HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar, Meclis Genel Kurulu'nda Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalı sürecin sonlandırılması için Ocak 2016’da “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza atan akademisyenlerin cezalandırılmasına ilişkin önerge üzerine söz aldı. Sancar şöyle konuştu:
"Bu ülkenin yakın tarihinin en önemli, en olumlu aşamalarından biri çözüm süreciydi. Ne yazık ki o süreç tam da başarıya doğru önemli bir ivme kazanmışken rafa kaldırıldı. Ondan sonrası ise çatışmalara yeniden dönülmesi oldu. Çatışmaların sonlanması için çeşitli çevrelerin barış talebi oldu. Bu talep çeşitli etkinliklerle dile getirildi. Mesela, Kamu Emekçileri'nin 29 Aralık'ta bir günlük iş bırakma eylemi vardı, amaç da “barış hemen, şimdi” çağrısını yaygınlaştırmaktı. "Savaşa hayır, barış hemen, şimdi" şiarıyla yapılmıştı. Daha sonra, akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız” başlıklı bildirisi yayımlandı. Burada da talep edilen şey çözüm sürecine yeniden dönmek, barış şartlarını yeniden tesis etmekti. Fakat iktidar bir kere artık şiddet politikalarına, savaş stratejisine dönmeye karar vermişti."
Çözüm süreci devam ederken "barış" sözünü ağzına almayan hain ilan ediliyordu. Orada da bir yanlışlık vardı. Tabii ki sürece yönelik eleştiriler yapılabilirdi fakat kim süreci eleştiriyor idiyse derhâl hain ilan ediliyordu. Barışın sadece "barış" sözcüğünün iktidarın tekelinde olduğu iddia ediliyordu. Ama bu sefer "barış" sözcüğünü ağzına alan hain ilan edilmeye başlandı. Hain ilan edilmek tek başına sözde kalsa neyse ama 10 Ekim'de barış talebiyle Ankara'da yapılan mitinge Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kanlı saldırısı yapıldı. Barış artık talep olarak dile getirildiğinde çok ağır bedeli olan bir kavram, bir şiar hâline gelmişti.
Sonra, akademisyenlere yönelik tasfiye süreci başladı. Sadece işten atmalar değil, pasaportlara el koymalar, yurt dışına çıkış yasakları ve ardından da yargılamalar geldi. Bütün bunlar barış politikalarını savunmayı her alanda engellemeye yönelikti. Çünkü iktidar ancak şiddet ve savaş politikalarıyla bu hükmünü sürdürebileceğine inanmıştı, barış talebi bu stratejiyi sarsıyordu, rahatsız ediyordu.
Engellenen barış eylemleri, katledilen barış göstericileri, tasfiye edilen barış akademisyenleri bize bir şeyi yeniden hatırlatmalı. Eğer savaş politikalarıyla devam ederseniz yarın öbür gün bu politikalar sizleri vurmaya başlayacak. Çünkü bu politikaların üzerine inşa edilen şey tek adam yönetimi, tekçi yönetimdir. Bu yönetimde kimseye, sizlere de söz hakkı olmaz, herkes bundan nasibini alır, burada bedelini ödemek zorunda kalır. Tek çıkar yol var Türkiye için: Barış. Çözüm için de tek yol var: Diyalog, müzakere, demokrasi.