Ahmet Küçük
www.twitter.com/#!/kucukxahmet
Futbolcuların kramponları, bazen çok tehlikeli birer silaha dönüşebiliyor! Kazanma hırsı ya da mağlubiyetin yarattığı sinirle havada uçuşan kramponlar takım içerisinde krizler yaratıyor.
Türkiye Kupası’nın İngiltere’deki karşılığı olan FA Cup’ta (The Football Association Challenge Cup – İngiltere Futbol Federasyonu Kupası) tüm dünyanın konuştuğu bir “krampon” krizi yaşandı. 16 Şubat 2003’te Manchester United’ın evinde Arsenal’e 2-0 yenildiği maçın ardından takımının soyunma odasında inen M. United’ın Sir unvanlı 18 yıllık Teknik Direktörü Alex Ferguson, uzun süre tartışılacak bir olaya imza attı.
Ferguson’un her zaman genç oyunculara güven duyardı. Tıpkı daha sonraları bir “moda ikonu” haline dönüşecek olan David Beckham’a duyduğu gibi. Ancak Beckham Arsenal’e kaybedilen o maçta bir anda Ferguson’un hedefi haline dönüştü.
Ferguson, mağlubiyetin siniriyle soyunma odasında o anda eline geçirdiği “kramponu” rastgele fırlatmış ve Beckham’ın kaşını yarmıştı!
Taraftarlar ve medya, geçen yedi ay içinde kulüp menfaatlerini düşünen, sadece işini yapmaya çalışan iki adamdan hangisinin “günah keçisi” ilan edileceğini tartıştı durdu.
Velhasıl tarihler 18 Eylül 2003’ü gösterdiğinde “endüstriyel futbolun altın çocuğu” olarak bahsedilen Beckham, o dönemin rekoru sayılacak 35 milyon Euro’luk bir transfer bedeliyle İspanya’nın Real Madrid kulübüne transfer oldu.
Beckham’ın ayrılmasında ne yeni bir heyecan arayışı, ne de kulübün transferden alacağı paranın bir önemi vardı. Kulüp yönetimi, Sir unvanını almış ve takıma 18 yılını harcamış teknik direktörün arkasında durup tercihini Beckham’ın gitmesinden yana kullanmıştı.
Ve Ferguson’un futbol tarihine geçen o sözlerinin doğruluğu ortaya çıkmış oldu:
Hiçbir oyuncu takımdan daha büyük değildir, hiçbir zaman da olmayacaktır!
Şike operasyonunda önce tutuklanan daha sonra da serbest bırakılan Tayfur Havutçu’nun yokluğunda yerine getirilen Teknik Direktör Carlos Carvalhal’le, Quaresma arasında “krampon” savaşı meydana geldi.
UEFA Kupası’nda eleme turunun ilk maçında Atletico Madrid deplasmanında kaybeden Beşiktaş’ın soyunma odasında, Quaresma’nın “kaprisi”nin ve “havası”nın yarattığı bir fırtına koptu. Carvalhal’in kendisini oyundan almasına “çok sinirlenen” Quaresma, hocasına “Sen beni oyundan alamazsın, sen hiçbir şeysin” diyerek kramponunu ve formasını fırlattı!
Maçında ardından Carvalhal, yönetime ilettiği raporunda Quaresma’yı süresiz kadro dışı bıraktığını açıkladı. Madrid dönüşü, Carvalhal’in sözleri de konumuna ve kendisine yapılana uygundu:
Ben bu takımın başında olduğum sürece Quaresma forma giyemez. Onu kadro dışı bırakacağım. Tüm takımın önünde bana söylediği lafları duydunuz. Benim için Quaresma defteri kapanmıştır!
Ancak, aradan daha bir hafta geçmeden, serbest bırakılan “Beşiktaş’ın çocuğu” Tayfur Havutçu, takımın emanet edildiği hocasına rağmen Quaresma’nın affedildiğini açıkladı.
Carvalhal, Quaresma’nın affedilmesine rağmen bir daha takımda oynatmayacağına vurgulayarak ilginç bir açıklama yaptı:
Yeni başkan ve yönetim kurulu seçildikten sonra sanırım ilk işleri benimle yollarını ayırmak olacaktır. Çünkü benim sözleşmemin fesih edilmesi, Quaresma'nın takımdan gönderilmesinden kolay olur. İkimizin de aldığı ücretler belli. Quaresma'yı takımdan göndermenin maliyeti çok büyük olacaktır. Bu sebepten dolayı Beşiktaş ile yollarım ayrılacak!
“Futbolun beşiği” İngiltere’de 10 yıl önce yaşanan olaydan, 10 yıl sonra futbolunun içindeki şikeyi bulup çıkartamayan bir ülkenin bir kulübünde yaşanan olaya…
Olayları yaşayanların mevkileri her ne kadar farklı olsa da, kulüp yönetiminin kimin arkasında durmasını bilmesi gerektiği de o kadar aynı.
Ferguson’un dediğini tekrar hatırlatmakta fayda var:
Hiçbir oyuncu takımdan daha büyük değildir, hiçbir zaman da olmayacaktır!