HDP, 24 Temmuz 2015 tarihinde İstanbul Bağcılar'da polis operasyonunda canlı bomba olduğu iddiasıyla öldürülen DHKP-C üyesi Günay Özarslan hakkında kapsamlı bir rapor hazırladı. Raporda, polis tutanaklarına dikkat çekilerek, ‘Yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiasıyla kaldığı eve yapılan operasyonda polis tarafından 15 kurşunla öldürülen Günay’ın polise ateş etmediği ve evinde herhangi bir çatışmanın yaşanmadığı polisin olay yeri tutanağıyla kanıtlanmaktadır’ denildi.
Günay Özaslan’ın cenazesinin Gazi Mahallesi’nde polisle göstericiler arasında çıkan çatışmalar nedeniyle 3 gün defnedilemediğinin hatırlatıldığı raporda, uluslararası ve ulusal mevzuatta ‘gömülme hakkına’ ayrıntılı yer verildi. HDP İstanbul Milletvekili Turgut Öker; “Günay Özarslan’ın cenazesi üç gün önce kaldırılsaydı, aynı biçimde uğurlanacaktı! Üç günde ne değişti? Neden halka üç gün bu zulüm yapıldı?” diye sordu.
HDP’den İstanbul Milletvekilleri Turgut Öker, Ali Kenanoğlu, Garo Paylan, Beyza Üstün, Filiz Kerestecioğlu, İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, Kocaeli Milletvekili Ali Haydar Konca tarafından hazırlanan “Günay Özarslan’ın ‘Gömülme hakkı’, Gazi Cemevi’ne Yönelik Polis (özel harekât - çevik kuvvet) saldırısı ve yaşanan olaylara ilişkin değerlendirme raporu” şöyle:
Değerlendirme
Yasadışı örgüt üyesi olduğu iddiasıyla kaldığı eve yapılan operasyonda polis tarafından 15 kurşunla öldürülen Günay’ın polise ateş etmediği ve evinde herhangi bir çatışmanın yaşanmadığı polisin olay yeri tutanağıyla kanıtlanmaktadır. Olayla ilgili soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'ndaki dosyayı inceleyen avukat Günay Dağ, soruşturmada gizlilik kararı olduğu gerekçesiyle dosyayı alamadığını belirterek, “Günay Özarslan sağ ele geçirebileceği halde polis, bu yola başvurmamış ve yargısız infaz gerçekleştirmiştir. Olay günü polisin tutanağında, - Günay Özarslan'da tabanca vardı. Ateş etmek istedi. Ancak silahı çalışmadı ve tutukluk yaptı. Silahı bırakmasını söyledik. Bırakmayınca da ateş ettik - şeklinde geçiyor. Bu, bize hem olay yerinde çatışma hali olmadığını hem de kolluk kuvvetlerinin Günay'ı sağ yakalama gibi bir niyetlerinin olmadığını gösteriyor. Eğer öyle bir niyetleri olsaydı sağ yakalayabilirlerdi” demiştir. Olay anında evde bulunan tanıkların ifadesi de bu yöndedir.
İstanbul Valiliği ve Emniyeti, Günay’ın cenazesinin Gazi Cemevi’nden kaldırılıp toprağa sırlanacak olmasına ilk başta izin vermemiştir. Valilik ve Emniyet’in bu tutumu ne ilktir ne de son olacağa benzemektedir. Alevi yurttaşlar yakın zamanda benzer başka örnekler de yaşamıştır. Uyuşturucu ve fuhuşa karşı verdiği mücadele sırasındauyuşturucu çeteleri tarafından vurularak öldürülen Hasan Ferit Gedik'in cenazesinin 30 Eylül 2013 Pazartesi akşamından 2 Ekim 2013 Çarşamba gününe kadar Küçük Armutlu Cemevi'nden uğurlanarak sırlanmasına polis izin vermek istememiştir. Cenaze, üç gün boyunca Cemevinin morgunda bekletilmiştir. Bu süreçte yaşanan gerginlik nedeniyle önceki ismi BDP olan HDP’li ve CHP’li milletvekilleri destek için Armutlu’ya gitmiş, milletvekillerinin Emniyet yetkilileri ile yürüttükleri görüşmelerden bir sonuç alınamamıştır. Bunun üzerine, Gedik'in ailesi ve dönemin İstanbul valisi Hüseyin Avni Mutlu arasında bir görüşme gerçekleşmiş, ancak yine bir sonuç çıkmamıştır. Daha sonra Gedik'in dedesi Mustafa Meray ve beraberindekilerin Emniyet yetkilileri ile yaptıkları görüşmeler sonunda ‘cenaze krizi’ ancak üçüncü gününde aşılmış ve Hasan Ferit’in cenazesi ancak 3 Ekim 2015 Perşembe günü uğurlanabilmiş ve sırlanabilmiştir.
