Kudüs’te yaşayan İsrailli hafıza ve zekâ uzmanı, yazar, konuşmacı Eran Katz, "Herkes ama herkes hafızasını geliştirebilir” dedi. "Unutmamak istediğiniz her şeyi duyularınızla kodlayın” diyen Katz'la görüşen Hürriyet muhabiri Yenal Bilgici İsrailli yazarın yöntemini "Görselleştirin. Kokulara bulayın. Absürt hale getirin... Bu da bir başka teknik işte. Örneğin, yeni öğrendiğiniz yabancı dildeki kelimeleri bu görüntülerle hatırlayın" sözleriyle anlattı.
Yenal Bilgici Katz'ın yöntemini şöyle aktardı:
Katz, insan zihninin ‘lokasyon’u asla unutmadığını söylüyor. Bu ‘vücudunuz’ da olabilir, ‘Türkiye haritası’ da. Yarın için hatırlamanız şart olan üç şeyi düşünün. Örneğin sabah marketten un ve mum almanız gerekiyor; öğleden sonra da katılmanız gereken bir toplantı var. Katz, sistem işleyişini şöyle anlatıyor: “Un ‘topuğunuzda’, mum ‘dizinizde’, toplantı da ‘kalçanızda’. Bir paket una bastığınızı hayal edin; her taraf beyaza bulanmış. Yanan bir mumu dizinizde dengelemeye çalışıyorsunuz ama o akıp üzerinize damlıyor ve acı veriyor. Son olarak çevresinde insanlar olan bir toplantı masası var... Siz herkesin ciddi ciddi takıldığı o masaya oturuyorsunuz ve hayret dolu bakışlara muhatap oluyorsunuz.” Unutmama garantili üç görüntü... Yapmanız gereken sadece topuğunuzu, dizinizi ve kalçanızı akla getirmek.
Yenal Bilgici'nin Hürriyet'te yayımlanan röportajı şöyle:
O yeni dili kolayca öğrenmek mümkün! Evden çıkarken “kapıyı pencereyi örttüm mü acaba” diye düşünüp durmamak da! Karşılaştığınız herkesi tanımak, her ismi hatırlamak, her sunumun altından ustaca kalkmak! Her şeyi hatırlayan adam, ‘Süper Hafızanın Sırları’ isimli kitabının yazarı Eran Katz’la buluştuk, hafızayı mükemmel hale getirmenin yollarını konuştuk.
Her şeyi hatırlayan bir insana her gün rastlamazsınız. Yüzlerce telefon numarası, arkadaşın arkadaşının o hep unutulan ismi, 10 sene önce şöyle bir görülen akrabanın yüzü, hafif çakırkeyifken barda anlatılan fıkra… Hiçbir şeyi unutmayan birinden bahsediyorum… Böyle birine rastladığınızda bunu nasıl yaptığını ona muhakkak sorun. Kendi hayatınıza adapte edebileceğiniz, işinize yarayacak, hiç olmazsa arada bir ukalalık yapabileceğiniz bir numarayı illa ki öğrenebilirsiniz.
Kudüs’te yaşayan İsrailli hafıza ve zekâ uzmanı, yazar, konuşmacı Eran Katz, size daha da fazlasını öğretebilir. Kullandığı teknikler onu İsrail’de Guinness Rekorlar Kitabı’na soktu. Google, Microsoft, Coca Cola gibi dünyanın en büyük şirketlerinin çalışanlarına hatırlama teknikleri üzerine seminerler verdi. Yazdığı kitaplar 18 dile çevrildi. Bunların arasında yer alan ‘Süper Hafızanın Sırları’ adlı kitabı Doğan Kitap tarafından Türkçeye de kazandırıldı.
