen, Bir ülkede tutuklu hükümlü oranı neredeyse bire üç düzeyine ulaşmışsa bu o ülkede adaletin bittiğini gösterir. Bunu görmezlikten gelip cezaevlerini bir kereye mahsus boşaltırsanız o anı kurtarırsınız ama sonra şu soruyla karşı karşıya kalırsınız: şimdi boşalttığınız koğuşlara kimler yerleşecek. Bu yargının konusu elbette ama haksız yargılamalar, keyfi tutuklamalar devam ediyorsa bugün bir suç kategorisini cezaevinden çıkarırsınız, başka bir suç kategorisi ile o cezaevlerini kısa sürede doldurursunuz" şeklinde konuştu.
Siyasi partileri af konusunda samimi davranmaya çağıran Bilgen şöyle konuştu: Yüzleşilmesi gereken toplum suç ilişkisi, yargılama sistemi ceza ilişkisidir. Ne adil olmayan yargılamaları çözebilir ne de cezaevlerinde 12 kişilik odada 25 kişi kalması sorununu böyle çözemezsiniz. Teklifteki cezaevi sorunun görülmesini önemli buluyoruz ama çözümün daha farklı bir yöntem ve kapsamla ele alınması konusunda tüm siyasi partileri samimi ve dürüst davranmaya çağırıyoruz.
Maddelerle ilgili tek tek polemiğe girmeyeceğiz. Elbette bizim komisyonlarımızda değerlendireceğiz. Ama bugün itibariyle iktidar partisinin bu paketle ilgili 360 şartının aranmayacağını söylemesi siyaseten dikkat çekicidir. Burada "diğer partiler ne derse desin biz MHP ile uzlaşırsak bunu yaparız" tutumu aslında af beklentisinin bir toplumsal uzlaşma ile bütün siyasi partilerin ülke meselesi olarak görüp ele almasının değil iki parti arasındaki başka pazarlıkların yapılmasının bir aracı gibi görüldüğünü gösteriyor. Af konusuna böyle bir muamele toplumun umutlarıyla oynamaktır."
Affın çok hassas bir konu olduğunu belirten Bilgen, toplumda bu konuda bir beklenti oluştuğunu belirterek, "Caydırıcılık, suçla mücadele gibi çerçeve yaklaşımlarla ortaklaşılarak ele alınmalıdır. Biz bu konuda tartışmaya bütün siyasi partilerin açık olması gerektiği görüşündeyiz. Ama siyasetçilerin başka hesaplarının bir parçası olarak ele alınmasını doğru bulmuyoruz" dedi.
Cezaevlerinde on binlerce kişinin hiçbir şiddet içermeyen toplantı, gösteri ve sosyal medya paylaşımları nedeniyle tutuklu bulunduğunu belirten Bilgen, "Bunlar belki faydalanacak ama bir dönemin mağduriyet olarak tarif edilebilecek bir durumu olarak görüşlerinden dolayı cezaevinde tutulan on binlerce başka insan faydalanamayacak. Biz affın kapsamını eksik ve sorunlu görüyoruz ama ortada bir sorun olduğu ve siyasetin bunu çözmesi gerektiği konusunda yapıcı davranacağımızı ifade ediyoruz" dedi.
Bilgen, Suriye'nin İdlib kentindeki gelişmelerle ilgili şöyle konuştu:
"İdlib’le ilgili sürecin yönetilmesine de değinmek istiyorum. İdlib’deki sürecin barışçıl seyretmesi elbette umut vericidir. Orta Doğu’da tüm sorunların diyalogla çözülmesinin daha insani olduğunu düşünüyoruz. Bu sürecin aynı zamanda savunulabilir açıklıkta ve kabul edilebilir gerçeklikte olması gerekiyor. Bugün sabah Erdoğan’ın Reuters’a verdiği demeçte diyor ki “silahlı gruplar orayı terk ediyorlar”. Şu iki soruyu herkes sormalı: Bu silahlı gruplar nereye, nasıl gidiyor. Silahlarını bırakıp mı gidiyorlar yoksa silahlarını başkaları üzerinde kullanmak üzere ellerinde tutmaya devam mı edecekler? Gittikleri bölge neresi? Çin’e Rusya’ya Avrupa’ya gitmeyeceklerse bu kişiler nereye gidecekler? Türkiye bu kişilere kapısını açacak mı, göz yumacak mı? Türkiye’de zaten var olan örgütlenmeleri Türkiye toplumunun güvenliğini tehdit edecek mi? Bu soruların cevabını bekliyoruz."
