HDP Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu, Meclis’te, 10 yıl önce bir suikast sonucu öldürülen Hrant Dink’in cinayetinin aydınlatılmasına ilişkin araştırma önergesi üzerine söz aldı. Milletvekillerine çağrıda bulunan Kerestecioğlu, "Parlamento’nun görevi bu ülkede yeni güvercin tedirginlikleri yaratmamaktır" dedi.
Kerestecioğlu şöyle konuştu:
Bundan tam on yıl önce bugün saat 14.57 civarında Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni, çok sevdiğimiz dostumuz Hrant Dink, arkasından üç kurşunla vurularak öldürüldü. Devlet, neredeyse tüm birimleriyle ve tüm kanıtlarıyla 11 ay öncesinden, Trabzon'da yaşayan Yasin Hayal'in Hrant Dink'i öldüreceğini biliyordu. Hayko Bağdat'ın bugün dediği gibi, on yıl önce bugün vurdular, on yıldır beyaz beresini kafasından hiç çıkarmadı devlet.
Sevgili Hrant Dink'i anlatmak çok zor. Ölümünden 3-4 ay önce kendisiyle Güncel Hukuk dergisi için bir röportaj yapmıştım ve yargılandığı o dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden “Türkleri aşağıladığı” tescillenirse bu ülkeden gitmesi gerektiğini ifade etmişti. Şöyle ifade etmişti duygularını: "Beni 'aşağıladı' diye yargısal bir kararla damgalarsanız o zaman ben 'Türklere olan saygımdan dolayı, aşağılayan biri olarak değerlendiriliyorsam bana düşen insani duruş sizden uzak yaşamaktır. En azından sizi üzmemek, sıkmamak için'. Yoksa ayaklarım beni bu ülkeden başka bir yere götürmesin, çöksün, kırılsın, burada kalayım, burada öleyim. Burası benim yaşam alanım, nereye bırakır, nereye giderim, yaşayamam. Hukuktaki bu haksızlığı ortadan kaldırmayı inşallah başaracağım ve kalacağım". Ölmeden dört ay önce bana bunları söylemişti Hrant Dink.
Bir şey daha söylemişti: "Bu iki halk arasında tekrar bir normalleşme nasıl sağlanır? Temel problematiğim bu benim, bunun için çaba gösteriyorum. Ama öbür taraftan Türkiye'de ‘soykırım olmuştur’u ilk söyleyen Ermeni benim zaten. Ama bunun arkasından Türklerden de bunu kabul edin diye bir şey beklemiyorum, bu benim sorunum değil ki, sizlerin sorunu. Özür falan da beklemiyorum, ben sizleri çok seviyorum ve sizinle beraber yaşayacağım diyorum. Tarihte olan bitenle yüzleşmek demokrat olmanın bir gereğidir. Yüzleşemezsen geleceği kuramıyorsun. Yoksa tarih benim temel sorunum değil, benim temel sorunum gelecek."
Hrant Dink son yazısında da: "Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet, kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."
Maalesef güvercinler vuruldu bu ülkede ve sadece Hrant Dink değil, başka güvercinler de vuruldu. Örneğin, Tahir Elçi aynı güvercin tedirginliğinde yaşatıldı son zamanlarında ve Tahir Elçi de bu ülkede aynı Hrant Dink'in tedirginliğiyle öldürüldü. Bu ülke maalesef Türkan Elçi ile Rakel Dink'i yoldaş yaptı, arkadaş yaptı, dost eyledi. Bu ülkenin karanlık odakları onları da buluşturdu.
Parlamento’nun görevi de bu ülkede yeni güvercin tedirginlikleri yaratmamaktır. Bu Parlamento’nun görevi, hangi cenahtan olursa olsun kim bir düşünce ifade etmek istiyorsa onun düşünce özgürlüğünü sonuna kadar savunmaktır. Ancak bu şekilde Biz Hrant Dinkleri, Tahir Elçileri ve başka çok değerli insanlarımızı, demokrat insanlarımızı, barışçı insanlarımızı ölümlerinin arkasından anmak yerine yaşar kılarız. Yoksa bu ülkeyi ölüler ülkesi olmaktan maalesef kurtaramayız.