Hikmet Çetinkaya: FETÖ'nün sahte evraklarla örgütlendiğine kimseyi inandıramadık

Aydın Engin ile Hikmet Çetinkaya

"Terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına ve anayasal düzene karşı suç işlemek" iddiasıyla Cumhuriyet'in yazar, yönetici ve avukatları hakkında yürütülen soruşturma kapsamında tutuksuz yargılanan Hikmet Çetinkaya, Gülen cemaati ile ilgili olarak "Sahte sağlık raporları ile örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık, inanmak istemediler. Bütün siyasal iktidarlar cemaatin ne kadar masum olduğunu ve benim ne kadar haksızlık yaptığımı sürekli söylediler" dedi.

Dava, gözaltılardan 9 ay, iddianamenin hazırlanmasından 3 ay sonra başladı. 12'si tutuklu 19 kişinin yargılandığı duruşmanın dördüncü oturumu bugün (27 Temmuz 2017) yapıldı. Savunmasını yapan Aydın Engin, şunları söyledi:

Ben gazeteciyim. 1966 yılında cumhuriyet gazetesinde çalışmaya başladım. 51 yıldır cumhuriyet gazetesindeyim. Laik, demokratik, hukuk devleti ilkelerinden asla vazgeçmem.

Hayatın her alanında haber yazdım, röportaj yaptım. Halen gazetede köşe yazarlığını sürdürüyorum. İlk önemli haberimden birisi Fethullah Gülen ile ilgilidir. Bornova'da başlayan örgütlenmesini ve vaiz olarak İzmir Kestanepazarı Camii'ne atanmasını, Akevler Yapı Kooperatifi'nde Yaman Koleji'nde, Maltepe Askeri Lisesi, Işıklar ve Kuleli Liseleri'nde sahte sağlık raporları ile örgütlendiklerine kimseyi inandıramadık, inanmak istemediler. Bütün siyasal iktidarlar cemaatin ne kadar masum olduğunu ve benim ne kadar haksızlık yaptığımı sürekli söylediler Hakkımda 'Hocaefendiye' karşı yazdıklarımdan ceza davaları açtılar.

Poliste, yargıda, eğitimde örgütlenmelerini haberleştirdiğim yıllarda Türkiye kendisini tanımıyordu. Gülen 12 Mart döneminde ünlü TCK 163. maddesine muhalefetten laik, demokratik, hukuk devletini ortadan kaldırarak İslam devleti kurma suçundan İzmir sıkıyönetim askeri mahkemesinde yargılandı. Mahkum oldu, afla kurtuldu, unuttular.

Birçok ceza davasında sanık oldum, yargılandım. Gülen sürekli hakkımda şikayet dilekçeleri verdi, tazminat davaları açtı. Ama Cumhuriyet Gazetesi olarak yılmadan yazdık. Türkiye Cumhuriyeti için ne kadar büyük bir tehlike olduğunu yıllarca anlattık. Devletten 15 temmuz 2016'ya kadar emekli maaşı alan bu imamın gerçek yüzünü ortaya çıkardık. Altın nesil adı altında Amerika'da örgütlenmesini yazdığımızda kimse olup bitenleri görmedi. Yurtdışında açılan okulların açılışına davet edilen gazetecilerden olmadık. Gülen'e methiyeler düzen gazetecilerden değildik. Yıllarca peşimizden koştular, aldırmadık. Ama gerçek yüzlerini açığa çıkardık, gazetecilik yaptık. Yazılarımıza haberlerimize itibar etmeyenler tarafından sürekli tehdit edilik.

Bugün ise karımızda 'cumhuriyet gazetesinin silahlı terör örgütlerinin (FETÖ/PDY, PKK/KCK, DHKP-C) eylemlerini meşru göstermeye yönelik yayınlar' yazılı böyle bir iddianame nedeniyle ben ve çalışma arkadaşlarım terör örgütü üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etme suçunu işlemekle suçlanıyoruz.

Onların vakfı davet etti, gittim. Bu tek ziyaret suç sayılıyor. Ben Gülen'in terör örgütü olmadığını hiçbir yerde söylemedim, yazmadım. Savcılar merak ediyorlarsa yazdığım haberler ve köşe yazıları DGM savcılarının gülen iddianamesinde alıntı olarak yer aldı. Bulup okuyabilirler. İleri sürdüğüm görüşlerim nedeniyle Gülen örgüt kurmak ve yönetmekten yargılandı. Şimdi geçmişi unutmuş savcıların iddianamesiyle FETÖ'ye yardım ve yataklıktan yargılanıyorum.

Yazdıklarım, haberlerim, iddianameye karşı savunmam ve sorgumdur. Yaşamın olağan akışına aykırı böyle bir iddianameyi kendim, yazılarım, yaptıklarım ve gazeteciliğim adına reddediyorum. Mahkemenizden beraat kararı verilmesini talep ederim.