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, DBP'li belediyelere kayyım atandığını hatırlatarak "Seçimin anlamı elbette ki seçimle göreve gelmek ama seçimle kaybettiğinizde de görevi bırakmayı bilmektir. Çok sayıda belediye seçimle kazanıldığı halde atanmışlarla yönetiliyor. Bu bizim açımızdan yerel seçimle ilgili en ciddi handikap. Bu asla suç işleme hakkının meşrulaşması anlamına gelmiyor. Ama bir partinin tüm belediyelerinin görevden alınmasının hiçbir kabul edilirliği yok. Bizim açımızdan öncelik kayyumlarla yönetilen şehirlerin mutlaka kazanılmasıdır" dedi.
HDP'nin batı şehirlerinde ciddi oy aldığını söyleyen Bilge, "Biz siyasi partilerin yeni sisteme geçmeden önce de işbirliğini, uzlaşmasını önemsediğimizi söyledik. Koalisyonları lanetleyenlere dedik ki dünyada ülkeleri yararına çalışan çok başarılı koalisyonlar var . “Hayır, koalisyon krizdir, felakettir” dediler. Ama şimdi karşı karşıya kaldığımız tablo tam da Türkiye’yi koalisyonlara ittifaklara zorlayan bir tablodur" şeklinde konuştu.
Başka partilerin yapacağı ittifakları polemik yapmayacaklarını söyleyen Bilgen, Ama HDP’yi seçilmiş pozisyonuna, aldığı oya rağmen kriminalize etmek, HDP ile birlikteliği de suç gibi tarif etmek, dışlama yok sayma alışkanlığının siyasete egemen olması son derece büyük bir tehlikedir. Bu Türkiye’yi bölmektir, kamplaştırmaktır, HDP’ye oy veren seçmeni dışlamaktır" dedi.
Yerel seçimlerde ittifaka kapalı olmadıklarını ifade eden Bilgen, "Biz önümüzdeki günlerde meslek örgütleri, inanç grupları, farklı toplumsal hareketlerle yerel toplantılara katılacağız. Halk HDP’yi nerede görmek istiyor bunu birlikte tartışacağız. Sonrasında da merkezi bir toplantı yaparak tutumumuzu netleştireceğiz. Bu, asla işbirliğine kapalı olmak anlamına gelmiyor. Biz işbirliğini, dayanışmayı önemsiyoruz. Buna açığız. Ama elbette ki bunun koşulları ortaya çıkmazsa biz de parti olarak adaylarımızla en güçlü bir biçimde İstanbul’da da Adana’da da Türkiye’nin her yerinde bu yarışa hazırlanacağız" açıklamalarında bulundu.
"İstanbul, Diyarbakır, Urfa gibi büyük şehirler için diğer partilerle bir görüşme oluyor mu?" sorusunu Bilgen, şöyle yanıtladı:
"Henüz resmi hiçbir görüşme yok. Elbette bu muhatapların da yaklaşımının netleşmesi ile ilgili. CHP adına yapılan açıklamalar farklı eğilimleri ortaya koyuyor. Biz kendi kendi kendimize bu kararı verecek değiliz. Bizim açımızdan tavır çok net. İstanbul’da da diğer büyük kentlerde de değişim mümkün. Ama değişimin olması için de muhalefetin kendi arasında dayanışması, ortaklaşması, 1+1+1'in 5 yapması için gerekli formülleri konuşması gerekiyor. Bu gerçekleşmezse, çekingen tavırlar olursa; 1+1+1 3 değil 1,5 yapar ve bu da Türkiye’ye çok şey kaybettirir. 24 Haziran’da hepimizin özeleştiri verdiği bir süreç yaşadık. Bu süreçten ders çıkarmamız, şimdiden bunun gereğini geliştirme iradesini ortaya koymamız gerekiyor"