Cumhuriyet gazetesine yönelik düzenlenen operasyonda "PKK/KCK ve FETÖ/PDY terör örgütlerine müzahir olduğu" iddiasıyla gözaltına alınan Hikmet Çetinkaya, "Bizleri gözaltına alan irade aslında memleketin kurucu değerlerini benimseyen tüm kesimleri gözaltına almayı arzuluyor. Kendisi gibi olmayanları, düşünmeyenleri düşman görmek demokrasilerde olmaz. Kana kan intikam duygularıyla bir yere varılmaz. Aceleci, zalim, hoyrat bir güç Cumhuriyet’e saldırarak kritik basamağı zorluyor" dedi.
Hikmet Çetinkaya'nın "Kurdukları düş..." başlığıyla yayımlanan (15 Kasım 2016) yazısı şöyle:
Tarihi akışı içinde yaşarsan öğrenebilirsin hayatın anlamını. Devrim diyalektiğini bilmeden devrim yapmaya kalkışırsan yaya kalırsın... Tarih baba böyle anlatır. Mustafa Kemal böyle devrim diyalektiğini, tarihi, hayatın içine taşımıştır. Bugün Türkiye’de yaşananlara baktığınızda ne görüyorsunuz? Gazeteler, televizyon kanalları, radyolar kapatılıyor kimsenin umurunda bile değil. Birkaç muhalif medya olmasa kimse bunların kapatıldığını bile bilmeyecekti. Herhalde Meclis bombalanırken Meclis’in içinde yayın yapma cesaretini gösteren İMC TV, cemaatle mücadele için kapatılmadı. Alevi türküleri yayımlayan YÖN Radyo önce kapatıldı, sonra açıldı. Aç ve kapa... Hayatımız zaten böyle geçiyor... Sözü uzatmadan, evelemeden gevelemeden ben “bir terör şüphelisi olarak” şu soruyu sormalıyım: Cumhuriyetin kuruluş yıldönümünün hemen ardından Cumhuriyetle yaşıt bu gazeteye saldırının çok açık bir amacı olduğu görülüyor. Özgür Mumcu’nun deyişiyle “Bir rejim değişikliği sürecindeyiz. Bu sadece basitotoriterleşme ya da baskıcı yönetim meselesi değil. Şartların olgunlaştığına inanansiyasal İslamcı irade, düşlerini kurduğu düzeni oturtuyor.” Komünizmle Mücadele Derneği’nin ve onun içindeki küçük yapılanmalarının kurduğu düş... ABD’nin “yeşil kuşak” projesini bilen bilir, bunu yinelememe gerek yok. Türk İslam ve Kürt İslam sentezinin burada nereye konulacağı, Devlet Bahçeli’nin nelerden ödün verip buna karşılık ne alacağı!
***
Cumhuriyetle yaşıt bir gazetenin yazarlarının tutuklanması bir rejim değişikliği sürecinde olduğumuzu gösteriyor. Özellikle kendisinden başkasını Atatürkçü olarak görmeyenlere anımsatayım. İslamcı irade, Soğuk Savaş yıllarında düşlerini kurduğu düzeni arzularken, yeni düzen için saha temizliğine gerek duyuyor. Yani: “Darbe girişimi, iktidara bu temizlik için gerekli zemini sağladı. Karşımızda hasımgördüklerini imha ettikçe büyüdüğünü ve durursa düşeceğini zanneden bir yapı var. Ancak krizle, çatışmayla, gerginlikle ve muhalefeti yok ederek var olabiliyor.” (Ö.M.) Cumhuriyet’e yapılan bu saldırı kanımca ne ilk ne de son hamle olacaktır... Bu bir kırılma noktası da olabilir, doğrudur, Özgür’e katılıyorum... “Memleketin kurucu değerlerinden şehvetle nefret eden bir kadro, devletin her unsuruna hâkim. Bu şehvet odağına Cumhuriyet gazetesini yerleştirmesi ise şaşırtıcıdeğil. Üzücü olan bu saldırıya alkış tutan, yarın suratına sırıtıp sırtına tekmeyi basacağı ahmakların siyasal İslamın heybesinde ekmek kırıntısı kemirmeyi marifet bilmesi.” Durumu dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım... Sevgili Akın Atalay, Murat Sabuncu, Mustafa Kemal Güngör, Bülent Utku, MusaKart, Hakan Kara, Önder Çelik, Güray Öz, Turhan Günay, Kadri Gürsel... Cumhuriyet gazetesi, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini, temel hak ve özgürlükleri savunur... Her şey açık seçik ortada!
***
Bizleri gözaltına alan irade aslında memleketin kurucu değerlerini benimseyen tüm kesimleri gözaltına almayı arzuluyor. Kendisi gibi olmayanları, düşünmeyenleri düşman görmek demokrasilerde olmaz. Kana kan intikam duygularıyla bir yere varılmaz. Aceleci, zalim, hoyrat bir güç Cumhuriyet’e saldırarak kritik basamağı zorluyor. Cumhuriyet dönemini bir parantez olarak gören bir anlayışın iktidarında toplum olarak hep birlikte yürüyüp gidiyoruz işte. Ilımlı İslam ihalesini kazananlar kazanamayanlar... ABD seçimleri, Suriye, Irak, Musul... Mezhepler üzerinden çıkar savaşları. Vahşi emek sömürüsü, sermaye-emek çelişkisi, vahşi kapitalizm... İki kadın konuşuyor Nişantaşı’nda: “Ben her gün gelmesem bu kafeye çıldırırım vallahi... İstanbul burası kardeş burası...”