HDP İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’a, TBMM Genel Kurulu’nun 23 Temmuz 2018 tarihli oturumunda yaptığı konuşmadaki 'bazı ifadeler'den dolayı iç tüzüğün 161’inci maddesi uyarınca iki birleşimlik ‘Meclis’ten geçici olarak çıkarılma’ cezası verildi ve bir aylık ödenek ile yolluğunun 3'te 2'si kesildi. Ayrıca AKP’liler, Şık'a manevi tazminat davası da açtı.
Ancak ‘Şık olayı’nda tartışma henüz bitmiş değil. ‘’Oturumu yöneten AKP’li Mustafa Şentop, ceza vermeden önce Şık’ı yeterince uyardı mı?’’, ‘’Ceza, muhalif partili vekillere bir gözdağı mı?’’, ‘’AKP’li vekillerin açtığı manevi tazminat davası kürsü dokunulmazlığı ile bağdaşıyor mu?’’ gibi sorular cevap arıyor.
HDP’li Meclis Başkanvekili Prof. Mithat Sancar, geçtiğimiz yasama döneminde iç tüzükte yapılan değişikler ve bu değişikliklerin Ahmet Şık’a yönelik uygulamasına dikkat çekiyor.
“Değişiklikler zaten çok sorunluydu, demokratik ilkelere, parlamentoculuğun ruhuna uygun değildi” diyen Sancar, ‘çok esnek ifadeler içeren değişikliklerin kötüye kullanılma ihtimali olduğunu’ söylemelerine rağmen, uyarılarının dikkate alınmadığını anlattı.
Sancar, “Ahmet Şık’ın konuşmasının yarıda kesilmesi ilk ayıptı ve hukuka aykırıydı. Kendisine fiziki saldırı yapılması bir rezalettir, skandaldır. Ardından, tüzüğe göre, birleşimlerden çıkarılma cezası verilmesi çoğunluk tahakkümünün bir göstergesidir. Yani çoğunluğun keyfi bir biçimde milletvekillerini susturabileceğine dair bir harekettir; o nedenle asla kabul edilemez. Üstüne bir de para cezası geliyor. Bunların hiçbir ne demokratik ilkelere ne de parlamentoculuğun 300-400 yılı bulan geleneklerinin ruhuna uygundur” diye konuştu.
Prof. Sancar’ın, Ahmet Şık’a verilen cezalar ve AKP’lilerin açtığı manevi tazminat davasına ilişkin T24 için yaptığı değerlendirmeler şöyle:
‘’Ahmet Şık’ın konuşması elbette AKP’lilerin hoşuna gitmeyebilir. Fakat düşünce özgürlüğü ve parlamenterlerin düşünce özgürlüğü bunları söyleme hakkını veriyor. Konuşmada bir hakaret yok, genel bir değerlendirme, sert eleştiriler var ve bunlar ilk defa dile getirilmiyor. Öte yandan milletvekillerinin söz söyleme hakkı, hele Meclis kürsüsünde görüşlerini dile getirme hakkı, mutlaktır. Yani kürsü dokunulmazlığı herhangi istisna kabul etmiyor; bir tek hakaret diye ayrı bir durum var.
‘’İç tüzükte geçen dönem yapılan değişiklikler zaten çok sorunluydu, demokratik ilkelere uygun değildi, parlamentoculuğun ruhuna uygun değildi… Bunu hep söyledik. Ayrıca çok esnek ifadeler içeren değişikliklerdi. Bunun kötüye kullanılma ihtimali olduğunu da dile getirdik fakat bunları dikkate almadılar ve iç tüzüğü değiştirdiler.
‘’Ahmet Şık’ın konuşmasının yarıda kesilmesi ilk ayıptı ve hukuka aykırıydı. Kendisine fiziki saldırı yapılması bir rezalettir, skandaldır. Ardından, tüzüğe göre birleşimlerden çıkarılma cezası verilmesi çoğunluk tahakkümünün bir göstergesidir. Yani çoğunluğun keyfi bir biçimde milletvekillerini susturabileceğine dair bir harekettir, o nedenle asla kabul edilemez. Üstüne bir de para cezası geliyor. Bunların hiçbir ne demokratik ilkelere ne de parlamentoculuğun 300-400 yılı bulan geleneklerinin ruhuna uygundur.
