HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, cuntacılar tarafından TBMM'nin de bombalandığı darbe girişimine ilişkin olarak, "Darbeye nasıl karşı çıkıyorsak aynı şekilde demokrasiyi de istememiz gerekiyor. Diyarbakır Meydanı'ndan yaptığımız bu çağrıyı acizlik olarak algılamayın, biz çözüm adına, cenazeler ülkenin dört bir yanına gitmesin diye çağrı yapıyoruz. En erdemli yol, çözüm ve müzakere en erdemli yoldur" diye konuştu. Öte yandan Demirtaş, Abdullah Öcalan hakkında da "İmralı tecridi bitmeli, gerçek bir çözüm sürecine dönülmeli. Öcalan'a yönelik tecrit için yaptığımız çağrılar propaganda değil çözüm çağrısıdır. Rehine sistemi son bulmalı" dedi.
Demirtaş, 15 Temmuz'da gerçeklen darbe girişimi ve ardından başlayan soruşturma süreciyle ilgili olarak, "Darbeye karşı durmak Erdoğan’a destek vermek değildir, askerden asla medet ummayacağız. Darbeye karşıyız ama AKP’nin hatalarına da boyun eğip susmayacağız" diye konuştu. Demirtaş, darbe girişiminin ardından hükümetin tavrını eleştirerek "Ortada ortak bir makul devlet aklı, konuşabileceğiniz bir zihniyet yok. Çıldırmış, aklını yitirmiş, panik halinde bir devlet var Ankara’da" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, cuntacı olduğu suçlamasıyla tutuklanan askerlere de değinerek, "Sur'da 8 aydır yaşananlar için 'Şu tankları yürütmeyin bunlar sizi de götürür' dediğimizde bizlere 'Hainlik yapıyor' diyenler şimdi gece gündüz 'sokağa çıkın' diyor. O gün sesimize kulak verseydiniz, asker de polis de ölmeseydi çözüm bulsaydık olmaz mıydı? Arkadaşlarımız parlamentoda bunları anlatırken 'asker sivil öldürmez' diyorlardı. Şimdi o AKP'lilerden biri çıkıp özür dilesin. Belediyelerin kepçelerini kışlaların önüne çekmişler. Malatya Belediyesi hendek kazmış. Tanklar geçmesin diye. La hani hendek ihanetti. Demek ki her canlının kendini savunması meşrudur" dedi.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır il örgütleri ve Özgür Kadın Kongresi’nin (Kongra Jinên Azad-KJA) Diyarbakır mitingi bugün İstasyon Meydanı'nda gerçekleşti.
Mitinge HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, İmralı Heyeti temsilcileri ile DTK ve DBP eş başkanları katıldı.
Darbelere hayır
Kurulan sahnenin arasına "Darbelere karşı radikal demokrasi" yazılı pankart asılırken, mitingin yapılacağı alanda, "Emeğime sahip çıkıyorum, darbelere direniyorum", "Bu HAL ile OHAL demokrasi getirmez" yazılı pankartlar yer aldı.
İmralı Heyeti üyesi, HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise, alandaki on binleri Kürtçe ve Türkçe selamladı.
Önder, “Dünyanın hiçbir ikliminde, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir kent yoktur. Başı yere düşse de dizi toprağa, yere değmeyen; böyle bir vilayet, böyle bir halk dünyanın hiç bir yerinde yok. Hepinizi saygı ile selamlıyoruz” dedi.
Önder’in konuşmasından satır başları şöyle:
“Hükümet bu darbeyi temizlemeye çalışıyor. Hepsini, tek tek eliyle yerleştirdiği darbecileri bulamıyor. Sayın Öcalan 2 metrekarelik zindandan tek tek, her gün ve her zaman bunları uyardı. Biz şahidiz, siz şahitsiniz, Allah, bütün kainat şahittir.
