HDP Sözcüsü Osman Baydemir TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, başlatacakları ‘Vicdan ve Adalet Hareketinin’ detaylarını açıkladı. Bu kapsamda, HDP olarak yarın Meclis Grup toplantısını Diyarbakır’da yapacak. ‘ Şiddetsiz, taşsız, sopasız tamamen bir vicdan ve adalet direnişi ‘ ortaya konulacak. 7 gün 24 saat açık alanda adalet, barış, demokrasi için nöbet tutulacak. Daha sonraki haftalarda, İstanbul, Van ve İzmir’de ‘ Vicdan ve adalet direnişi’ devam ettirilecek.
Baydemir, basın toplantısında, “Selahattin Demirtaş cezaevinde olduğu müddetçe, Figen Yüksekdağ, milletvekillerimiz belediye eş başkanlarımız cezaevinde olduğu müddetçe, kayyumlar işbaşında olduğu müddetçe, OHAL devam ettiği müddetçe devam edeceğiz. Yani faşizm gerilemedikçe durmayacağız. Durmayacağız, çünkü faşizmi durdurmak durumundayız. Faşizm ricayla minnetle durmaz. Faşizm ancak sivil, demokratik bir direnişle durdurulabilir” dedi.
HDP basın bürosu tarafından Baydemir’in toplantısıyla ilgili bilgiler şöyle:
HDP Sözcüsü Osman Baydemir, Meclis’te yaptığı basın toplantısında HDP’nin cezaevinde tutulan Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında hazırlanan son fezlekelere ilişkin bilgi verdi. Partisinin başlatacağı Vicdan ve Adalet Hareketinin detaylarını da paylaşan Baydemir, şöyle konuştu:
Bugün sansürün kaldırılışının 130. yıl dönümü. Basın bayramı olarak da geçiyor. Ama 166 gazeteci halkın haber alma ve yayma hakkını kullandıkları için cezaevinde. Ayrıca Cumhuriyet gazetesi çalışanları bugün hakim karşısında. Adalet, hukuk herkese lazım olacak. Faşizme karşı direnmekle bu ülke aydınlığa kavuşacak. Ne pahasına olursa olsun susmayan, boyun eğmeyen kalemlerin medya organlarının katkısıyla olacak.
Sansür ve baskı sadece medya üzerinde yok. Sansür ve baskı, demokratik siyaset üzerinde de uygulanıyor. 263 gündür Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz rehin alınmış durumdalar. 4 Kasım darbesinden sonra da Eş Genel Başkanlarımız hakkında iddianameler fezlekeler hazırlanmaya devam etti 4 Kasım’dan bugüne 13 fezleke daha hazırlandı. Bugün sadece 4 örnek sunacağım.
Demirtaş söyleyince mi suç oluyor?
2017’ye 72 no’lu fezleke; suçu ve suçluyu övme örgüt propagandası yapma. Diyarbakır’da darbelere hayır mitinginde yaptığı konuşmadan dolayı Meclis’e fezleke gönderilmiş.
Demirtaş şöyle konuşmuş: “Çözüm ve müzakere dediğimiz şey en erdemli yoldur. Her cesaretli siyasetçinin denemesi gereken en erdemli yoldur. Bunun yolunu defalarca haykırdık. Defalarca doğruyu işaret ettik. Sizler Sayın Öcalan'ı İmralı'da bir esir gibi tecrit altında tutmaya devam ettikçe işte bu yol açılmıyor.”
Bu sözler terör propagandası olarak kodlanmış. Aynen Demirtaş’ın ifade ettiği gibi darbeyi önlemenin ne önemli yolu çatışmasızlık demokrasi ve insan haklarıdır. Bu konuşma suç unsuru oluyorsa Sur’u, Cizre’yi yıkan generaller neden cezaevinde, savaş suçluları niye cezaevinde. Bunu Demirtaş söylediği için mi suç oluyor. Bir Kürt lider darbeciye darbeci dediği için mi suç oluyor?
