HDP Parti Sözcüsü ve Kars Milletvekili Ayhan Bilgen, AKP ve MHP’nin önümüzdeki günlerde Meclis’e getirmesi beklenen anayasa değişikliğine ilişkin olarak yaptığı açıklamada “Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Suriye’ye döndürülme çabasıdır. Bu yaklaşımı Türkiye için son derece tehlikeli buluyoruz. 78 milyonun geleceğinin 7-8 kişinin içeriğini bildiği bir tasarıyla ipotek altına alınmasını doğru bulmuyoruz” dedi. Bilgen, “Bu tablo, sönmek üzere olan ampule 9 ışık taşıma pazarlığı mıdır?” diye sorarken, anayasa taslağında olması beklenen ‘yedek milletvekilliği’ uygulamasını da eleştirdi.
Bilgen, TBMM Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı’nın Almanya’da kaldığı otelde pasaport ve kimlik kartlarını çaldırmasının ardından polis tarafından alıkonulmasına tepki göstererek “Meclis Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın sınırda gördüğü muameleyi kabul edilemez buluyoruz. Bu tutumu kabul etmeyen Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’deki milletvekillerine neyi reva gördüklerini unutmamalılar” dedi.
TBMM Başkanvekili havaalanında Alman polisince alıkonuldu
TBMM'deki HDP grubu toplantı salonunda basın toplantısı düzenleyen Bilgen’in açıklamaları şöyle:
Meclis Başkanvekili Ayşe Nur Bahçekapılı'nın sınırda gördüğü muameleyi kabul edilemez buluyoruz. Bu tutumu kabul etmeyen Türkiye’yi yönetenler, Türkiye’deki milletvekillerine neyi reva gördüklerini unutmamalılar. Şu anda bu Meclis’in 10 milletvekili cezaevinde. Onlara yapılan da, İsveç'ten gelen heyete uygulanan muamele de, sınırda Bahçekapılı'ya yapılan muamele gibi milletvekiline yapılmayacak muamelelerdir.
Eş Genel Başkanlarımızın ve milletvekillerimizin cezaevinde tutulduğu bir ortamda anayasa değişikliği tartışmaları yürütülüyor. Bu şekilde anayasa değişikliği, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde örneği olmayan bir yöntemdir. Bu gizli bir sözleşmedir. Gizli bir anlaşmadır. Daha önce Türkiye'de kan akmasın, çocuklar ölmesin diye yaptığımız görüşmeleri anayasa pazarlığı diye halka sunanlar, şimdi neyin pazarlığındalar?
Bu tablo, sönmek üzere olan ampule 9 ışık taşıma pazarlığı mıdır? 3 hilal ile Binali bir araya gelince, Türkiye'nin sorunlarını çözeceklerini mi düşünüyorlar? Böyle anayasa değişikliği olmaz. Yedek milletvekilliği gibi tartışmalar da gösteriyor ki, Meclis’e yönelik darbe devam ediyor. Milletvekillerinin tutuklanması ile başlayan tartışma, yeni gizli anlaşma ile taçlandırılmak isteniyor.
Bugün birlikte yürüdükleri ama yarın birlikte yürümek istemeyecek milletvekillerini sürekli yedeği ile korkutmak, o milletvekilini seçen halkın tercihlerine saygısızlıktır. "Eğer farklı düşünürseniz, genel başkana ya da talimat nereden geliyorsa ona karşı durursanız yedeğiniz hazırda bekliyor" anlayışı ile anayasa yapılamaz. Böyle bir anayasa sivil demokratik anayasa diye sunulamaz.
Yapılmak istenen, Erdoğan’a yasa yapma çabasıdır. Ne yapılacağı belli, ama nasıl yapılacağı konusunda anlaşmazlık devam ediyor. Varılmak istenen nokta Erdoğan’ın bir güvenceye kavuşması, durumunu hukuka uydurma çabasıdır. Bunu yaparken toplum nasıl ikna edilecek, bunun arayışı içine girilmiştir.
Bir kez daha milletvekillerinin medyada paylaştıkları imzayı hangi metne attıklarını açıklamaya davet ediyoruz. Üzerinde anlaşmaya varılmamış bir metne peşin açık çek gibi imza atıyorlarsa, temsil ettikleri halka saygıları kalmamıştır.
Meclis yeni sistemle toptan yedeklenecek. Meclis yedek güç pozisyonuna gelecek. Kararnamelerin sınırı başkanın keyfine kalacak. Durum, siyasal sistem içerisinde Meclis’in yedek kulübesine çekilmesidir.
Türkiye bir parti, bir aile devletine doğru sürükleniyor. Baas milliyetçiliğinin Türkiye’ye taşındığı düşüncesindeyiz. Bir şahıs için bir parti ile devlet iç içe geçirilecek, bir aile ile ülkenin kaderi ipotek altına alınacak. Bu, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde Suriye’ye döndürülme çabasıdır. Bu yaklaşımı Türkiye için son derece tehlikeli buluyoruz. 78 milyonun geleceğinin 7-8 kişinin içeriğini bildiği bir tasarıyla ipotek altına alınmasını doğru bulmuyoruz.