Günay’ın cenazesinde de devlet ve siyasi iktidar, hem katledip hem de cenaze erkânının nerede ve nasıl yapılacağına karışma kararı almıştır. Bir toplum, bir inanç grubu katledilen bir canının nerede ve nasıl gömeceğini de devlet ile pazarlık konusu yapmaya zorlanmıştır.
Günay’ın öldürülmesi, cenazesine ve Gazi Cemevi’ne yönelik üç gün süren özel harekât ve çevik kuvvet polisinin orantısız operasyonunda;
* Günay Özarslan, görgü tanıklarının ifadesine ve olayla ilgili Savcılık dosyasına göre, kaldığı eve düzenlenen operasyonda sağ olarak gözaltına alınabilecekken polis tarafından öldürülmüştür.
* Günay’ın cenazesi, Adli Tıp Merkezi’ndeki otopsinin ardından Emniyet tarafından uzun süre ailesine teslim edilmemiştir.
* Türkiye, devletin özel harekât ve çevik kuvvet polisi gücü ve mühimmatı marifetiyle ilk kez bir ibadethaneye zorla girme girişimine ve ibadethane morgundaki bir cenazenin zorla alınmak istenmesine sahne olmuştur. Günay’ın “gömülme hakkı” üç boyunca ihlal edilmiştir.
* Gözaltı işlemi yaptığı sırada bir binadan açılan ateşle yaralanan polis memuru Muammet Fatih Sivri, kaldırıldığı İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetmiştir.
* DİHA muhabiri Cüneyt Yavuz, polisin attığı gaz fişeğinin bacağına isabet etmesi sonucu yaralanmıştır.
* Barikatların uzağındaki bir kişi polis tarafından atılan biber gazı fişeğiyle başından yaralanmıştır.
* Alevilerin ibadethanesi olan Cemevi biber gazına boğulmuş, gaz kokusu mekâna sinmiş ve bina fiziksel zarar görmüştür.
* Cemevine ve cenazeye yönelik yapılan devlet terörü ve uygulanan OHAL, Alevi - Bektaşi federasyonları, dernekleri ve vakıfları tarafından Türkiye genelinde ve başta İngiltere, Hollanda, Almanya ve Avusturya olmak üzere çok sayıda ülkede protesto edilmiştir.
* TOMA’lar cadde ve sokaklardaki çok sayıda ağacı ya yerinden sökmüş ya da zarar vermiştir.
* Dükkânların camları kırılmış, esnaf üç gün boyunca iş yapamamıştır.
* Olaylar sırasında 4 TOMA ve 3 akrep tabir edilen araç zarar görmüştür. Dört gün boyunca süren polis müdahalesinde miktarı açıklanmayan kamu kaynağı boşa harcanmıştır.
HDP İstanbul milletvekili Turgut Öker; “Günay Özarslan’ın cenazesi üç gün önce kaldırılsaydı, aynı biçimde uğurlanacaktı! Üç günde ne değişti? Neden halka üç gün bu zulüm yapıldı?” diye sorarak; Üç gün öncesi ile sonrası arasında aslında hiçbir değişiklik olmamasına rağmen üç gün boyunca polisin kasıtlı olarak engellediğini, birilerinin buradan toplumsal bir gerilimi yaratmayı hedeflediğini işaret etmiştir.
Bu değerlendirmeler ışığında, kirli siyasi iktidarlarını korumak için Alevilerin ibadethanesi olan Cemevine yönelik saldırı da dâhil olmak üzere her türlü legal ya da illegal girişimi göze alan AKP’nin ve ‘kaçak’ Saray’ın, polis ile halkı karşı karşıya getirerek yeni bir toplumsal çatışma ve kaos yaratma planı halkın ve halkın milletvekillerinin çözümden yana, duyarlı ve sorumlu yaklaşımı sayesinde boşa çıkarılmıştır.