HDP'den hükümete: "Bu İslamofobi" diyorsunuz, Rotterdam'ın belediye başkanı Müslüman; el insaf!

HDP'den hükümete: "Bu İslamofobi" diyorsunuz, Rotterdam'ın belediye başkanı Müslüman; el insaf!

Eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) grup toplantısında bir kez daha Parti Sözcüsü Osman Baydemir konuştu.

Hollanda'yla yaşanan diplomatik krizle ilgili olarak hükümete tepki gösteren Osman Baydemir, "Diyorlar ki, 'Bu saldırı İslamofobidir.' Allah’tan korkun, Rotterdam’ın belediye başkanı Fas asıllı bir Müslüman" dedi. Osman Baydemir, "3 tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin 4 tarafı ‘düşmanlar’la sarılı. AKP’nin sorun yaşamadığı neredeyse tek bir komşu kalmadı. AKP, 2008'de değiştirdiği Anayasa maddesiyle yurt dışında propaganda yapılamaz dedi. Kendi koyduğun yasayı niye ihlal ediyorsun?" diye konuştu.

Baydemir, "Hem bu dünyada hem de mahkeme-i kübrada, Şırnak’ta, Cizre’de, Nusaybin’de yapılan tüm zulümlerin şahidiyiz. Bir gün mutlaka bunlar da yargılanacaktır, tıpkı Miloseviç’in yargılandığı gibi" diye konuştu.

"İçerideki düşmanlık yetmedi Avrupa’da düşman yaratma çabası başladı"

Baydemir, şöyle konuştu: 

Öyle bir sathı mahalden geçiyoruz ki zulmü kaos üzerinden yaşatma gayesini görüyoruz. Emin olun Nemrutlar, Firavunlar, Saddamlar her devrin zalimleri olmuştur. Bugünkü AKP hükümetine baktığımızda, ürettiği yapay gündemlerle var oluyor adeta. Bundan birkaç yıl önce ‘tüm komşularla sıfır problem’ iddiasıyla yola çıkan AKP’nin sorun yaşamadığı neredeyse tek bir komşu kalmamıştır. 3 tarafı denizlerle çevrili Türkiye’nin 4 tarafı ‘düşmanlar’la sarılı. Nasıl olur? Nasıl düşmanlarla çevrili olduğunu AKP hükümetinin politikalarına baktığımızda net bir şekilde görüyoruz. İçerideki düşmanlar yetmedi, Avrupa’yla kriz, kutuplaşma, düşmanlık yaratma çabasını en üst düzeyde görüyoruz.

"Kendi koyduğun yasayı ihlal ediyorsun"

HDP bir ilke partisidir. Kimden gelirse gelsin fikir hürriyetinin, örgütlenme hakkının ortadan kaldırılmasına hayır diyoruz. Faşizme hayır diyoruz. Şu anda yaşanan tablo bir algı operasyonudur. Duyguları suistimal etme operasyonudur. Bu ülkenin bir yasası var, mevzuatı var. Bu yasa bana nasıl uygulanıyorsa, her yurttaşa o mevzuat nasıl uygulanıyorsa bu ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı da bu yasalara, mevzuata uymakla yükümlüdür. 2008 yılında yapılan bir değişiklikle denildi ki yurt dışında propaganda yapılamaz. Bu değişikliği yapan AKP hükümetinin kendisi, sen bakan olarak neden kendi koyduğun yasayı ihlal ediyorsun? 

"Hollanda'da belediyeye kayyum mu atayacaksınız?"

Bunlar mağduriyet edebiyatıyla referandum çalışması yürütüyorlar. Ve diyorlar ki, ‘bu saldırı başı örtülü bütün kadınlara yöneliktir, bu bir islamafobidir’ diyorlar. Allah’tan korkun, Rotterdam’ın belediye başkanı Fas asıllı bir Müslüman. 83 belediyeye kayyum atadınız, Hollanda’daki belediye başkanına da kayyum mu atayacaksınız?