Ben ona tesadüfen rastlamış değilim. Bunca şeyi nasıl aklında tutabildiğini anlatması için randevulaştık. İstanbul’da, kaldığı otelde konuşurken, meseleye giriş niyetine küçük bir numara yapmaktan geri durmadı. Özel olarak buluşmuş olsak dahi, spontane sorulara açık olduğunu gösterecekti. Ben dâhil etrafındaki dört kişiden aklımıza gelen rakamları sırayla söylememizi istedi. Başladık. Ben “Sonsuza kadar rakam söyleyip duracak mıyız acaba” diye düşünürken, nihayet “Tamam” dedi. Sonra rakamları aklından sıraladı. Yetmedi. Bir de tersten sıraladı.
Gerçekten etkileyici. Ben 10 rakamdan öteye gidemezdim sanırım. Geriye doğruysa belki ilk beş rakamı aklımda tutabilirim. Yalnız değilmişim. “Herkes başta böyle söyler” diyor Eran Katz: “Bu sihirli bir numara değil; ben de sihirbaz ya da dahi değilim.” Pratik meselesiymiş hepsi. Neyin pratiği peki? Doğru bağlantıları kurmanın...
Kadim bir Yahudi tekniği kullandığını anlatıyor Katz. ‘Gematria’ adlı bu teknik belli rakamlarla belli harfleri eşlemeyi, bunlardan kelimeler türetmeyi ve bu kelimelerden de bir hikâye yaratmayı amaçlıyor. Bizim art arda sıralanan, anlamsız rakamlar gördüğümüz yerde Katz bir hikâye buluyor. Her iyi hikâyenin olması gerektiği gibi akılda kalan bir hikâye...
Israrla altını çiziyor Katz. “Herkes ama herkes hafızasını geliştirebilir.” Yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi bir engel değil. Biraz donanım gerekiyor elbette. Öncelikle hayal gücü. En akla gelmedik görüntüler, masallara yaraşan olaylar, hatta yakası açılmadık fanteziler... “Unutmamak istediğiniz her şeyi duyularınızla kodlayın” diyor Katz. Görselleştirin. Kokulara bulayın. Absürt hale getirin... Bu da bir başka teknik işte. Örneğin, yeni öğrendiğiniz yabancı dildeki kelimeleri bu görüntülerle hatırlayın (Bizde 1990’lı yılların başında hafıza şampiyonu Melik Duyar’ın ‘Mega Hafıza’ adı altında televizyonda öğrettiği metot da buydu). Bir kelimeyi çağrışımlarıyla, görsel bir şekilde hikâyeleştirip hafızaya nakşetmek gerekiyor. Belki biraz tembel olduğumdan belki de inançsızlıktan “Eh o zaman da binlerce görüntüyü bu şekilde kodlamak gerekmez mi” diye soruyorum. “Bu da ezberlemenin bir başka versiyonu değil mi sonuçta?” “Bana güven, öyle değil” diyor üstün hafızalı Katz. “Takıntılı değilsen bu kodlamaları unutuyorsun; geriye sadece sana gereken bilgi kalıyor.”
Bu sistemin işlediğini artık biliyorum. Görsel bir şekilde kodladığım tüm yeni sözcükler çağırdığım anda geri dönüyor (Tam da Katz’ın dediği gibi absürt görüntüler ürettim; böylesi daha da akılcı; Katz, “Belli oranda ‘fiziki’ unsurlar da katabilirsin bu hayallere” diyor bu arada; çünkü akılda en çok kalan şey, herkes bunda hemfikirdir herhalde, acılar).
“Beyin böyle böyle bir sürü gereksiz görüntüyle şişer mi” diye endişe etmeme de gerek yokmuş hem. “200 yıl önce yaşasaydınız; tüm hayatınız boyunca size gereken bilgi New York Times’ın hafta sonu edisyonu kadar olacaktı” diyor Katz. Esas önemli olanın doğru eğitim olduğunu anlatıyor. Özellikle de çocuklara neyin önemli neyin önemsiz olduğunu gösterebilmek... Çünkü değil 200 yıl evvel kendi kuşağımızla karşılaştırdığımızda bile, çocuklar açısından akıl çelen onlarca unsur var. “Beyin ne yapacağını, nasıl karar alacağını bilmiyor, eğitmek lazım” diye özetliyor. Ama asla ezberlemek değil!
