HDP'den 'dokunulmazlık' açıklaması: Anayasa'nın bir maddesinin askıya alınması hukuk devletinin ihlalidir

HDP'den 'dokunulmazlık' açıklaması: Anayasa'nın bir maddesinin askıya alınması hukuk devletinin ihlalidir

HDP, Anayasa Komisyonu’nda AKP, CHP ve MHP’nin işbirliği ile kabul edilen dokunulmazlık düzenlemesine muhalefet şerhi koydu. Komisyon raporuna eklenen Anayasada Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi muhalefet şerhinde “Kânûn-ı Esâsî'den bugüne gelen tanınmış bir hakkın kalıcı bir ilke olmaksızın askıya alındığı” ve “muhalefet vekillerinin bu yolla Meclis'ten uzaklaştırılma tehdidiyle karşı karşıya bırakıldığı” belirtildi. HDP’den Meral Danış Beştaş, Erol Dora ve Mithat Sancar’ın hazırladığı raporda “İktidar, HDP'yi Meclis dışına iterek ve Meclis aritmetiğini yeniden şekillendirecek bir imkan yaratarak hukuk devleti ilkesini hiçe saymaktadır. Anayasa'nın bir maddesinin geçici olarak askıya alınması hukuk devletinin de açık ihlalidir" dendi.

HDP’nin Anayasa Komisyonu üyeleri tarafından hazırlanıp komisyon raporuna eklenen Anayasada Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi muhalefet şerhi ve gerekçeleri şöyle:

 

“Savunma hakkı gasp edildi”

 

“İç Tüzük'ün 131 ve devamı maddelerinde detaylı biçimde belirlenmiş olan dokunulmazlıkları kaldırma usulü ve bu usulle getirilen savunma hakkı, yine bu değişiklikle ortadan kaldırılmaktadır. Fezlekesi görüşülen vekilin Hazırlık Komisyonu, Karma Komisyon ve Genel Kurulda kendisini savunma hakkı bu değişiklikle gasp edilmektedir. Böylece fiil işlendiği tarihte mevcut olan bir güvence, geçmişteki fiillerle ilgili olarak ortadan kaldırılırken, değişiklik bir defaya mahsus olduğundan, yasalaştıktan sonraki fiiller veya soruşturmasına henüz başlanmamış olanlar için geçerliliğini koruyacaktır. Bu bir hukuk garabetidir. 

 

“Aynı eylemi yapan iki vekilden birinin yargılanmasına devam edilebilecek”

 

“Teklifin Genel Kurul'da kabul edilmesi halinde, kabul edildikten sonraki gün Bakanlıklara veya Meclis'e taşınmış olan fezlekeler hakkında ise olağan süreç işletilecektir. Böylece aynı fiili yapan iki vekilin biri, keyfi bir zamansızlık nedeniyle tevkif edilebilecekken, bir diğerinin yargılanmasına milletvekilliği sona erdikten sonra devam edilebilecek, bu süreçte herhangi bir koruma tedbirine de hükmedilemeyecektir. Ağır bir belirsizlik, keyfilik ve eşitsizliği beraberinde getiren bu durum, hukuk güvenliğini ortadan kaldırmaktadır. Bir başka eşitsizlik, Başbakan ve Bakanlar Kurulu'nun bu düzenleme dışında bırakılmasıyla da yaratılmaktadır.

 

“Geçici askıya alma Anayasa yapım tekniği ile bağdaşmıyor”

 

“Anayasa'nın bir maddesinin geçici olarak askıya alınması, yerine uygulanacak olan maddeyle hak alanının daraltılması, Anayasa yapım tekniğiyle bağdaşmadığı gibi, Anayasa'nın ikinci maddesiyle güvence altına alınmış hukuk devletinin de açık ihlalidir. Kendi gücünü hukuk çerçevesinde tutarak sınırlamayı taahhüt eden iktidar, bu yolla karşısında duran en önemli muhalefet olan HDP'yi Meclis dışına iterek ve Meclis aritmetiğini yeniden şekillendirecek bir imkan yaratarak hukuk devleti ilkesini hiçe saymaktadır.

 

‘Saat hesabı’

 

“Cumhurbaşkanı, HDP'li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına dair sabırsızlığını pek çok vesileyle dile getirmiş, bu sabırsızlık teklifin gerekçesinde aynen yerini almış ve hukuki hiçbir karşılığı olmayan bir saat hesabı, bu siyasi tektipleştirme hamlesinin gerekçesi haline gelmiştir.

