T24 - Akarsu oluşumunda yeraltında toplanan suların bir kaynaktan yeryüzüne ulaşması gerekir. Ya da yağmur yüklü bulutlardan damla damla yere inen suyun, toplaşıp önce derecikler, sonra nehirlere oradan da denize varan bir serüvenden geçmesi.Dündar İncesu'nun Orhan Kazbek'in Deniz...Deniz adlı kitabının tanıtımı şöyle:Bu serüvende süre kısa olursa sel felaketine dönüşür. Etrafını yıkar geçer gider. Üzücüdür. Ama yavaş yavaş toprağın kabul edeceği kadar dengeli olursa da verimliliğe neden olur.
Her akarsu sonunda denize ulaşır sanıyorum. Denizler okyanusları oluşturur. Yeryüzünün çok büyük bir kısmı sularla kaplıdır. Dilimizde bir olayı sindire sindire, yavaş yavaş oluşumunu anlatmak için “damla damla” kavramı kullanılır. Genellikle gerçek anlamından az çok sıyrılarak ilgi çekici anlam taşır bu. Anlatıma güzellik, çekicilik, canlılık katar. Mecaz anlamlı, gerçek anlamlı, mastarla bitenleri de vardır.
1976 yılından bu yana tanıdığım Orhan Kazbek’in “DENİZ…DENİZ…” adlı oyunlarını içeren eseri içinde aynı kelimeleri kullanmak gerekir.
Lise yıllarındaki tiyatro çalışmaları sonunda İBŞT Tepebaşı Deneme Sahnesinde başlayan, Merhaba Gösteri Topluluğu ve Kadıköy Sanat Topluluğu ile süren tiyatro sevdası Orhan Kazbek’te üretici- emekçi- işçi- ilerici- demokrat-aydın- devrimci kişiliği ile birleşince “ DENİZ… DENİZ…” adlı ürün ortaya çıktı.
Tiyatronun öncelikle seyirci ile varoluşu, seyircisiz tiyatronun olamayacağı gerçeği, akarsuyun kaynağı veya yağmur yüklü bulutların taşıdığı damlalar gibi “ DENİZ… DENİZ…” i oluşturuyor.
İşçi sınıfının örgütlenme sorunlarını, kent-çevre-insan sorunlarını, savaş ve yaşam ilişkilerini, baskı ve korkunun toplumlarda yarattığı kırılmalar, ezilmeler “ DENİZ… DENİZ…” de Orhan KAZBEK’in oyunları içinde en önemli konular.
13 adet oyunun yer aldığı “ DENİZ… DENİZ…” adlı 236 sayfalık kitapta 3 de çocuk oyunu var.
Sabahattin ALİ’nin “ Kurt ile Kuzu Masalı” adlı öyküsünü oyunlaştırıp ilk yönetmenliğe 1980 öncesinde başlayan yazar, 1986 yılından itibaren pek çok dernek, kültür sanat merkezi, memur ve işçi sendikalarında Genel Sanat Yönetmeni olarak görev aldı.
Yüzünü ve yönünü emek ve emekçiden yana çevirmiş her kurum ve kuruluşta, amatör tiyatro topluluğu ile düşünsel ve eylemsel enerjisini paylaşmayı sürdüren Orhan Kazbek’in “DENİZ…DENİZ…” adlı oyunlarının yer aldığı kitapta ana ilke; “eleştirilerin ne kendi sonuçlarından, ne de var olan güçlerle düşeceği çelişkiden korkmamak” olarak özetlenir.
Ödünsüz, çağdaş, gelecek tüm zamanlarda geçerli bir plan çerçevesinde yazılmış 13 adet oyun. “ Rotatif ve Bir Gazetenin Öyküsü”, “Hizmet Ayağınızda”,”Gardo Fren”, “Cevherden Çeliğe”, “ Deniz…Deniz…”, “Havadan Sudan Bir Oyun”, “Piknik”, “Muhbir”, “Savaş Dedikleri”, “Bozkırda”, “ Ormanda Yaşam”,” Bizim Diyar” başlıklarını taşıyan oyunlarda gişe sorunu ile kıskaç altına alınan günümüz toplulukları ile bunların öznel yargılarının tam tersi, seyirci seçimini yapan, oyunlarını- oyuncularını ve sahne tasarımlarını buna göre düzenleyen toplulukların özgür yaratımlarında “ DENİZ…DENİZ…” en somut verileri sağlayacaktır.
Çünkü “DENİZ…DENİZ…” özgürleşmek ve özgürleştirmek için yola çıkanların yanında yer alıyor.
Kurulu düzendeki ilişki biçimleri, sanat anlayışları, beğenilerin kırılması, giderek çağdaş insan ilişkilerinin gerçekleşmesi açısından tiyatro toplulukları, seyirci seçimini ve onun ruh halini, ekonomik durumunu, beğenisini, yaşam biçimini yaşayarak bilmek, tiyatro topluluğunun buradan hareketle öz-biçim ilişkilerini sahneye taşımak zorunda. İşçi tiyatrosu veya işçiye tiyatro yapanların tiyatroyu salt bir eğlence aracı olarak görmenin ötesinde bir gereksinim olduğu bilincinde sahiplenmesi gerekir. Böylesi topluluklar seyircisi ile kurduğu bağ sonucu değişen ve giderek seyircisini değiştiren, seyircisini ve de kendisini özgürleştirerek tarihsel işlevini yerine getirecektir.
S.Günay Akarsu’yun (*) görüşlerinin yol bulması “DENİZ…DENİZ…”e adlı oyun kitabında ulaşması ve tekrar gündeme taşıması bakımından Orhan Kazbek’i emekten yana, amatör muhalif tiyatro izleğindeki çabası ve bu yöndeki birikimini paylaşması açısından kutlarım. Yaptıkları ve yapmaya çalıştıklarıyla derin izler bırakmış işçi tiyatroları yolunda katkısı, övgüye değer bir çalışma. Hayat bizlerden tarihsel sorumluluğumuzun bilincinde işçi tiyatrolarının – sendikalarıyla birlikte- organik ilişki içindeki toplulukların müjdesini bekliyor.