HDP, öldürülen Kürt gazeteciler için araştırma önergesi teklif etti

HDP, öldürülen Kürt gazeteciler için araştırma önergesi teklif etti

HDP, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde 116 yıllık bir serüvene sahip olduğuna dikkat çektiği Kürt basın geleneğinde öldürülmesinin Meclis eliyle araştırılması önergesi verdi. 

HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk ve arkadaşları tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulan araştırma önergesinde Musa Anter’den Metin Göktepe’ye kadar çok sayıda gazeteci davalarıyla birlikte anlatıldı.

Önergenin gerekçesinde, “Dönemin atanmış ve seçilmiş sorumlularının, İçişleri-Emniyet-İstihbarat bürokrasisinin ve paralegal iç harp örgütlenmesinin sorgulanmasını talep etmek ve sorumluları açığa çıkartmak” için katledilen basın emekçilerinin hiçbir istisnaya yer bırakmayacak şekilde araştırılıp hakikatlerin ortaya çıkarılması için Meclis’in görev üstlenerek ülkeyi bu ayıptan kurtarması gerekmektedir” denildi.

HDP’li Berdan Öztürk’ün 1990’lı yılların karanlık dönemlerine de  dikkat çektiği araştırma önergesi şöyle:

10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü Türkiye’ye özgü bir gün olarak kutlanmaktadır. 142 gazetecinin hapiste olduğu bir günde 116 yıllık bir serüvene sahip olan Kürt basın geleneği de 20. Yüzyılın son çeyreğinde tedhiş politikaları ile engellenmiş, halkların doğru haber alması ölüm, yaralanma, gözaltı ve hapis cezalarıyla engellenmiştir. Ülke tarihinin karanlık sayfaları arasında yer alan Kürt basın emekçilerinin katledilmelerinin araştırılması Meclis’in mutlak araştırması gereken görevlerinden bir tanesidir. Bu bağlamda Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri gereğince meclis araştırması açılması için gereğini arz ederim.

Evrensel Gazetesi Muhabiri Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde haber peşinde koşarken gözaltına alındı ve polislerce dövülerek öldürüldü. Devlet yetkilileri çelişkili açıklamalar yaparak cinayeti gizlemeye çalıştı. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller ve İstanbul Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar, Metin Göktepe’nin gözaltına alınmadığını; Eyüp Cumhuriyet Savcısı Erol Canözkan gözaltına alındığını ancak sonra çay bahçesinde otururken fenalaşarak sandalyeden düştüğünü; İçişleri Bakanı Teoman Ünüsan ise spor salonunun duvarından düşerek öldüğünü iddia etmişti. Kamuoyunun baskıları sonucu duvardan düştüğü iddia edilen Metin Göktepe’nin gözaltında dövülerek öldürüldüğü kabul edilmek zorunda kalınmıştı.

Güvenlik gerekçe gösterilerek dava İlden ile taşındı. 4 yıl süren dava 1999 yılının Şubat ayında sonuçlandı. Mahkemenin aldığı karar gereği 11 memurdan altısına 7 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Yargıtay ceza alan altı memurdan beşinin cezası onanmış sanık emniyet amirine verilen ceza ise esastan bozulmuştu. Kamuoyunda Rahşan affı diye bilinen afla şartlı tahliyeden yararlanan polisler toplam 1 yıl 8 ay hapis yatarak cezaevinden çıktılar. Metin Göktepe öldürülmüş gazeteciler içinde katilleri için mahkumiyet kararı verilmiş ilk gazeteci olması hasebiyle Türkiye’nin basın tarihi açısından önemli bir yere sahiptir.

Ancak gözaltında, sokakta ve işyerinde öldürülen ve halen faili meçhul olarak dosyaları tozlu raflara kaldırılan gazetecilerin ölümleri halen sırrını korumaktadır. Bu konuda özellikle Kürt basın geleneği baskı, tedhiş ve ölümle sonuçlanan bir sürü kontr-gerilla yöntemlerine maruz kalmıştır.

Özgür basın geleneğinin en önemli duraklarından biri olan Özgür Gündem Gazetesi, 30 Mayıs 1992'de 'Gerçekler karanlıkta kalmayacak' şiarı ve "Egemenlik kayıtsız şartsız: DGM'nindir" manşetiyle yayın hayatına başladı. Haftalık bir gazeteden sonra günlük bir gazetenin çıkmış olması Kürtler arasında büyük bir sevinç ve memnuiyetle karşılandı. Okurlar teveccühlerini gazetelerine sahip çıkarak gösterdiler. Tirajı hızla artan Özgür Gündem, 1992’de ivmelenen “düşük yoğunluklu savaş”ın bütün kirli boyutlarını manşetlerine ve sayfalarına taşıyarak şimşekleri üzerine çekti.