“İmralı heyeti olarak boynumuzun borcudur bunları söylemek. Bugün hapsedilen, tutsak edilen, tecride maruz bırakılan sadece Sayın Öcalan ve bir halkın kimliği, onuru değildir. Buradan tüm demokrasi ve barış güçlerine sesleniyorum. Hapsedilen, sesi duyulmasın istenen insan sadece bu bölge ve ülkeye değil, tüm insanlığa, 21’inci yüzyılın temel paradigmalarını, çözümlerini, geleceği kucaklayan önermeler yapan insandır. Bu nedenle sadece Amed’in, Kürtlerin değil, insanım diyen herkes için bir mesele olmalıdır. Böyledir de.
“Darbecilerin 15 Temmuz’da 2-3 saatliğine İstanbul ve Ankara’yı maruz bıraktığı bombardımana Sur, Cizre, Gever, Nusaybin, Şırnak aylarca maruz kaldı. Buna sesini çıkarmayanlar bu halkın yıkımının müteahhitliğine soyunuyor. Buradaki çanaktan yalak kapma peşindeler. Onlara da lanet olsun.
“Barışı katlettiler. Böyle bir halk bulunmaz. Tüm yaşanmışlıklara rağmen. Bir darbeye maruz kaldık, hayatını kaybedenlerin hepsini yad ediyoruz. Demokrasi mücadelemizde onların anısını da yaşatacağız.
“Ama kimse bu darbeye yaklaşık bir yıldır bölgenin maruz kaldığını dile getirmedi. Dile getirmek bizim, ayıkmak hükümetin işidir. Köprüden önceki son çıkıştayız. Biz sizi uyardık, yine uyarıyoruz. Bu halk demokrasi arzusuna sahip çıktı. Bugün de öyle. Ama siz bu halkın siyasi temsilcilerinin dokunulmazlıklarını kaldırıp, sivil siyasetçileri, yerel yöneticilerini zindanlara atıp, kayyım atama fantezileri kurup, bu kampanyayı yürütenlere dokunulmazlık getirdiniz. Ne ekersen onu biçersin demek bize yakışmaz.
“Bu harmandan insanlığa hiçbir bereket, rahman yoktur. Bu ülkenin ortak geleceğini Sayın Öcalan’ın işaret ettiği radikal demokraside, eşit, adil bir barışın kurulmasında, bunun inşasında seferber olalım. Darbelerle ancak böyle baş edilir.
“Darbe konusunda sizden daha tecrübeliyiz. Sayın Öcalan’ın işaret ettiği mekanikler buralarda vücut buluyor neredeyse her zaman. Üzerimize düşeni yaptık, yapmaya hazırız. Ama kimse bizden yüzsuyu dökmemizi, sessiz kalmamızı, boynumuzu bükmemizi beklemesin, fıtratımızda yok, mayamızda yok.
“Diyarbakırlılar derler ya ‘sahnesi belli ediyor’. Bizim sahnemiz belli ediyor. Neye hazır olduğumuzu biliyor. Gelin Sayın Öcalan üzerindeki insansız, izansız, hukuksuz tecride son verin. Kendinizi koruyamıyorsunuz. Yanınızdaki asker boynunuza kayış geçiriyor.
“Bu noktada sizin vereceğiniz güvence Kürt halkını, demokrasi çevrelerini ne kadar rahatlatabilir. Bir an önce hukuksuzluğa son vermeye, barışın güvencesini Sayın Öcalan’a teslim etmeye çağırıyoruz.
“Darbecilerin bu toprakta yürütülen katliamlardaki payını, sorumluluğunu aramaya başlamadan, Hurşit Külter’i bulmadan, akıbetini bildirmeden, mezar taşı bile belli olmayan kayıplarımızla hesaplaşmadan darbelerle başa çıkamazsanız.
“Barışı siz başlattınız Amed halkı. Başta hasta tutsakların ölüm orucu olmak üzere bu ülkeyi yönetenler buna mecbur kaldılar. Özgürlük nöbeti başlatanlara selam olsun. Herkesi buraya destek olmaya çağırıyorum.”