Bugün bir ekonomik paket açıklanacak. Ekonomik paket ekonomik OHAL niteliği taşıyacak. Karşı karşıya olduğumuz krizin sokakta hissedilen düzeyi çok açık. Türkiye’nin artık bir işsiz yaşama kılavuzuna ihtiyacı var.
Türkiye yanlış yolda gidiyor, ray ters yönde. Böyle bir yanlış seyir içinde, paketlerle yüzünü nereye döndüğünün hiçbir önemi yok. Her kafadan başka bir ses çıkıyor. Ekonomiden, maliyeden sorumlu kimi bakanlar başka tedbirlerden, reformlardan bahsediyor, Cumhurbaşkanı ve danışmanları başka türlü meydan okumalarla, başka türlü siyasi çıkarları hayata geçirmenin arayışı içindeler. Gemi su alıp batarken Türkiye’yi daha fazla oyalamaya, Türkiye'nin geleceğini karartmaya kimsenin hakkı yok.
Bu tablo tek kişinin kazanacağı bir piyango çekilişine benziyor. Sonunda bir kişi kazansın istiyorlar. Diğerlerine umut satılıyor. Bahçeli ve Yıldırım da ortak bir bilet almışlar ama tasarıda 2 başkan yardımcısı varsa -emin olabilirler ki- birisi Damat Berat’a ayrılmıştır. Diğeri hangisine düşer bilmiyoruz, ama toplumun geniş kesimlerine buradan bir şey düşmeyeceği çok açık.
Sayın Erdoğan’ı mutlu etmek için, ona bir yılbaşı hediyesi hazırlamanın telaşı içinde daha bütçe görüşmeleri devam ederken, uzlaşılmamış tasarıyı imzaya açmanın vatanseverlikle izahı ilgisi olamaz. Bu ülkeyi yeni krizlere, kaosa sürüklemektir. Partili Cumhurbaşkanı pozisyonunda uzlaşılması bile gösteriyor ki, bu muğlaklık önümüzdeki dönemde yeni tartışmaları beraberinde getirecek. Yani genel başkan olabileceğine dair bir cümlenin tasarıda olmaması, genel başkan olmayacağına güvence olabilir mi? Bir kişi bir partiye üye olabiliyorsa, bütün kurullarına da aday olabilir. Siyasi partiler yasası bu konuda gayet nettir. Herkesi, bu geri dönüşü olmayan yolda bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz.
Tüm yurttaşları kendi oylarına sahip çıkmaya çağırıyoruz. Arasınlar, mail atsınlar, mektup yazsınlar. Ülke krizle karşı karşıyayken bir kişinin ne olacağının peşine düşmenin kabul edilemez olduğunu söylesinler.
Avrupa’da referandumlar yapılıyor, İtalya referandumunda evet çıkmamasının bir siyasi sonucu var. Gayet tabi Türkiye Parlamentosunda 330 bulunmamasının da siyasi bir sonucu olacak. Daha önce olduğu gibi, milletvekillerinin hangi oyu kullandığı denetlenerek 330 bulunursa, bu kez referandumda yüzde 51’in bulunamaması halinde başka siyasi sonuçlar olacak. Bu siyasi sonuçları bu ülkeye yaşatmaya kimsenin hakkı olamaz. Seçmen 7 Haziran' da bir tercih yaptı. Bu tercihi tanımayanlar, 400 vekil ısrarı ile toplumu kaosla korkuttular. 1 Kasım'da kendilerince daha büyük bir başarı elde ettiler.
Açıklamasının ardından Bilgen, basın emekçilerinin sorularını yanıtlarken şunları söyledi:
İster parti içindeki ayıklamayı yapamamış olmanın, ByLockla ilgili iddianın çözümü olarak düşünsünler, isterse önümüzdeki dönem için düşünsünler. Bırakın yedeğin tartışmasını yapmayı, şu anda asıl milletvekilleri cezaevinde.
Dünyada örnekleri var, Avrupa’da uygulanıyor ama Türkiye Parlamentosunun bulunduğu durum, milletvekillerinin korkuyla terbiye edilmesi arayışının bir parçası olacaktır. Keyfi biçimde bir milletvekilini tutuklayarak yerine yedeğini koymak ya da "Senin yedeğin var, ona göre davran" deyip milletvekilini tehdit etmek kabul edilebilir bir durum değildir.
Normal bir dönemde belki tartışılabilir ama belli ki kimseye güvenmiyorlar. Şu anda kendi milletvekillerine bir operasyon yapmayı, 330 sorununu aşmak için göze alamıyorlar ama 330’u aşınca Meclis’te operasyonlar başlayacak. Ayrıca yeni dönemde onu kandıracak olanlara karşı da, böyle bir tedbir alıyorlar.