Sivas'ta 2 Temmuz 1993 yılında 33 aydın ve sanatçı ile 2 otel görevlisinin öldürüldüğü Madımak katliamının üzerinden 21 yıl geçmesine karşın, mağdurlar yaşadıkları travmayı atlamadı. Öyle ki, katliamdan kurtulanlar yaşadıklarına sevinemiyor. Cumhuriyet gazetesinde Mehmet Menekşe imzalı 'Ateşi hiç düşmeyen Madımak katliamının tanıkları anlatıyor' başlıklı yazı dizisi şöyle:
Katliamdan sağ kurtulan Rıza Aydoğmuş, kültür merkezi ve valiliğin saldırıya uğramasının ardından Madımak Oteli’ne sığınmış, otele vardıklarında önce katliamdan kurtulduklarını düşünen Aydoğmuş, “Gözü dönmüş saldırganlar her tarafı yakıp yıkıyorlardı. Sokaklarda saldırıya uğramadan otelde buluşmuş olmaya seviniyorduk. Ve ilk taş 13.45 sularında otelin lobisine düştü. Lobide bulunanlar güvenlikli olur düşüncesiyle üst katlara çıktı. Yöneticilerden bazıları lobide bulunan sehpa, koltuk gibi şeyleri üst kata çıkan merdiven basamaklarına barikat oluşturdular. Saatler ilerledikçe oteli kuşatanlar kalabalıklaştı. Sloganları ve tavırları gittikçe saldırganlaştı” dedi.
Bu sırada valilik görevlilerinin ve diğer yetkililerin kendilerine yardımcı kuvvet geleceğini ve endişeye mahal bir durum olmadığını söylediğini belirten Aydoğmuş, “Saldırganlar, üst katta bulunan kahvaltı salonunun camlarını kırdılar. Barikatları yıkıp otele yaklaşıyordu. Otel içerisinde bulunan kimi yönetici, yazar ve bilim adamları hemen hükümete fakslanmak üzere bir bildiri kaleme alınmasını önerdi. Bildiri yazma işini Asım Bezirci üstlendi. Bezirci bildiriyi okumak için yanımıza geldiğinde yeniden taş yağmuru başladı. Üst katlara kaçışmak durumunda kaldık. Bizler hep kurtulacağız umuduyla bekledik, bekletildik” diye konuştu.
Aziz Nesin’in 2 korumasının dışarı çıktğını sadece Komiser Mehmet adlı korumanın içeride kaldığını anlatan tugay komutanlığı vardı. Kalabalığı engelleyecek ne bir polis ne de asker kalınca, otel içine girmeye başladılar. Ön cepheden tırmanıp bulunduğumuz kahvaltı salonuna girdiler, ellerine ne geçtiyse kırdılar, parçaladılar. Bir süre sonra içeriye yanık kokusu geldi. Yangın lobideki lambrileri tutuşturmuş, hızla üst katları sardı. Artık kurtuluş ümidimiz kalmamıştı, yanıyorduk. Otelin arkasında aydınlığa açılan pencereden çıkmaya çalıştık, ama saldırıya uğradık. Orasının BBP il başkanlığı olduğunu sonradan öğrendik. Katliamdan bir süre sonra nasıl olduysa BBP’lilere gelen bir talimatla bir kısım arkadaşlarımız oradan çıkarıldı” dedi.
Katliamdan sağ kurtulanlardan biri de Elif Dumanlı. Otelde yaşadığı dehşeti anlatamayan Dumanlı, sonrasında yaşadıklarını anlatabiliyor güçlükle. Dumanlı, “Günlük hayatımızda yine endişeliyiz, güvercin tedirginliği ile yaşıyoruz. Unutmuyorum değil, hiç aklımdan çıkmıyor ki. Hayatım altüst oldu. Aylarca travma ile ilgili destek aldım. Madımak katliamından sonra sürekli köye gitmeye başladım. Köyden gelmek istemiyorum. Sonradan anladım ki köyde ezan sesi yok. Her ezan okunmasında saldırıya uğrayacağımı sanıyorum. Çünkü camiden çıkıp saldırdılar bize. Hep travma anını yaşıyorum, herkes onu yaşıyor” diye konuştu.
Şair ve yazar Zeki Büyüktanır, katliamdan birkaç saniye farkla kurtulduğunu belirterek “Biz 85 kişi Madımak Oteli’nin içinde ölmemeye çalışıyorduk. Köşede üç yaşlı olarak, Sami Karaören, Cahit Külebi ve ben vardık. Orada yaşananları kelimelerle anlatamam size. Oradan kurtulduktan sonra aylarca tedavi gördüm. Ben 2 Temmuz 1993’te yeniden doğdum ve bugün 21 yaşındayım. Fakat aradan geçen şu 21 yıla bakıyorum, bugün öyle bir karanlık bir mağaranın içerisindeyiz ki yarasalar mı dolu, akrepler çiyanlar mı dolu belli değil. Ama umutsuz da değilim, gelecek kuşaklar bugünkünden daha güzel günleri görecekler, buna inancım tamdır. Biz doksan yaşına merdiven dayamış Atatürk kuşağı, Atatürk ile beraber yaşadığımız günlerin umudunu arıyoruz” dedi.
