İzmir’in Selçuk ilçesinde kuracağı Efes Heykel ve Tasarım Okulu için ilk kazığı çakan heykeltıraş Mehmet Aksoy, ‘hayalim’ dediği okul projesini anlattı. Aksoy “Hititler zamanında beş dilde eğitim yapılıyor, bakın. Her yerden gelen heykeltıraşlar orada beş, altı ay çalışıyorlar, sonra bir tören yapılıp onlara el veriliyor. İşte ben de bunu yapmak istiyorum. Biz kopyacı değil sanatçı yetiştireceğiz” dedi.
Cumhuriyet gazetesinden Ezgi Atabilen’in haberine göre, heykeltıraş Mehmet Aksoy, 17 senedir yaşadığı Cumhuriyet köyündeki ‘Böcek Ev’inden taşınmaya karar vermiş. Köy ve çevresinin İstanbul’un sayılı piknik alanlarından birine dönüştüğünü; hem ses, hem araba, hem de çevre kirliliğine tahammülünün kalmadığını anlatıyor, Aksoy. Söylediğine göre, İstanbul’dan gitme kararında Türkiye’deki kaotik durumun ve kendi köklerine dönüş özleminin de etkisi var. “Yaşla da ilgilidir belki, bilmiyorum” diye ekliyor. Bir yandan da ilerleyen yaşla birlikte gelen umutsuzluğun onda olmadığını, hâlâ enerjisinin ve çok büyük hayallerinin olduğunu söylüyor. Zaten bizim buluşma vesilemiz de İstanbul’dan gidişi değil, aslında hayalinin peşinden gidişi...
Ne mi o hayal? Koca bir heykel akademisi. İlkçağdan bugüne taş tekniklerinin anlatılacağı, Türkiye mermer ve taşlarını dünyaya tanıtacak, öğrencilerine sadece sanatsal bir bakış açısı değil dünya görüşü de kazandıracak; emperyal kültürün içi boşaltılmış sanatına karşı, ‘put’ olarak görüldüğü için öldürülmeye çalışılan heykel sanatını yaşatacak yeni nesillerin yetiştirileceği bir okul... Aksoy zaten Böcek Ev’de de yıllar içinde birkaç öğrenci yetiştirerek piyasaya kazandırmıştı. Malik Bulut, Kazım Karakaya ve Ali Dirier bu heykeltıraşlardan. Aksoy, şimdi onların piyasadaki en iyi isimlerden biri olduklarını ve ekmeklerini ‘taş’tan çıkardıklarını söylüyor. Öte yandan Güzel Sanatlar Fakülteleri’nde ders veren hocaların heykel bilmediğini, heykel dersine bazen resim hocasının, hatta bazı yerlerde kaymakamın bile girdiğini; ayrıca her sene heykel bölümlerinden yaklaşık bin kişinin ‘mezun’ olduğunu ama hiçbirinin ‘heykeltıraş’ olup piyasada kalamadığını belirtiyor.
İşte İzmir’in Matematik Köyü ve Tiyatro Medresesi’nin de bulunduğu Selçuk ilçesinde yer alacak Efes Heykel ve Tasarım Okulu büyük bir zeytinlik ve incir ağaçlarıyla kaplı 20 dönümlük araziye kurulacak, yine böcek formuna sahip olacak bir heykel eğitim merkezi. Aynı zamanda müze olacak bu okul için Hatay’da Hititler’den kalma Yesemek Heykel Okulu’nu örnek alıyor, Aksoy. Bir de Aydın’daki Afrodisias Heykel Okulu ile Efes Heykel Okulu’nu. “O dönemden buraya gelene kadarki bütün süreçleri süzerek bir eğitim vermek istiyorum. Taş kasabı olmamayı öğreteceksin. Alet elin uzantısı haline gelecek. Taşın etine batmayacak murç, kabuğunu alacak... Bütün bunlar birer öğreti. Yesemek’te diploma törenleri olurmuş her sene, el verme törenleri bunlar. Hititler zamanında beş dilde eğitim yapılıyor, bakın. Her yerden gelen heykeltıraşlar orada beş, altı ay çalışıyorlar, sonra bir tören yapılıp onlara el veriliyor. İşte ben de bunu yapmak istiyorum” diyor. “Biz kopyacı değil sanatçı yetiştireceğiz” diye de ekliyor.
Bu yazıyı okuyup da Mehmet Aksoy’un dönemin başbakanı Erdoğan’ın ‘ucube’ dediği Kars’taki İnsanlık Anıtı heykelinin sanatçısı olduğunu bilmeyen yoktur herhalde. O dönemi izleyen süreçte Erdoğan’a karşı verdiği mücadeleden, görülen davalardan, aldığı tazminatlardan da haberdarsınızdır. Dolayısıyla “Bunun şu anda resmi bir okul olma olanağı yok. Beni duman ederler çünkü, yaptırmazlar. Destek değil, köstek olurlar” demesinin sebebini de anlarsınız. O yüzden liyakata bakılarak seçilecek öğrencilerin diploma değil, ancak Efes Heykel ve Tasarım Okulu beratı alabileceklerini, ayrıca her dönem imkânı olmayan birkaç öğrenciye burs vereceklerini söylüyor, Aksoy. Buradan kâr elde etme amaçları olmadığını da ekliyor.
Efes Heykel ve Tasarım Okulu şu an proje aşamasında. Ana konsepti Mehmet Aksoy’a ait. Mimari projeyi Cengiz Eren yapıyor. İlk kazık birkaç hafta önce çakıldı, bir yandan da eğitim sistemi planlanıyor. Aksoy ayrıca, bu okul projesinin kamu yararına bir eğitim hizmeti olduğunu ve gerekliliğini anlayacak, hem kapital açısından hem de manevi olarak ona yardımcı olacak insanlar aradığını söylüyor.
“Toplumda bir bilinçlenme, bir reaksiyon olmaya başladı. Referandumdaki ‘hayır’ oyları için yüzde 48.5 deniyor ama ben onun en az yüzde 56 olduğunu biliyorum. Bütün bu seçim hileleri bir kenara, çoğunluk despotizmden yana değil. Cumhuriyet’ten, özgürlüklerden, insani yaşamdan yana... Aslında ‘hayır’ bir örgütlenme biçimi olsa, Hayır Partisi olsa mesela, o zaman iş zaten biter. Kamuoyu muhalefetin ‘hayır’da birleşmesinden yana olduğunu gösterdi. CHP’nin, MHP’nin ve HDP’nin bunu anlaması gerekiyor. En çok anlayan AKP aslında. Anında tedbir almaya başladılar. Hayırda birleşilmezse bir 20, 30 sene daha gider bu kaotik durum...”