Bir diğer fezleke; 2017 – 3, Cumhurbaşkanına hakaret. Demirtaş şöyle konuşmuş: “Cumhurbaşkanı olmadan önce, Recep Tayyip Erdoğan, ne kadar aktardın sen bu terör örgütüne? Örtülü ödenekten Fethullah Gülen'e gönderdiğin, onun örgütüne hibe ettiğin paranın haddi hesabı yok. Bütçeden harcadığın paranın haddi hesabı yok. Bu ülkede birileri terör örgütüne yardım ve yataklıktan, destekten yargılanacaksa senden başlamak lazım.”
Suç bunun neresinde? Sen değil miydin ne istediler de vermedik diyen. AKP Genel Başkanı’na sesleniyorum “Paraysa para, arsaysa arsa makamsa makam.” Sen kendin söylemedin mi? Gülen’le 12-13 yıllık ilişkini, ortaklığını dünya alem biliyor. Bir muhalefet liderinin bunu ifade etmesinin neresi suç?
2017-36 no’u fezlekede yer alan ifade: “Daha fazla kan, daha fazla kan. Topraklarımızı kanla sulayalım, yoksa vatan olmaz diyor. Biri de çıkıp bu kan kimin kanı kardeşim diye sormuyor. Fakir fukaranın çocuğunun kanı. Kim bu gidişattan şikayetçiyse sesini yükseltsin Karadeniz'de, Trakya'da. Ege'de, İç Anadolu'da eğer buna karşı itirazı varsa insanlar sesini yükseltsin, biz yükseltiyoruz. Bizimle el ele versinler, barış istiyorum desinler. 'Biz evlatlarımızı Saray'a kurban etmek istemiyoruz' desinler.”
Savcı şu cümlelerin altını çizmiş, kalınlaştırmış: “'Bizimle el ele versinler, barış istiyorum desinler. Biz evlatlarımızı Saray'a kurban etmek istemiyoruz' desinler.” Bundan dolayı dava açılmış. Her kim ki bu ülkede çocukların Saray’a kurban edilmesine, savaşa kurban edilmesine göz yumuyorsa Allah onun bildiği gibi yapsın. Bir yandan kan dökülmesin diyen Demirtaş için fezleke hazırlanıyor. Oluk oluk kan akacak diyen 3. sınıf mafya liderlerinin sırtı sıvazlanıyor. İşte ülkenin realitesi.
En az 20 yıllık avukatlık meslek hayatımda da karşılaşmadığım bir fezleke. 2017’ye 4 no’lu fezleke. Cumhurbaşkanına hakaret. 4 Kasım darbesinden sonra düğmeye basmak suretiyle savcılığa çıkarılıyor. Savcılıkta Demirtaş beyanda bulunuyor: “Milletvekili sıfatıyla karşınızdayım. Benim temsil ettiğim bu kimliğe ve halkın iradesine saygısızlık yapılmasına izin vermem mümkün değildir. Bu yargı, Erdoğan’ın talimatıyla işliyor” diyor. Yalan mı?
Meclis’te konuşmak yasak, mitingde konuşmak yasak, mahkemede kendini savunmak yasak. Bunun adı faşizmdir. Faşizm ancak ve ancak direnerek aşılabilecek bir illettir. Ve ancak Demirtaşların dönüşüyle aşılabilecek bir beladır.
Meclis, iktidarın noterliği haline dönüştürülüyor. OHAL, KHK’ler, içerde ve dışarıda düşmanlık siyasetiyle ülke cendereye sokuluyor. Savunma hakkının kutsallığı hiçe sayılarak, savunmanın kendisi yargılana konusu oluyor. Yapılması gereken bütün bu faşizm uygulamalarına karşı vicdan ve adalet direnişi ortaya koymaktır.
