KCK Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar, Öcalan ile görüşmelerle başlayan sürecin sağlıklı ilerlemesi için bir çatışmasızlık ortamına ihtiyaç olduğunu söyledi. Aydar "İki taraflı bir ateşkes hemen devreye girmelidir" dedi.
İsviçre Parlamentosu’ndaki Kürt Dostluk Grubu ve Hükümet Dışı Örgütler (ONG) tarafından organize edilen “Tarafsız ülkelerin Kürt sorununun çözümündeki rolü” konferansına katılan KCK Yürütme Konseyi üyesi Aydar, PKK ile devlet arasında bugüne kadar gerçekleşen temasları, PKK'nın ateşkes ilanlarını ve Kürt tarafının pozisyonunu anlattı. Aydar, görüşme sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için bir çatışmasızlık ortamına ihtiyaç olduğunu söylerken, Kürt tarafının taleplerini aktardı.
Süreç nasıl işler, eksiklikler nasıl giderilir, bu süreçten barışçıl bir çözüm çıkar mı, çıkmaz mı, sorularına bir kenara koyduğunu ifade eden Aydar, Kürt tarafının bu sürece yönelik görüş ve yaklaşımlarının ne şekilde olduğunu ortaya koyacağını söyledi.
Fırat Haber Ajansı'nda yer alan Aydar’ın konuşması özetle şöyle:
"Sayın Abdullah Öcalan, hareketin kurucusudur, lideridir ve hareketi her düzeyde temsil etmektedir. Dolayısıyla kendisiyle görüşmelerin başlatılması yerinde ve isabetli bir karardır. Ancak şu an içinde bulunduğu şartlar bir barış sürecini yürütmeye müsait değildir. Onun için bir an önce barış sürecini rahatlıkla yürütebileceği şartların kendisine sağlanması gerekir. Öncelikle istediği bilgi ve belgeye ulaşabilmesi, örgüt yönetimi dahil istediği kişi, kurum ve çevrelerle görüşebilmesi ve görüşme heyetini istediği şekilde oluşturmasına imkan sağlamak gerekir. Örgüt, “siz başkanımızla görüştünüz ayrıca gelin bizimle de görüşün” demiyor. Örgüt başkanıyla ortaklaşmak istiyor. Eğer barış konusunda samimiyet varsa bu konuda engel çıkarılmaması gerekir.
Kürt tarafı, bu sürece yeni bir süreç ve her şeyi baştan ele alan bir süreç olarak görmemektedir. Bu daha önceki süreçlerin devamıdır. Özellikle Oslo sürecinde nerede kalınmışsa oradan devam etmek niyetindedir. Dolayısıyla o süreçte oluşturulan belge ve mutabakatlara bağlıdır. Kürt tarafının o süreçte sunduğu yol haritası ve protokoller geçerliliklerini korumaktadırlar.
Sürecin sağlıklı ilerlemesi için bir çatışmasızlık ortamına ihtiyaç vardır. İki taraflı bir ateşkes hemen devreye girmelidir. Bunun yanında Kürt siyasetçilerine yönelik tutuklama kampanyaları ve polisiye operasyonlar da durmalıdır. İki tarafta açıklamalarına ve diline dikkat etmeli, süreci olumsuz etkileyecek açıklama ve yaklaşımlardan uzak durulmalıdır. Bu çerçevede ilgili tarafların ve katkı sunabilecek kesimlerin içinde yer aldığı ve yetkisini TBMM’den alan bir Barış Konseyi kurulması gerekir.
Kürt sorununun kalıcı çözümü için, üzerinde mutabık kalınan hususları yasal ve anayasal ifadeye kavuşturmak gerekir. Hazırlanacak yeni anayasanın, Kürt kimliği başta olmak üzere çeşitli toplusal-kültürel kimliklerin varlığını ve kendilerini özgürce ifade etmelerini kayıtsız ve şartsız olarak sağlaması, anadilde eğitimi garantilemesi, demokratik siyaset, ortak vatan ve demokratik uluslaşma anlayış ve uygulamalarına da açık olması gerekir. Bu çerçevede siyasi partilerin ve sivil toplumun da yeterince dâhil edildiği bir Anayasa Konseyini (konvansiyon, kurucu meclis rolüne yakın) oluşturmak gerekmektedir.
Demokratik barış ve uzlaşının gelişmesi ve güven ortamının sağlanması açısından şimdiye kadar yaşanan çatışma ortamında Türkiye ve Kürdistan’da büyük acılar ve travmalar yaratan, uluslar arası savaş kurallarına ve insan haklarına aykırı olayları araştırarak açığa çıkaracak Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonunun kurulması lazımdır.
Barış Konseyi, Anayasa Konseyi, Hakikatleri Araştırma ve Adalet Komisyonunun kurulup çalışmalara başlaması, süreci büyük ölçüde ilerletir. Burada amaç Kürt sorununu tüm sonuçlarıyla birlikte çözmek ve adil bir barışa ulaşmaktır. Demokratik Anayasal sürecin tamamlanması ve kapsamlı bir yakın tarih yüzleşmesi sonucunda karşılıklı af ile kalıcı çözüm ve barış ortamına geçilmesi mümkündür.
Kürt tarafı sorunun barışçıl çözümünde istekli ve samimidir. Çözüm konusunda taleplerini defalarca kamuoyu ile paylaşmıştır. Çözümün kısa adını Demokratik Özerlik olarak koymaktadır. Biz şimdi İsviçre de bu tartışmaları yürütüyoruz. İsviçre de 4 ayrı resmi dil vardır ve herkes kendi kimliğiyle İsviçre vatandaşıdır. İsviçre’nin etnik meselelerdeki yaklaşımı örnek alınabilir.
Şu an başlayan diyalog süreci aracısı olmayan direk iki taraf arasında yürüyen bir süreçtir. Durum şimdilik böyle olmakla beraber, ileride aracı kurumlara veya süreci kolaylaştırıcı yardımcılara ihtiyaç olmayacağı anlamına gelmiyor. Gerek sorunun büyüklüğü, çok taraflı olması, birçok ülkeyi ilgilendirmesi itibarıyla, dış kolaylaştırıcı desteğe ihtiyaç olacaktır. Bu çerçevede Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kurumların rollerini göz ardı etmemek gerekir. Bunun yanında tarafsız konumuyla İsviçre gibi devletlerin bu süreçte oynayabilecekleri roller de vardır. Kürt tarafı gerek arabulucular, gerekse kolaylaştırıcı rol ve yardımlar konusunda açıktır ve katkı sunabilecek herkesimin katkılarını istemektedir. "