T24 - İsrail'le yaşanan Mavi Marmara gerginliğinin ardından Batman'daki Heron operatörlerini çeken İsrail'e Türkiye tepkisiz kalmamış, İsrail'e parasını peşin ödediği 4 Heron uçağın teslerine gidecek heyeti göndermemişti. Bu süreçte yaşan olaylardan dolayı ABD Başkanı Obama'da Erdoğan'a 'kırgınlığını' iletmişti... İsrail parası peşin verilen 4 Heron'un Türkiye'ye sesizce teslim etti. Operatörlerini'de Türkiye'ye tekrar gönderdi.Heron uçaklarını üreten israili firmanın ekonomik sıkıntılarda olduğu ve Türkiye'den gelemesi muhtemel Heron sparişlerini dört gözle beklediği belirtilmişti. Miliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş'ın 02 Eylül 2010 köşe yazısı:İsrail, Heron'ları sessizce teslim etti Etrafta şöyle hikâyeleri duyarız ya... Karı-koca sık sık kavga ediyor, arada aşk meşk de pek kalmamış. Ama ortada iki-üç çocuk, aileler ve beraber kurdukları işler var. O yüzden hır güre rağmen evliliği devam ettirme niyetindeler, ayrılık söz konusu bile değil... İşte Türk-Amerikan ve bir ölçüde Türk-İsrail ilişkisini bu zoraki evliliklere benzetiyorum. Bugün krizli, yarın huzurlu, inişli çıkışlı ancak koparması zor bağlar... Örnek mi istiyorsunuz? Alın şu Heron olayını. 2009 başından beri git gide aşınan Türk-İsrail dostluğu, Mavi Marmara’yla dibe vurdu. Büyükelçi geri çekildi, karşılıklı tehditler savruldu, ortak tatbikatlar, projeler iptal edildi. Sonra ne oldu? Sonrasında şu ya da bu sebeple, iki ülke de uçurumun eşiğinden döndü. İlişkilerin tamamen kopmasına ramak kala frene basıldı. (İsrail, Türkiye’nin dostluğuna ihtiyacı olduğu için, Ankara ise İsrail’le ilişkileri koparmanın Washington ve Batı’yla faturası büyük olacağı için...) Ve ardından Brüksel’de iki ülkenin bakanı gizlice buluştu, karşılıklı üsluplar yumuşatıldı ve İsrail uluslararası komisyona ‘evet’ dedi. Bunlar iki ülke arasında krizin bittiği anlamına gelmemekle birlikte ileride bir gün ‘normalleşme’ye giden adımlardı. İsrail’in sessiz sedasız geçen hafta Heron teknisyenlerini geri göndermesi ve Türkiye’nin beklediği 4 Heron’u teslim etmesi de öyle... Hatırlayalım, Ankara 2004’te İsrail’den 183 milyon dolara 10 adet insansız hava aracı satın almış, bu uçakların 6’sı Irak sınırında gözlem yapmak amacıyla Batman’daki baz istasyonlarında konuşlandırılmıştı. İsrailli teknik operatörler Türk subaylarını Heron konusunda eğitmek için Batman’da görevlendirildi. Ancak Mavi Marmara baskını sonrasında İsrail, Heron’ları uçuran teknisyenlerini geri çekti, Ankara ise parasını ödemiş olmasına karşın hâlâ teslim almadığı 4 adet Heron’un test ve kabul işlemleri için İsrail’e gidecek heyetin gezisini iptal etti. Geçen zamanda bir şeyler değişmiş olmalı ki şu anda Türkiye semalarında uçan 10 Heron var! İsrail son haftalarda sessiz sedasız Heron operatörlerini yeniden Batman’a yolladı, kalan 4 uçağı da teslim etti. Peki ya Washington? Türk-Amerikan ilişkilerinde kriz İsrail’le olduğu kadar derin değil ama ABD hükümetinde bundan sonraki ilişkilerin üslubu konusunda ciddi soruları ve formül arayışları var. Obama hükümeti, Türkiye’ye, daha doğrusu AK Parti hükümetine karşı gizlemeye pek çalışmadığı bir kırgınlık yaşıyor. Obama bunu Kanada’da Başbakan Erdoğan’a açıkça ifade etti. Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun geçen haftaki Washington gezisi bu yüzden kritikti. Verdiği mesajlar, Ankara ile ilişkilerin dozunu yeniden ayarlamaya çalışan muadilleri tarafından dikkatle not edildi. Yine de önümüzdeki dönemde Ankara-Washington hattında soğuk rüzgârlar esmesi, hafif ‘mesafeli’ bir hava verilmesi beni şaşırtmaz. Yakın zamanda üst düzey seyahatler, bol gülücüklü fotoğraflar beklemeyin. Ancak Washington, Irak ve Afganistan dahil birçok alanda Ankara’yla ortak çalışması gerektiğinin fazlasıyla farkında. Bu kritik coğrafyada iki NATO müttefikinin ‘küsleri oynaması’ mümkün değil. İşte bu yüzden, tüm sitemlerine rağmen Barack Obama bir süre önce telefona sarılıp Başbakan Erdoğan’dan Irak’taki hükümetin kurulması konusunda yardım istedi; benzer bir görüşme de Hillary Clinton ve Ahmet Davutoğlu arasında gerçekleşti. Amerikalılar ayrıca Ankara’ya ısrarla “Her şeye rağmen terörle mücadelede yanınızdayız” mesajını veriyor. Belki de bu yüzden, Sinirlioğlu’nun gezisinden sonra hükümet, Türkiye’nin bazı silah taleplerini bekletmek yerine (onay makamı olan) Kongre’ye sevk etti. Tabii Kongre’de Türkiye’nin durumu kolay değil. Washington büyükelçisi Namık Tan’ın işi bu anlamda zor. Amerikan hükümeti, Ankara’da iktidarda kim varsa onunla çalışmak zorunda; Kongre ise, Ankara’yı adeta cezalandırmak, en azından İsrail ve İran konusunda ‘ders vermek’ istiyor. Türkiye’nin BM’deki ‘Hayır’ oyunu ve Mavi Marmara’da AK Parti’nin parmağı olduğu algısını kolay affetmiyor. Bu yüzden sonbaharda Türkiye’nin talep ettiği insansız hava uçağı Predator B (Reaper) ve Super Cobra satışları konusunda yüksek sesli tartışmalar yaşanırsa şaşırmayın. Kongre, Başkan’ın lafını dinlemez. Bundan sonraki dönemde Türk siyasetinde farklı dengeleri gözetecek, en azından 2011 seçimlerine kadar AK Parti’ye mesafeli davranacaktır.