"Kendi şehrimize giremedik"

Cizre’ye yüzde 80’i aşkın HDP’ye destek vermiş şehre Demirtaş, Yüksekdağ, 40 milletvekili ve 2 bakan giremedi. Eğer o gün Cizre’ye girmemiz engellenmemiş olsaydı, bugün bu ülkede böylesi bir tablo yaşanmamış olacaktı. 

"Akılsız hükümetin cezasını halk öder"

Bir kez daha algı operasyonuyla, vicdanları suistimal etme suretiyle oy avcılığı politikasıyla karşı karşıyayız. En dürüst davranan Ömer Çelik oldu. Açık bir şekilde, bu krizden 2 puan kazanlıklarını söyledi. Bütün mesele bu işte. İki puan artsın da memlekete ne oluyorsa olsun. Akılsız başın cezasını ayaklar öder,  Akılsız hükümetin cezasını da maalesef halk öder. Bu faturanın halka çıkarılmaması için bu suni krize toptan hayır diyoruz, reddediyoruz

"Gerilim yarata yarata kendisini geleceğe taşıyor"

Mübarek, sanki siyasi parti değil, sanki hükümet değil, 15 yıldır iktidarda değil, kriz ürete ürete, gerilim yarata yarata kendisini geleceğe taşıyor. One minute krizi vardı, değil mi? O krizden sonra 13 insan hayatını yitirdi. Sonra ne oldu? O 13 insanın davası satıldı. Bir kez daha, duyguları suistimal etmek için, algı operasyonu yapmak için, kendi tabanını konsolide etmek, mazlum halkı peşinden felakete sürüklemek için. 

"Suç portakalda değil, suç sizin aklınızda"

Rusya’yı hatırlayın. Önce uçağı ben düşürdüm yarışına girdiler. O dedi talimatı ben verdim, diğeri dedi emri ben verdim. Sonunda Demirtaş’a, “Sen niye Moskova’ya gittin, vatan haini” diyenler, Putin’in önünde el pençe divan durdular. Şimdi de karnabahara vize çıkmasının müjdesini veriyorlar. Büyük bir diplomatik atakla karnabahara vize almışlar. E domatesin suçu ne? Suç domateste değil, suç portakalda hiç değil,  suç sizin aklınızda aklınızda…

"Huzurunuzu bunlara feda etmeyin"

Avrupa’da bulunan Türk, Kürt, Sünni, Alevi emekçi tüm kardeşlerime, annelere çağrımdır. Siz siz olun huzurunuzu bunlara feda etmeyin. Çünkü bunlar satar. Oy gelmezse satarlar, amaçlarına ulaşırsa olan sizin huzurunuza olur. Aman ha ama şelpeye gelmeyin. Bu kara düzenin bir parçası olayın, kendinizi kullandırtmayın. 

"Ev çi hal e?"

Daha dün meydan meydan dolaşıp “HDP’ye gönül vermiş kardeşlerimden pakete destek istiyorum” diyen Başbakan çıkmış,  canını almış olduğu Kürt seçmeninden, şehrini yıktığı Kürt seçmeninden bir kez daha destek istiyor. Aynı başbakan İzmir’de de İzmir Marşını okuyor. Aynı başbakan şunu yapıyor (Binali Yıldırım’ın bozkurt işareti yaparken çekilmiş fotoğrafını gösteriyor) Ev çi hal e? Bu ya bitmişliğin fotoğrafıdır, ya da iflas etmişliğin fotoğrafıdır ya da aslına rücu etmiş olmanın fotoğrafıdır. Kuzu postuna bürünmüş kurdun fotoğrafıdır. 

