HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş, Meclis Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada HDP'ye yönelik tutuklama ve gözaltıları değerlendirdi. Anayasa’nın yasama dokunulmazlığını düzenleyen 83. Maddesine dikkati çeken Beştaş, “Anayasa'nın 83'üncü maddesi gerçekten uygulanıyor mu? Kocaman bir 'hayır'. Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasama sorumsuzluğu tıpkı Anayasa'nın bütünü gibi, diğer mevzuat hükümleri gibi askıya alınmıştır" dedi. Beştaş, "Egemenlik kayıtsız şartsız AKP iktidarının ve Erdoğan'ındır" ifadesini kullandı.
Beştaş’ın genel kuruldaki konuşması şöyle:
Anayasa'nın 83'üncü maddesi yasama sorumsuzluğunu yani mutlak sorumsuzluğu düzenlemektedir. Buradaki amaç nedir? Milletvekillerinin temsil ettikleri halk adına özgürce Parlamento'da düşüncelerini ifade edebilmesidir. Hiçbir baskı ve baskı tehdidi altında kalmadan, iktidar partisini, hükümeti denetlemesidir.
Anayasa'nın 83'üncü maddesi gerçekten uygulanıyor mu? Kocaman bir "hayır". Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yasama sorumsuzluğu tıpkı Anayasa'nın bütünü gibi, diğer mevzuat hükümleri gibi askıya alınmıştır. Neden? Çünkü en başta bizim grubumuzun milletvekilleri, yasama sorumsuzluğu kapsamındaki sözlerinden, düşüncelerinden ve açıklamalarından dolayı hapisteler, ceza alıyorlar ve bu cezalar istinafta kesinleştiriliyor.
Şimdi, burada korunan milletvekili değildir, korunan halk iradesidir. Halkın iradesini temsil eden milletvekillerinin burada özgürce düşüncesini ifade edememesi demek zaten parlamenter sistemin tümüyle ortadan kalktığı anlamına gelir.
Size bir örnek vermek isterim. Biliyorsunuz iktidar partisi hakkında bir ara kapatma davası açılmıştı. Orada sorumsuzluğun amacını iktidar partisi bakın Anayasa Mahkemesi'ne nasıl sunmuş? Demiş ki: "Demokrasilerde yasama sorumsuzluğu, milletvekillerinin hiçbir şekilde hukuksal bir engellemeyle karşılaşmaksızın düşündüklerini özgürce ifade etmek için getirilmiş önemli bir güvencedir. Böylece milletvekilleri kendileri ya da mensup oldukları parti bakımından herhangi bir yaptırıma maruz kalmayacakları güvencesiyle yasama faaliyetlerine 'özgür iradeleri' ile katılabileceklerdir." Bu, AKP'nin Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu gerekçe.
Şimdi, 20 Mayıs’ta dokunulmazlıklar kaldırıldığında bizim partimizin 55 milletvekiline 510 fezleke geldi. Fezlekelerde sorumsuzluk incelemesi yapılmadı. Bu fezlekeler iddianameye dönüştü, iddianamede de sorumsuzluk incelemesi yapılmadı. Bunların bir kısmı karara dönüştü, orada da dikkate alınmadı, istinafa gitti, istinafta da dikkate alınmadı. Yani birbirini takip eden bir silsileyle sorumsuzluk ortadan kaldırıldı. Anayasa 83 kesinlikle şu anda yürürlükte değildir. Bizler burada bir söz söyledikten sonra hakkımızda savcılıklar takibat başlatıyorlar ve hakkımızda iddianame, sonra da tecziye kararları geliyor. İşte diktatoryal yönetimlerin tipik özelliğidir. Bunu sadece biz söylemiyoruz, iktidar sıralarından çok değerli hukukçular da zamanında ifade etmişler ama bu sözün arkasında durmuyorlar.
Bu dönemin karakteri şudur, şurada yazıyor ya "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." Bu, doğru değil. "Egemenlik kayıtsız şartsız AKP iktidarının ve/veya Erdoğan'ındır."
Yine, Anayasa 9, yargı yetkisine Türk milleti adına mahkemeler karar vermiyor. Yine, mahkemeler AKP iktidarı adına ve/veya Erdoğan adına karar veriyor. Bu kararı verdiği içindir ki şu anda bizler baskı ve baskı tehdidiyle, cezalandırma tehdidiyle bu kürsüyü kullanıyoruz. Sonra hakkımızda mahkumiyet kararları veriliyor. Ama bu dönem geçecek, bu diktatoryal yönetimin sorumluları, bunu yürütenler yarın öbür gün bizim söylediklerimizi savunmak zorunda kalacaklar mahkemeler önünde. Anayasa'yı rafa kaldırmak ciddi bir suçtur. Bu suçu işlemeye devam ediyorlar.