‘’Hakaret davası açmış olmaları da Ahmet Şık’ı ya da başka muhalifleri sindirme yöntemlerinden biridir. Bir de yargının durumu ortada. Yargı bu kadar iktidara bağımlı hale gelmişken iktidar, yargı üzerinde bu kadar büyük bir güce sahipken mahkemeleri de devreye sokmak aynı şekilde bir zavallılık ifadesidir bana göre. Yani Ahmet Şık ve benzeri insanları, bütün muhalifleri iç tüzükle, Meclis çoğunluğuyla mahkemelerle sindirme harekâtıdır, operasyonudur. Bundan sonuç almak mümkün değil.
Ahmet Şık bunun en önemli örneklerinden biridir. Her dönemde haksızlığa uğrayan, hakikat bildiği şeyi bedelini göze alarak savunun bir insandır. Kendisini bu yolla sindirebileceklerini düşünüyorlarsa sadece gülerim buna. Ayrıca Ahmet Şık, hiç şüphesiz yalnız değildir. Bütün HDP Grubu ve partisi, aynı noktada durmaktadır. Sadece HDP de değil, kamuoyunda çok geniş bir çevre de Ahmet Şık’ın yanındadır ve arkasındadır.
TBMM Genel Kurulu’nun 23 Temmuz 2018 tarihli oturumunda HDP’li Ahmet Şık’ın konuşması AKP’lileri kızdırdı. AKP’li eski milli futbolcu Alpay Özalan’ın da içinde olduğu bir grup kürsüye gelerek Şık’ın üzerine yürüdü.
Oturumu yöneten AKP’li Mustafa Şentop, mikrofonu kapatarak konuşmasını yarıda kestiği Ahmet Şık’a, iç tüzüğün konuşma üslubunu düzenleyen 67’nci maddesini hatırlatmak istedi. Ancak hatırlatma, kürsüye yürünmesi nedeniyle çıkan kargaşada tam anlamıyla anlaşılamadı.
Genel Kurul tutanaklarında da HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan'ın oturumu yöneten Şentop’a, ceza verilmeden önce 67’nci madde uyarısında bulunması dikkat çekiyor.
İşte o gün yaşananlar:
AHMET ŞIK (İstanbul) - Herkese merhaba.
Öncelikle şunu bilin: Kanun teklifinin hukuki dayanaklarına dair içerik tartışmasına girmeyeceğim, çünkü tartışmamız gereken, iktidarınızın meşru ve yapmak istediklerinizin hukuki olup olmadığıdır. Sahip oldukları güç ve iktidarı sonsuza kadar ellerinde tutabilecekleri yanılgısıyla yasaları silah, yargıyı da tetikçi hâline getirme çabasına girişmiş ne ilk iktidarsınız ne de son olacaksınız ve önümüze koyduğunuz bu yeni yasa metniyle darbecilerin basit bir karikatüründen ibaretsiniz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu nasıl bir üslup Sayın Başkan?
ŞAHİN TİN (Denizli) - Eline verilmiş olan yazıyı okuma bence.
AHMET ŞIK (Devamla) - 12 Eylül cuntası nasıl emir adaletini ürettiyse darbecilerin halefi olan sözüm ona demokrasiye geçiş sürecinin hükûmetleri de bunu bir fırsata dönüştürmek istediler. Sandılar ki yargının boynuna geçirdikleri ipi ne kadar kısa ve sıkı tutarlarsa hukukun üstünlüğü vaveylası eşliğinde iktidarları da o kadar güvende olur. Peki, amaç hasıl oldu mu? Hayır, geldikleri gibi gittiler ama geride bıraktıkları miras tıpkı sizlerin bırakacağı gibi kimsenin hatırlamak istemediği korkunç bir yeryüzü cehennemi oldu.
Bugüne dek hükmünü sürdüğünüz fiilî yönetim biçiminizi daha da şeritleştirmek, kötülüğünüzün iktidarını arşa değdirmek ve zulmünüzü meşrulaştırmak için darbeye karşı tedbir görünümü altında OHAL ilan etmeniz hiç şaşırtıcı değildi. 251 insanın canına mal olan bir kanlı kalkışmayı "Allah'ın lütfu” diye görmenizin sırrı da burada saklıydı.
Darbeye direndiğini iddia edenlerin darbe hukukuna dört elle sarılması bu yüzden trajikomikti ama hem yaşanacak trajediye hem de düşeceğiniz komik durumlara aldırmadan bunu yaptınız. OHAL'i ilan etmekte zaten hiç vakit kaybetmediğiniz gibi iki yıl boyunca bütün lütuflarından yararlanmaya da doymadınız. Şimdi, yarattığınız toplumsal enkazın üzerine bir de tüy dikmenin peşindesiniz.