"HDP’yi yuhalatmak kimsenin haddi değildir"

1 hafta önce de HDP’yi yuhluyor. 6 milyonu yuhluyor. Diyarbakır’ı, Van’ı, Adana’yı Antalya’yı yuhluyor. Hiçbir siyasetçiyi hiçbir partiyi biz yuhlamayız. Ama mahsuni şeriften bir dizeyi okumak isterim: 

Uzaktan Yakından Yuh Çekme Bana  Sana Senin Gibi Baktım İse Yuh  Efendi Görünüp Bütün İnsana  Hak'kın Kullarını Yıktım İse Yuh

Yuh Yuh Soyanlara  Soyup Kaçıp Doyanlara  Memlekete Kıyanlara  Yiğitlere Kıyanlara  Yuh Nefsine Uyanlara Yuh

Hiç kimsenin haddi değildir, HDP’yi yuhalatmak!

 

"Devlette mum bırakmadınız"

Referandum demokrasinin gereğidir. Doğrudan demokrasi uygulamalarıdır. Ama referandumlar eşit koşullarda yapılır. Ama Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a bakanlar da bütün evet cephesine kadar hepsi beytül mal’dan (Hazine’den) kampanyalarını yürütüyorlar. Hz Ömer’in adaletinden, geleneğinden geliyor diyenler. Hz Ömer kendi işlerini yaptığında devletin mumunu söndürür, kendi mumunu yakardı. Siz devlette mum bırakmadınız, mum.

"Bu pakete ‘hayır’ deyişimiz faşizme ‘hayır’ deyişimizdir"

Nasıl bir atmosferde referanduma gidiyoruz? İfade özgürlüğünün kırıntısı var mı? 158 gazetecinin cezaevinde olduğu onlarca basın yayın kuruluşunun kapatıldığı bir ülkede ifade özgürlüğü var mı? Seyahat özgürlüğü var mı? HDP’li seçilmişler kendi kentlerine girebiliyorlar mı? ‘Hayır’ bildirisini dağıtanlar gözaltına alınıyor. Van’da, Ağrı’da etkinlikler yasaklanıyor. 

Bir kez daha Venedik Komisyonu’nun raporuna dikkatinizi çekmek istiyorum Toplantı ve gösteri yürüyüşü bu ülkenin neresinde var? 8 Mart’ta kadınlar saçlarından sürüklenerek gözaltına alındılar. KHK’leri, tek parti rejimini, son 2 yıl boyunca topluma dayatılan sindirmeyi kalıcılaştıracak bu faşizm dayatmasına biz hayır diyoruz. Bu pakete hayır deyişimiz aynı zamanda faşizme hayır deyişimizdir. 

"AKP referandum kampanyasını silahlı propaganda araçları ile yürütüyor"

Toplumun bir kısmı ötekileştiriliyor, hayır diyenler vatan haini ilan ediliyor ve bir yandan da gizli genelgeler yayınlanıyor. Xerabê Bava’da sistematik işkence yapıldı, evler yakıldı ve sosyal medya aracılığıyla bütün topluma servis edildi. AKP şu anda Kürt şehirlerinde referandum kampanyasını silahlı propaganda araçları ile yürütüyor. Eğer demokrasiye inanıyorsan silahı bırak gel, meydanda konuşalım, tartışalım. Silahla arana mesafe koy.

"Cizre vahşeti BM raporunda"

Bütün bu şiddet bu ülkede hukuk işlemiyor olsa bile uluslararası alanda mutlaka kayda geçiyor. İşte Birleşmiş Milletler raporu. Cizre’deki vahşet o raporda tüm detaylarıyla yer alıyor. O vahşet yaşanmasın diye yollara dökülen HDP’liler Cizre’de vahşet ver, siviller katlediliyor dediği için  bugün tutuklular. 

"Bir gün Miloseviç gibi yargılanacaklar"

Hem bu dünyada hem de mahkeme-i kübrada, Şırnak’ta, Cizre’de, Nusaybin’de yapılan tüm zulümlerin şahidiyiz. Bir gün mutlaka bunlar da yargılanacaktır, tıpkı Miloseviç’in yargılandığı gibi.