Sırrı Süreyya Önder'in ardından kürsüye çıkan Selahattin Demirtaş'ın konuşmasının tamamı şöyle:
"5 Haziran 2015’te bu meydanda konuşmak yapmak üzere beklerken burada bir katliamla barbarlıkla karşılaştık. O gün o katliamda hayatını kaybeden ve canını ortaya kardeşimi minnetle anıyorum. Bugün çok daha kararlı ve sağlam bir iradeyle meydanlardayız.
"Kamışlı’da IŞİD’in katliamında yaşamını yitiren bütün kardeşlerimi Ahmet anıyorum. Sözde din adına ortaya çıktığını iddia eden bu barbar anlayışı topraklarımızdan silene kadar mücadele edeceğiz.
"Evet darbelere hayır, hemen demokrasi istiyoruz şiarıyla meydanlardayız. Ne istediğini ve nasıl istediğini bilen halklar özgürlüğüne en yakın halklardır. Amed halkı da böyledir. Bu meydanı dolduranların vereceği mesajı herkesin iyi okuması gerekiyor.
"36 yıl sonra ilk kez bir askeri darbeyle karşı karşıya kaldık. 12 Eylül’de cuntacı Kenan Evren yönetime el koyduğunda yönetimde Süleyman Demirel vardı. 12 Eylül’den bu yana darbeci bir anlayış zaten devam ediyor. 12 Eylül’de bizler halk olarak bu cuntacı zihniyetin karşısında nasıl durduysak 15 Temmuz’da da aynı şekilde karşı durduk. 15 Temmuz’da darbeye karşı çıkmak Erdoğan’a destek vermek değildir. Demokrasiye sahip çıkmak demektir. Her türlü darbeye hayır diyeceğiz ve demeye devam edeceğiz. Bir kez daha cuntacılar tankına, topuna güvenerek yönetime el koymaya kalkışırsa yine karşısında olacağız. Biz asla askerden yana olmayacağız. 15 Temmuz’da sokağa çıkanları selamlıyoruz. Darbeye karşı çıkmak, darbe zihniyetine karşı net tutum almak demokrat olmak adına zorunluluktur. Darbeden medet umarak kimse demokrat olamaz. Darbeye karşı olmak bir şarttır ama yeterli değildir.
"Tarihi bir süreçteyiz. Ben darbeyi bir Allah’ın lütfu olarak tanımlayacağım ama tam da bir kavşaktayız. 2 yol var. İlk yol Türkiye’yi mayınlarla, darbelerle dolu bir yoldur. Diğeri barış yoludur. Biz meydanlardayız. Madem darbe tehlikesi ortadan kalktıysa barışın yoluna hep beraber girelim. Darbeye karşıyız ama AKP’nin hatalarına da boyun eğip susmayacağız. Kendi demokrasi şölenlerinizi 50 kanalda yayınlıyorsunuz ama HDP’nin mitinglerini bırakın canlı yayınlamayı akşam haberlerinde bile göstermiyorsunuz sevsinler sizin demokrasinizi…
"Kürt halkı bir şey istemiyormuş gibi davranıyorlar. Devlet yeniden yapılanacak. Devletin bütün kurumlarının işleyişinin çoğulcu olması lazım. Devlet kimsenin malı, babasından kalmış miras değildir. Devlet hepimizin hizmetkârı olmak zorundadır…"
"Devlet yeniden organize olurken bütün kurumları parlamentonun denetimine açalım o zaman işte devleti darbe kurumu olmaktan çıkarırız. Şuanda yapılan şey buysa eğer bizlerin önerdiği Demokratik Cumhuriyetin İnşası Komisyonu kurulmalıdır. Barış, eşitlik adalet adım adım böyle inşa edilir. Kurunun yanında yaş yanmasın. Cemaatin gerçekleştirdiği, AKP’nin desteklediği KCK operasyonlarında zindanlarda yattık, hiç olmazsa gözaltına alındık, copunu gazını yedik. AKP bunları hep destekledi. Biz uyardıkça bizi hain ilan ettiler, onları dost ilan ettiler. Bak devran hangi noktaya geldi. Biz diyoruz ki adalet herkese lazım. Bize işkence yapanlar var tutuklananlar, bizi haksız tutuklayanlar var onlara da işkence yapmayın diyoruz. İşten atılanlar gerçekten darbeciyse cezalandırılsın, tutuklananlar gerçekten darbeciyse tutuklansın.