HDP olarak yarın grup toplantımızı Diyarbakır’da yapacağız. Şiddetsiz, taşsız, sopasız tamamen bir vicdan ve adalet direnişi ortaya koyacağız. Bizlere ve topluma yöneltilen şiddete karşı bir vicdan ve adalet direnişi ortaya koyacağız. 7 gün 24 saat açık alanda adalet, barış, demokrasi için nöbet tutacağız.
Demirtaş cezaevinde olduğu müddetçe, Figen Yüksekdağ, milletvekillerimiz belediye eşbaşkanlarımız cezaevinde olduğu müddetçe, kayyumlar işbaşında olduğu müddetçe, OHAL devam ettiği müddetçe devam edeceğiz. Yani faşizm gerilemedikçe durmayacağız. Durmayacağız, çünkü faşizmi durdurmak durumundayız. Faşizm ricayla minnetle durmaz. Faşizm ancak sivil, demokratik bir direnişle durdurulabilir.
Durmayacağız, faşizmi durduracağız. İlk hafta Diyarbakır’dayız. Sonraki hafta İstanbul, bir sonraki hafta Van, sonraki hafta İzmir’de olacağız. Vicdan ve adalet direnişini başlatacağız, şiddetsiz nefretsiz insani bir duruşla alanda olacağız.
Bu ayı tamamladıktan sonra eylül ayı boyunca da onurlu barış mitinglerini organize edeceğiz.
Benim bu gidişata itirazım var, ülkenin geleceğine dair kaygım var diyen bütün siyasi partileri, STK’ları davet ediyoruz. Gelin vicdanlarda buluşalım. Tereddütlü duruşlarla, dengeci yaklaşımlarla faşizmi durdurma şansı yoktur. Haksızlık kimden gelirse ona karşı duralım. Kim haksızlığa maruz kaldıysa onun yanında duralım. KHK ile ekmeği elinden alınanlar, akademisyenler, evlatlarını yitiren anneler sizleri bekliyoruz. Kim savaşa hayır diyorsa, kim tecrit insanlık suçudur diyorsa bekliyoruz. Kim itirazım var diyorsa bekliyoruz.
İktidara çağrımız: Sizler faşizmde ısrar ettikçe bizler biat etmeyeceğiz. Neye mal olursa olsun. Zulmün karşısında dilsiz olmayacağız. Bugün adalet iktidar partinin tabelasından ibarettir. Demirtaş hakkı daki bu fezlekeler batık bir adaletin fezlekeleridir. Adalet batıksa o toplumun vicdanı da batık demektir. Bu toplumun vicdanının batmaması için herkese vicdani, ahlaki bir direniş ortaya koymaya çağırıyoruz.
Bu çabamızın bir nedeni OHAL rejiminin varlığıdır. Biz gerekli olan bildirimleri yaptık. Yanıt ne olursa olsun biz vekiller olarak bu nöbeti tutacağız. Bizi darp edebilirler, bize şiddet uygulayabilirler. And olsun bize şiddet uygulansa da şiddete şiddetle yanıt vermeyeceğiz. Çünkü amaçlarımızdan biri OHAL’i sonlandırmak. OHAL kendiliğinden kalkmaz. Muhalefetle kalkar.
Demirtaş’ın açıklaması, açıklamamızdır. Meclis grup toplantımızda çok açık ve net bir dille Necmettin Öğretmen’in katledilmesini kınadık. Her kimden her kime gelirse şiddeti meşru görmüyoruz. Hiçbir gerekçe, sivil bir insanın hayatına kast etmeyi meşrulaştıramaz. Demirtaş’ın açıklaması ilk açıklamamız değildir. Grup toplantımızda benim tarafımdan, HDP adına kınanmıştır.
Türkiye’nin neresinde olursa olsun, kimden gelirse gelsin sivillere yönelik saldırıları kınıyoruz. HDP’yi HDP yapan varlık ilkelerinden biri de budur.