Bir soru daha... Bu kadar görüntüyü gerçek hayatta nasıl kullanacağız? En basiti: Anahtarlarımızı, telefonumuzu, cüzdanımızı evden çıkarken unutmayacağız (Ben bu seviyedeyim!). Orta seviye: Konuşmalar, sunumlar yaparken (özellikle ‘oda tekniği’nden yararlanarak) aklımızı toplayabileceğiz. Gelişkin: Bir yabancı dili rahat rahat öğrenebileceğiz.
Bir de tanıştığımız insanların ismini aklımızda tutacağız. “Ne önemi var” demeyin. Hatırlanmak iyidir. Hele benimkisi gibi çok rastlanmayan bir isme sahipseniz... Eran Katz sohbetimizin sonunda ayrılmak için el sıkışırken, ismimi halen mükemmelen telaffuz ediyordu. Bu testten geçtiyse hepsinden geçer. Şaka değil, aynı dili konuştuğumuz birçok insan bunu ihmal ediyor!
Hafıza şampiyonlarının tavsiyesiyle iyi bir emlakçının tavsiyesi aynı:
“Lokasyon lokasyon lokasyon...”
Katz, insan zihninin ‘lokasyon’u asla unutmadığını söylüyor. Bu ‘vücudunuz’ da olabilir, ‘Türkiye haritası’ da. Yarın için hatırlamanız şart olan üç şeyi düşünün. Örneğin sabah marketten un ve mum almanız gerekiyor; öğleden sonra da katılmanız gereken bir toplantı var. Katz, sistem işleyişini şöyle anlatıyor: “Un ‘topuğunuzda’, mum ‘dizinizde’, toplantı da ‘kalçanızda’. Bir paket una bastığınızı hayal edin; her taraf beyaza bulanmış. Yanan bir mumu dizinizde dengelemeye çalışıyorsunuz ama o akıp üzerinize damlıyor ve acı veriyor. Son olarak çevresinde insanlar olan bir toplantı masası var... Siz herkesin ciddi ciddi takıldığı o masaya oturuyorsunuz ve hayret dolu bakışlara muhatap oluyorsunuz.” Unutmama garantili üç görüntü... Yapmanız gereken sadece topuğunuzu, dizinizi ve kalçanızı akla getirmek.
Katz’a göre bunun için en basit yöntem şöyle (Deli gibi görünmek pahasına!): “Evden çıkarken ‘Kapımı kilitledim, cüzdanımı telefonumu arabanın anahtarlarını yanıma aldım’ yazın yeter. “ Dilerseniz hepsinin baş harflerinden bir sözcük oluşturup sadece onu tekrarlayabilirsiniz.
Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi hatiplerinden Cicero bunu kullanıyordu. Bugüne damga vuran isimlerin de aynı şekilde davrandığını anlatıyor Katz. Evinizi, ya da evdeki bir odayı, mesela oturma odasını hayal edin! Mesele yine lokasyon yani! Odanızı ezbere biliyorsunuz. Anlatmanız gereken her şeyi bir eşyayla eşleyin. Sonra zihninizi evin içinde dolaştırarak anlatmaya başlayın. Her şeyi hatırlayacaksınız!
* Yeni bir dil öğrenmek için öncelikle internette o dilin en popüler sözcükleri listesini arayıp bulun (Ben aradım; hemen her dil için bu listeler mevcut). Katz’a göre bu sözcüklerin sadece 700-800’üyle o dilde bir gazeteyi anlayacak kıvama geliyorsunuz.
* Bu kelimeleri ezberlemeyin; size çağrışım yaptıran görüntülerle eşleyin.
* Bir örnek: ‘Chico’ İspanyolca’da ‘erkek çocuk’ anlamına geliyor. Çikolata yerken her tarafına bulaştırmış bir çocuk hayal edebilirsiniz. Örnekleri istediğiniz kadar çoğaltın.