 

“5 milyonu temsil eden milletvekilleri kriminalize edilmekte”

 

“HDP milletvekilleri hakkında düzenlenen fezlekelerin ezici çoğunluğunu, örgüt propagandası, suçu ve suçluyu övme, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme gibi, ifade ve toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlükleri kapsamında değerlendirilebilecek isnatlar oluşturmaktadır. Bu isnatlarla mücadele, gerekçede 'terörle mücadelenin' bir parçası olarak anılmakta, 5 milyonu aşkın kişiyi temsil eden milletvekillerinin söz ve ifadeleri kriminalize edilmektedir. Aslen parti programında yer alan, Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınmış özerklik talebi ve savunusu, bu isnatların başında gelmektedir. 

 

1990’dan bugüne

 

“PKK ile mücadele ağır bir yıkımı ve hukuk çerçevesinin çok dışında faaliyet gösteren bir devlet aygıtını beraberinde getirmiştir. 1990’lı yıllarda PKK ve devlet arasındaki çatışmaların giderek şiddetlendiği bir evrede Kürt siyasal partileri kurulmuştur. Sırasıyla Halkın Emek Partisi (HEP), Özgürlük Demokrasi Partisi (ÖZDEP), Demokrasi Partisi (DEP), Demokrasi ve Değişim Partisi (DDP), Demokratik Kitle Partisi (DKP), Halkın Demokrasi Partisi (HADEP), Demokratik Halk Partisi (DEHAP), Demokratik Toplum Partisi (DTP) ve BDP kurulmuştur. Bu partilerden sadece DEHAP kendisini feshetmiş, geriye kalan diğer partilerin tümü “bölücü” faaliyet yürüttükleri iddiası ile kapatılmıştır.

“DEP milletvekilleri Orhan Doğan ve Hatip Dicle, 2 Mart 1994'te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nden çıkışta sivil polisler tarafından yaka paça gözaltına alınmış, aynı gün TBMM'de yapılan oylamada DEP milletvekilleri Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve bağımsız milletvekiliz Mahmut Alınak'ın dokunulmazlıkları kaldırılmış ve Ankara 1 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi, Kürt milletvekilleri hakkında "derhal sorguya alma" emri vermiştir. Orhan Doğan ve Hatip Dicle'nin ardından 4 Mart 1994'te Leyla Zana ve diğer milletvekilleri gözaltına alınmış, ardından tutuklanmışlardır. 16 Haziran 1994'te Anayasa Mahkemesi, 7 Mayıs 1993'te kurulan DEP'in kapatılmasına ve 5'i cezaevinde bulunan 13 milletvekilinin tümünün dokunulmazlığının kaldırılmasına karar vermiştir. 1 Temmuz 1994'te Selim Sadak da gözaltına alınmış ve 12 Temmuz'da tutuklanmıştır. 3 Ağustos 1994'te tutuklu bulunan 6 eski milletvekiliyle başlayan DEP davası, 8 Aralık 1994'te sonuçlanmıştır. Diyarbakır milletvekilleri Hatip Dicle ve Leyla Zana ile Şırnak milletvekilleri Orhan Doğan ve Selim Sadak, Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 15'er yıl ağır hapis cezasına çarptırılmışlardır.

“Kürt Sorununun çözümüne yönelik olarak 2012 yılında başlayan diyalog süreci ‘Dolmabahçe Mutabakatı’ ile derinlikli müzakere aşamasına evrilme umudunu arttırmış, ancak AKP Hükümeti’nin köylerden şehirlere sıçrayan çatışma ve abluka politikalarını piyasaya sürmesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın deyimiyle ‘buzdolabına’ kaldırılmıştır.

“Yine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat yönlendirmesiyle Eş Genel Başkanlarımız hakkında fezlekeler hazırlanmış, AKP eliyle partimize kapatma davası hazırlıkları başlatılmıştır. ‘Çözümün adresi Meclis’tir, herkes düz ovada siyaset yapmalı’ denerek çıkılan yolda, Meclis’te grubu bulunan bir partinin kapatılmasının, eş genel başkanlarına siyasi yasak getirilmesinin tartışıldığı bir noktaya gelinmiştir.

“Milletvekillerinin yargılanabilir olması HDP'nin de talebidir ve kalıcı bir değişiklik önerisi olarak Komisyon'da da dillendirilmiş, kamuoyu ile de paylaşılmıştır. Ancak Meclis'te sarf edilen sözün devamlılığı, iradenin tecellisi ve demokratik bir tartışma esas olduğu için, milletvekillerinin gözaltı, tutuklama gibi sebeplerle Meclis faaliyetinden uzaklaştırılması da demokratik toplum esaslarıyla ve parlamentonun kuruluş ilkeleriyle bağdaşmayacaktır.”