"Ortada ortak bir makul devlet aklı, konuşabileceğiniz bir zihniyet yok. Çıldırmış, aklını yitirmiş, panik halinde bir devlet var Ankara’da…
"Şimdi yapmamız gereken şey darbeye nasıl karşı çıkıyorsak aynı şekilde demokrasiyi de istememiz gerekiyor. Diyarbakır meydanından yaptığımız bu çağrıyı acizlik olarak algılamayın, biz çözüm adına, cenazeler ülkenin dört bir yanına gitmesin diye çağrı yapıyoruz. En erdemli yol, çözüm ve müzakere en erdemli yoldur. Çözüm sürecinde en net iradeyi ortaya koymuş bir halk önderini küçümseyerek çözüm adına bir mesafe kat edemezsiniz.
"OHAL ile yetkileri genişletip diğer muhalifleri ezmeye çalışırlarsa kaos çıkar. Öcalan'a yönelik tecrit için yaptığımız çağrılar propaganda değil çözüm çağrısıdır. Rehine sistemi son bulmalı. Meydanlara çıkanlar demokrasi adına bir kez de barışı haykırın. Tecrit son bulsun, İmralı sitemi son bulsun ve tez zamanda çözüme dönmemiz lazım. Barış ve demokrasiyi güçlendirelim. Kürt sorunu kanamaya devam ederse hiçbir şey değişmeyecek. Her canlı kıymetlidir.
"Sur'da 8 aydır yaşananlar için şu tankları yürütmeyin bunlar sizi de götürür dediğimizde bizlere hainlik yapıyor diyenler şimdi gece gündüz 'sokağa çıkın' diyor. Sur'da operasyonu yapan darbeci tutuklu, Cizre, Yüksekova'yı yapanlar bugün darbeci ve tutuklu. o gün sesimize kulak verseydiniz asker de polis de ölmeseydi çözüm bulsaydık olmaz mıydı? Arkadaşlarımız parlamentoda bunları anlatırken 'asker sivil öldürmez' diyorlardı. Şimdi o AKP'lilerden biri çıkıp özür dilesin. Belediyelerin kepçelerini kışlaların önüne çekmişler. Malatya Belediyesi hendek kazmış. Tanklar geçmesin diye. La hani hendek ihanetti. Demek ki her canlının kendini savunması meşrudur.
"Kürtler yıllardır meydanlardalar, siz gaz sıkıyorsunuz, tutukluyorsunuz. Meşru savunma herkesin hakkıdır. Kimseye durup dururken saldıramazsın.
"Umarım Kürtlerle Türkler bu tarihi dönemde birbirini iyi anlarlar, barış ve huzur içerisinde yaşabileceğimizi umarım herkes görür. Bizler yıllarca OHAL ile yaşadık, düşmanımız yaşamasın. Bunlara rağmen halk meydanlarda barış için el uzatıyorsa bu çaresizlik değil halkın büyüklüğü ve erdemidir. Halk bütün sorunların, kapalı tüm kapıların anahtarıdır. Sokaklar demokrasinin inşa edildiği alanlardır. Cumhurbaşkanı'nın tüm mesajlarına bakın yıllarca sokağa çıkanlar teröristtir dedi kendisi döndü dolaştı sokağa mahkum oldu. Sokağın rengi demokrasinin özü ve esasıdır. Darbelere karşı durup demokrasiyi savunma adına tecride son verip sayın Öcalan ile müzakereye yeniden dönmek için lütfen demokratik hakkınızı kullanın. Şeyh Said ve arkadaşlarını torunları olarak mahçup etmedik, utandırmadık. Amed halkının bugün bize verdiği mesaj bizim için talimattır."