"Her kışın sonu bahardır"

130 bin insan işten atıldı. Ekmeğine rızkına el konuldu. 3 bin 115 akademisyen işinden edildi. Bilim ortamına yönelik büyük bir saldırıydı. Gençlerimize yöneltilen bir saldırıydı. “Çocuklar yaşamını yitirmesin” diyen Ayşe öğretmenler yargılandı, işlerinden atıldı. Bütün bu ahval ve şerait içinde, bu kaos atmosferinde bu karanlığa ışık tutacak olan gene sizlersiniz. Tüm kardeşlerime, annelere, 130 bin insana, akademisyenlere çağrımdır: Yapmamız gereken tek şey boyun eğmemektir, kapı kapı dolaşmak hayırda buluşmaktır. Bize dayattıkları bu kış mutlaka geçecektir. Her kışın sonu mutlaka bahardır. 

"Hükümet şirk içindedir"

Bu uygulamayı yapan Hükümet bir komisyon kuracaktı. Bank Asya’nın, kimi üniversitelerin kapısından geçenler tasfiye edildi. Tamamının rızkıyla oynandı. Bir insanın elindeki ekmeği almak, onu rızkıyla terbiye etmek ne demektir biliyor musunuz? Rızkı veren Allah’tır. Rızkla insanı terbiye etmek isteyenler şirk içindedirler. Herkesin rızkı için, bu gidişata bir ‘dur’ deme vakti gelmiştir. O vakit, 16 Nisan günüdür. 16 Nisan’da HAYIR’da buluşursak dur demiş olacağız.

Alnı secde görmüş kardeşlerim, “Sana yapılmasını istemediğini başkasın yapma” öğretisini içselleştirmiş kardeşlerim, gelin bu zulme ortak olmayın, gelin hayır deyin.

"16 Nisan Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanmış en hayırlı pazar olacak" 

Yapmaktan imtina ettiklerimizden de bir gün mutlaka hesaba çekileceğiz. Hesap günü geldiğinde “Ben zulme karşı durdum. Ben yalana karşı durdum” demenin aynı zamanda fırsatıdır 16 Nisan. Hiç şüpheniz olmasın, 16 Nisan tüm cumhuriyet tarihi boyunca yaşanmış en hayırlı pazar olacak.

Öyle bir hayır ki,  bu hayırda kimse kaybetmiş olmayacak. Sadece, zalimin zulmüne dur denilmiş olacak .AKP tek başına hükümet olmaya devam edecek. Erdoğan Cumhurbaşkanı  olmaya devam edecek. Ama zulüm ve yıkım politikaları onaylanmamış olacak. Halk, iktidara “Senin bu politikaların doğru değil” demiş olacak. Şer cephesi dağılmış olacak. 

"MHP ve Ergenekonla şer koalisyonu kurdun"

Ne diyor Sayın Cumhurbaşkanı, “Koalisyon bu ülkeyi işlettirmiyor, geciktiriyor” diyor. Süphanallah! “Şirket mantığıyla yönetmek istiyorum” diyor. Şirketler kar amacıyla kurulur. Bir gün gelir kar etmezler, başına tasfiye memuru atanır. Tıpkı sizin Binali  Yıldırım’ı Başbakan yaptığınız gibi. Sorun da şu; bir müddet sonra kendi yalanlarına kendileri inanıyor. Koalisyon kötüyse sen neden MHP ve Ergenekon’la şer koalisyonu kurmuşsun? 

Bu ülke, bir cunta girişimiyle yüz yüze kaldık. O girişim hepimizin aydınlık geleceğine yönelmişti. Onu reddeden, bu Meclis’in ortak iradesini ortaya koyan bir bildiri yayımlandı. O bildiride İdris Baluken’in, Devlet Bahçeli’nin, Binali YIldırım’ın  imzası var, tüm partilerin imzası var. İdris Baluken bugün cezaevindeyse bu bir darbedir, bu darbeyi önlemek için de getirmek istedikleri bu pakete HAYIR diyoruz.

Pêşiya me Newroz e. Newroz mizgînî ye. Bi berxwedana Newrozê, we tevan silav dikim.

Filiz Kerestecioğlu: Avrupa'da reddedilen Türkiye değil, AKP'dir!