Sivas’ta, 2 Temmuz 1993’te, 4. Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nin hazırlıkları sürerken gerici-irticacı odaklar çevre illerden otobüslerle Sivas’a yüzlerce kişiyi topluyor, camilerde toplantılar düzenleniyor, bildiriler dağıtıyordu. 2 Temmuz’da, cuma namazından çıkan bir grup, “Sivas laiklere mezar olacak”, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Şeriat gelecek, batıl zail olacak” sloganları atarak önce etkinliklerin yapıldığı kültür merkezine ardından valiliğe saldırdı. Atatürk ve Pir Sultan Abdal heykelleri yıkılarak yerlerde sürüklendi. Radikal dinci kalabalık, tekbir getirererek ellerinde benzin bidonlarıyla aydın ve sanatçıların sığındığı Madımak Oteli’ne yürüdü. RP’li Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu, otelin önünde “Gazanız mübarek olsun. Şunların ruhuna el fatiha diyelim” diye bir konuşma yaptı. Dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin ve Madımak Oteli’ne sığınan sanatçı ve aydınlar dönemin Başbakan Tansu Çiller ve İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’nu defalarca arayarak saldırının artık bir katliama dönüşmekte olduğunu anlatmaya çalıştı.
Madımak Oteli’ne sığınmış aydınlar, sanatçılar ve semah ekiplerinden gençler ve çocuklar, korku içinde beklerken kente karanlık çöktü. Elektriklerin kesildiği otele 7.5 saat sonra yaklaşan kalabalıktan birkaç kişi içeri girdi ve ellerindeki benzini dökerek perdeleri ateşe verdi. Saldırganlar yangını söndürmek için otelin önüne gelen itfaiye erlerine de engel olmaya çalıştı. İtfaiyenin hortumları kesilirken araçların lastikleri patladı. Katliamda 33 aydın ve sanatçı ile 2 otel görevlisi can verdi. 51 kişi de ağır yaralandı.
Katliamdan kurtulan Aziz Nesin ve Lütfü Kaleli, itfaiye merdiveninden inerken Refah Partili Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak, saldırıya geçti, onları itfaiye merdiveninde linç etmeye çalıştı. Yaralılar ambulansla değil polis arabalarıyla tıp fakültesi hastanesine götürüldü. Akşam saatlerinde valilikçe “2 günlük sokağa çıkma yasağı” ilan edildi.
Katliamın ardından siyasetçilerin sözleri de devletin katliama bakış açışını gözler önüne serdi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Olay münferittir. Ağır tahrik var” derken Başbakan Tansu Çiller ise “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bu yangından zarar görmemiştir” diyerek skandal bir açıklama imza atıyordu. Olayla ilgili 124 kişi hakkında “Laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışma” suçlamasıyla Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde açılan davaya 2 kez Yargıtay tarafından bozuldu. 16 Haziran 2000’de 33 sanık idam cezasına çarptırıldı. 2002 yılında idam cezası kaldırılınca cezaları müebbet ağır hapis cezasına çevrildi, 5 firani sanık ile ilgili dava 13 Mart 2012 tarihinde zamanaşımından düşürüldü. Mahkemenin ardından protesto gösterisi yapan ailelere polis biber gazı ve tazyikli su ile müdahale ederken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “hayırlı olsun” dedi.
Katliamın 1 numaralı sağını Refah Partili Sivas Belediye Meclisi Üyesi Cafer Erçakmak’ın İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranırken 10 Temmuz 2011’de Sivas’ta kızının evinde kalp krizi geçirerek öldüğü ve Yukarı Tekke Mezarlığı’na gizlice defnedildiğinin ortaya çıkması büyük şok yarattı. Polonya’da yakalanan firari hükümlü Vahit Kaynar, Türkiye gerekli belgeleri geç gönderdiği için serbest bırakıldı ve kaçtı. 2002’de İstanbul’da yakalanan katliam sanıklarından İhsan Çakmak’ın 3 yıldır İstanbul Belediyesi Ulaşım AŞ’ye bağlı Güngören Yavuz Sultan Selim Mahallesi metro durağında gişe memuru olarak çalıştığı ortaya çıktı. Birçok sanık ehliyet, askerlik ve nikâh işlemleri gibi resmi işlemler yaptırmasına karşın yakalanmadı. Katliam sanıklarının avukatlığını yapan Hayati Yazıcı, AKP’den milletvekili olup Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yaparken Haydar Kemal Kurt, Zeyid Arslan, Hüsnü Tuna, İbrahim Hakkı Aşkar, M. Ali Bulut AKP’den milletvekili oldu. Celal Mümtaz Akıncı ise AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi yapıldı. Burhattttin Çoban, Halil Ürün, Mevlüt Uysal, Nevzat Er ise AKP’den belediye başkanı oldu.