Karadeniz’de bulunan hidroelektrik santralleri (HES) inceleyen Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Genel Başkanı Gazi İpek, HES'lerin derelerin doğal yapısını bozduğunu söyledi. İpek, tüketimin azalmasına rağmen büyük yatırımların sürdüğünü de vurguladı.
EMO, Karadeniz'de iki gün boyunca HES'leri inceledi. İncelemeleri Evrensel'den Burcu Yıldırım'a değerlendirdi. Yıldırım, Türkiye’de elektrik tüketimi azalmasına rağmen satın alma garantili büyük enerji yatırımlarının devam ettiğine dikkat çekti. 2018-2022 kapasite yatırım programlarında 20 bin megawatt yatırımın yapılacağını kaydeden İpek, buna gerek olmadığını anlattı:
“Zaten bunların yaklaşık 16 bini de termik santraller olarak görülüyor. Bunların içinde doğal gaz, ithal kömür var. Türkiye’nin bunlara ihtiyacı yok ve bunlar satın alma garantili veriliyor.”
Türkiye’de 2005 yılından sonra Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması’na (YEKDEM) verilen teşviklerin en büyük kullanıldığı alanın HES’ler olduğunu söyleyen İpek, “Buralardan elektriğin kilowattı (KW) 7.3 dolardan satın alma garantisi ile alınıyor. Dolayısıyla çok iyi planlanmadan yoğun bir şekilde santraller yapıldı” dedi. HES’lerin yenilebilir enerji kaynakları içinde olduğunu, yapılmasında sakınca olmadığını ancak Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu bölgelere ve o bölgelerin kendi iç ihtiyaçlarına göre yapılması gerektiğini ifade eden İpek, “Ancak burada gördüğümüz tablo vahim. Çok düşük güçte, çok santral var. Bu santraller hem can suyu sorunu yaratıyor hem de buradaki derelerin kendi doğal yapısını bozmuş. Bu havzaların yeni baştan ele alınması lazım” diye konuştu.
Enerji politikası açısından bakıldığında Türkiye’de bir enerji fazlalığı olduğunu belirten İpek, buna bağlı olarak da fazla yatırım yapıldığını söyledi. İpek, “Karadeniz’in tamamında toplam 2 bin 300 megawattlık kurulu bir güç var ve 450 megawatt inşa halinde. 2 bin küsur da proje aşamasında yapılacak olan var. Bunun toplamda ürettiği değeri aslında elektrik gücü olarak çok farklı alanlarda elde edebiliriz. Geçmişte kıt kaynakların olduğu dönemde bazı çevre tahribatlarına kısmen göz yumuluyordu. Fakat farklı alternatif kaynaklarının bulunduğu günümüzde çevreye, doğaya ve insana zarar veren projelerden artık vazgeçilmesi gerekiyor” diye konuştu. 2018 yılında Türkiye’nin toplam elektrik tüketim değerinin 301 milyar kilowatt saat olduğunu ve bunun yaklaşık 50 milyar kilowatt saatinin kayıp ve kaçaklardan oluştuğunu belirten İpek, ilk olarak bu kayıp ve kaçakların optimum seviyeye çekilmesi gerektiğini ifade etti.
2018-2022 kapasite yatırım programlarında 20 bin megawatt yatırımın yapılacağı kaydeden İpek, buna gerek olmadığını anlattı:
“Zaten bunların yaklaşık 16 bini de termik santraller olarak görülüyor. Bunların içinde doğal gaz, ithal kömür var. Türkiye’nin bunlara ihtiyacı yok ve bunlar satın alma garantili veriliyor. Mesela 2018 sonu itibariyle yapılan projeksiyon ile 2019’un ilk yedi ayıyla karşılaştırıldığında elektrik tüketiminde düşme görülüyor. Türkiye yüzde 5.5 büyüme beklerken 2 milyar kilowatt saat ile yedinci ay sonu itibariyle daha az elektrik tüketmiş. Abartılmış projeksiyonlarla, abartılmış yatırımların ipinin ucu kaçmış görünüyor.”
Dünyada güneş teknolojilerine geçilirken Türkiye’de mega HES projelerinde ısrar edildiğine dikkat çeken İpek, “Bu kadar büyük güçler yapılmasın demiyoruz ama asıl mesele bu işlerin bu hale getirilmesinin ardında yıllardır yapılan yolsuzluk hesaplarının olması. Mesela 1000 megawattlık büyük bir proje 700-800 milyon dolara mal oluyor. Bir de buna panel üretimini zorunlu hale getiriyorsanız bu da başka bir tarafı oluyor. Projelerin artık masada konuşulması lazım. Kamu yetkilileri, bizim gibi kurumlarla bu işleri konuşmayı tercih etmiyor. Bunu da oradaki teknik elemanlardan ve yöneticilerden ziyade daha çok siyasal baskı ile yapılan siyasal bir tercih diye düşünüyoruz” dedi.