30 Mayıs 1992’te yayın hayatına başlayan Özgür Gündem gazetesinin 1990 ve 1992 yılları arasındaki öncülleri haftalık yayımlanan Yeni Ülke gazetesi ve Özgür Ülke idi. Gazetenin 8 muhabir ve yazarı ile 19 dağıtımcısı çoğu faili meçhul bir şekilde öldürüldü. 580 sayısının 486’sı hakkında dava açıldı ve gazete çalışanları toplam 147 yıl hapis cezasına mahkûm oldu. 683 günlük yayını süresince üç kez 30 gün, on beş kez 15 gün, iki kez 10 gün olmak üzere toplam 335 gün kapatıldı. Yayımlandığı dönemde Özgür Gündem ile bağlantılı gazetecilere, dağıtımcılara ve diğer kişilere yönelik çeşitli saldırılar düzenlendi. Gazetenin İstanbul Kadırga’daki binası, Cağaloğlu’ndaki merkez bürosu ve Ankara bürosu 3 Aralık 1994’te bombalı saldırıya uğradı. Kadırga bürosundaki ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız öldü, 23 çalışan yaralandı. Birer birer sayalım; 50 kez kapatılmış 27 farklı isimle yeniden basılmış. 89 çalışanı öldürülmüş, yetmemiş, gazete binası bombalanmış...En son 51. Kez kapatılma kararı alındı.

Sonuç olarak “dönemin atanmış ve seçilmiş sorumlularının, İçişleri-Emniyet-İstihbarat bürokrasisinin ve paralegal iç harp örgütlenmesinin sorgulanmasını talep etmek ve sorumluları açığa çıkartmak” için katledilen basın emekçilerinin hiçbir istisnaya yer bırakmayacak şekilde araştırılıp hakikatlerin ortaya çıkarılması için Meclis’in görev üstlenerek ülkeyi bu ayıptan kurtarması gerekmektedir.

Satışı yasaklanan, dağıtımı engellenen Özgür Gündem Gazetesi’ne yönelik silahlı saldılar alenen yapılıyordu. Yazar, muhabir ve dağıtımcıları birer birer katlediliyordu. Gazetenin “ak saçlı bilgesi” olarak bilinen ve herkesçe “Apê Musa” diye çağrılan Musa Anter’e gelmişti sıra. İki taraf arasında arabulucuk yapıp barıştırmak üzere birilerince Diyarbakır’a çağrılan Musa Anter, 20 Eylül 1992 günü Diyarbakır’ın Seyrantepe semtinde bir JİTEM elemanı tarafından pusuya düşürülerek öldürüldü. Olayla ilgili daha sonra açıklamalarda bulunan eski JİTEM elemanlarından Abdulkadir Aygan, Musa Anter’i kendisinin de aralarında bulunduğu bir ekip tarafından öldürüldüğünü anlattı. Dönemin başbakanı Süleyman Demirel, gazetecilerin art arda öldürülmeleriyle ilgili gazeteci yazar Hasan Cemal’in kendisine sorduğu bir soruyu o günlerde şöyle cevaplamıştı: “Onlar gazeteci kılığına girmiş militanlar, birbirlerini öldürüyorlar.”

Gazete bütün tedhiş politikalarına karşı yayına devam etti. Gazete yayına devam ettikçe, cinayetler de aynı kararlılıkla devam etti! Gazetenin Urfa temsilcisi ve İnsan Hakları Derneği Urfa Şubesi yönetim kurulu üyesi Kemal Kılıç ise 18 Şubat 1993 günü akşam saatlerinde evine giderken uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını kaybetti.

Bütün bu zorlayıcı gelişmeler sonrası gazete bir süreliğine yayınına ara verdi. 26 Nisan 1993 tarihinde Gurbetelli Ersöz’ün genel yayın yönetmenliğinde yeniden yayın hayatına başladı. Yayın hayatına tekrar başlaması ile birlikte saldırılarılar da yeniden başladı. Gazetenin Bitlis muhabiri Ferhat Tepe 28 Temmuz 1993 günü evinden çıkarken sivil giyimli ve telsizli kişiler tarafından kaçırıldı. 18 yaşındaki genç muhabir Ferhat Tepe, 8 Ağustos 1993 tarihinde Elazığ’da, Hazar Gölü’nün Sivrice kıyısında bir balıkçı tarafından ölü bulundu.

Yine aynı akıbeti yaşayan gazetenin en genç muhabirlerinden 17 yaşındaki Nazım Babaoğlu ise 12 Mart 1994 günü bir haber için gittiği Urfa’nın Siverek ilçesinde kayboldu ve yaklaşık 20 yıldır kendisinden haber alınamıyor.