Yurttaşlara karşı kelimenin gerçek anlamıyla bir canavara dönüştürdüğünüz hukuku bu yasal düzenlemeyle kalıcılaştırmak istiyorsunuz. Çünkü artık kirli suç ortaklıklarından menkul rejiminizin derinleşmesi, kökleşmesi ve kurumsallaşabilmesine ihtiyacınız var.
Kanlı bir kalkışmaya ve hemen sonrasında yaratılan hukuksuzluklara karşı ilelebet sizin aklınızla düşünelim, sizin dilinizle konuşalım istiyorsunuz, çünkü darbeci güruhla suç ortaklığınızı ortaya koyacak hakikatin sonsuza kadar sır olarak kalmasını istiyorsunuz.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Bu nasıl bir üslup Sayın Başkan?
AHMET ŞIK (Devamla) - Yağma ve talan üzerine inşa ettiğiniz suç düzeninize yönelik en küçük bir itiraza dahi katlanmak istemiyorsunuz. Aksine davrananları medyanızda hedef gösterip trollerinizle linç ettiriyor, yargınızla da rehin alıyorsunuz. Karşınızda diz çökmeyenlere salmak istediğiniz bu ibret ve korku dalgası yetersiz kaldığında ise sokakları milislerinizle dolduruyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Bunu sen mi yazdın?
AHMET ŞIK (Devamla) - Devletin sorumlulukları vardır, bireyin ise hakları. Bizde ise devletin her zaman sadece yetkileri oldu. İktidarınızın devletiyse birey haklarının gaspçısına dönüştü. Artık ülkemizde evrensel normlarla tanımlı hukuka uygun yaşama hakkına sahip tek bir yurttaş bile yok. Yargıyı elinizde bir sopaya dönüştürüp iktidarınıza yönelik her türlü eleştirinin derdest edilmesi ve siyasal rakiplerinizi tasfiye için kullanıyor ve hukuk cinayetlerinin altına pervasızca imzanızı atıyorsunuz. Kimi zaman da siyasi iktidarınızı besleyen cinayetler, yolsuzluklar, hırsızlıklar ve her türlü çirkinliğiniz ortaya çıkmasın diye yargının iplerini çekip üç maymunu oynatıyorsunuz.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen ne biçim konuşuyorsun?
AHMET ŞIK (Devamla) - Örnek mi istiyorsunuz? Seçimin hemen arifesinde Suruç'ta hastane içinde Şenyaşar ailesinin katledilen 3 ferdinin katilleri onca tanığın, kamera görüntülerinin, ayan beyan delillerin varlığına rağmen korunmadı mı?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sakin... Sakin...
AHMET ŞIK (Devamla) - Ailenin hayatta kalan kadın ve çocukları Suruç'u terk etmek zorunda kalırken hiç mi utanmadınız?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Vallahi heyecandan gidecek, az kaldı.
AHMET ŞIK (Devamla) - Başta HDP'nin eş başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş olmak üzere, seçilmişleri sudan gerekçelerle hapishanelere tıkıp yok etmeye çalışmıyor musunuz?
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hangi sudan gerekçe? Hangi gerekçe?
AHMET ŞIK (Devamla) - Milletvekilleri Enis Berberoğlu ve Leyla Güven'i hapiste tutabilmek için bin takla atmıyor musunuz? Siz daha iyi bilirsiniz, Roboski katliamcıları cezasızlıktan aldıkları güçle kapalı kapılar ardında yeni katliam planları yapıyor olabilir mi?
Soma'da ve pek çok yerde meydana gelen iş cinayetlerindeki siyasi sorumluluğunuz, şaşaalı adalet saraylarınızın koridorlarında örtbas edilmiyor mu?
Aladağ, Karaman başta olmak üzere, tarikat ve vakıf yurtlarında kalan parmak kadar çocuklar kurumları yıpratmanın ikiyüzlülüğüne kurban edilmedi mi? Türkiye, artık sadece kâğıt üstünde bir cumhuriyet; yani yurttaşı güdülmesi, yeri geldiğinde dövülmesi icap eden bir sürü gibi gören hukukun rafa kaldırıldığı sözde bir cumhuriyet. İktidarınızın Türkiyesi’nin yeni hukuku hak kavramının yerini tamamen alaşağı ederek devletin sahip olduğu orantısız yetkilerinin yanında bir de aşkın haklar manzumesini veriyor ve bunu bir kurumsallığa değil, tekil bir şahsiyete sunuyor. Bu şahsiyet cumhurunun yarısının inanmadığı bir başkan, kendisi de aynı şekilde cumhurunun yarısına inanmıyor.
BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kendin barajı geçemedin, destek aldın be!
AHMET ŞIK (Devamla) - Bu yüzden iktidar olarak kendinize tetikçi kıldığınız yargınızla birlikte, artık evrensel hukuk normlarına denk düşen yasal sınırlarınıza çekilmelisiniz; fakat biliyorum ki bu çağrıya riayet etmeyeceksiniz. O hâlde, en azından ne olduğunuz bir kez daha yüzünüze karşı söylenmeli. İktidar olmanın yarattığı kibrinizi yalan ve cehaletle yoğuruyorsunuz, hakikati söyleyenlere yönelik saldırganlığınızı ise âcizliğinizle besliyorsunuz. Ahlaksızlığınızı, yeterli gelmediğini biliyor olsanız da yüzsüzlükle... (AKP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)
(Mikrofon, Başkan tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Bir dakika... Bir dakika... Sözü kestim. (AKP sıralarından gürültüler)
Bir dakika... Sözünü kestim kürsüdeki hatibin.
Böyle şey olamaz, 67’nci maddeye göre... (AKP ve HDP sıralarından karşılıklı kürsüye yürümeler)
BAŞKAN – Hakaret etme imkânı vermiyor bu kürsü kimseye.
BAŞKAN – Lütfen... Sayın Şık... Bir dakika... Sözünüzü kestim, mikrofonu kapattım. (AKP ve HDP sıralarından gürültüler)
Arkadaşlar, bir dakika... Bir dakika... Kimseye hakaret etme imkânı vermiyor bu kürsü ya. Hakaret etme imkânı yok. Böyle şey olamaz, böyle şey olamaz.
BAŞKAN - Değerli arkadaşlar, İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın az önceki oturumda sarf etmiş olduğu sözler iç tüzüğün 161’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının (3) numaralı bendi kapsamında olduğundan Meclis’ten geçici olarak çıkarma cezası gerektirmektedir. Bu nedenle İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’a İç Tüzük’ün 161’inci maddesi uyarınca Meclisten geçici olarak çıkarma cezası verilmesini teklif edeceğim. İstanbul Milletvekili Ahmet Şık savunma yapabilir yahut başka bir milletvekili onun adına savunma hakkını kullanabilir.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan…
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kurtulan.
FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, yani burada, bu kürsüde sürekli birbirimizi ağır eleştiren konuşmalara Meclis her zaman tanıklık etmiştir maalesef. Bugün de Sayın Ahmet Şık konuşmasını yaparken siz de zamanında uyarabilirdiniz, eğer… (AKP sıralarından gürültüler)
İç tüzük hükümlerine göre verilen ceza maddeleri:
Konuşma üslûbu
MADDE 67- Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı sözler söyleyen kimseyi Başkan derhal, temiz bir dille konuşmaya, buna rağmen temiz bir dil kullanmamakta ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet eder. Başkan, gerekli görürse, o kimseyi o birleşimde salondan çıkartabilir.
Başkanlığa gelen yazı ve önergelerde kaba ve yaralayıcı sözler varsa, Başkan, gereken düzeltmelerin yapılması için, o yazı veya önergeyi sahibine geri verir.
Meclis’ten geçici çıkarma
MADDE 161- Meclisten geçici olarak çıkarma cezası aşağıdaki hallerde verilir: 1. Aynı birleşim sırasında üç kere kınama cezasına uğramak; 2. Bir ay içinde beş kere kınama cezası almak; 3. Görüşmeler sırasında Cumhurbaşkanına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başkanına, Başkanlık Divanına, Başkanlık görevini yerine getiren Başkanvekiline, milletvekiline, Türk Milletinin tarihine ve ortak geçmişine, Anayasanın ilk dört maddesinde çerçevesi çizilen Anayasal düzene hakaret etmek ve sövmek, Türkiye 44 Cumhuriyetinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü esasında Anayasada düzenlenen idari yapısına aykırı tanımlamalar yapmak; 4. Görüşmeler sırasında halkı veya Devlet kuvvetlerini yahut kamu organ, kuruluş ve görevlilerini kanun dışı hareketlere, ayaklanmaya veya Anayasa hükümlerini bozmaya teşvik veya tahrik etmek; 5. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna ve komisyonlara silahlı olarak girmek; 6. Meclis yapıları yahut eklentileri içinde yasak bir eylemde bulunmak; 7. Fiili saldırıda bulunmak.