T24 - Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan Selçuk'un ölümünün ardından Türk Bayrağı'na sarılı tabutu için Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, "Bayrağa sarılanlar ötekilerden daha mı milliyetçi, daha mı vatanseverdirler? Bayrağa sarılmayan onun bunun çocuğu mudur? Bana nefret kusan cahil ve salak düşmanlarım buna da cevap versinler?" dedi. Cumhuriyet gazetesi yazarı Hikmet Çetinkaya, Ardıç'a hitaben kaleme aldığı yazısında, "İlhan Selçuk, Basın Şeref Kartı sahibiydi, tabutu bu nedenle Türk bayrağına sarıldı. Bu yazınla da duvara tosladın, seni eleştirenlere “salak” ve “cahil” dedin. Haydi söyle bakalım cahil ve salak olan kim?" dedi.Çetinkaya'nın Cumhuriyet gazetesinde "Cahil ve salak kim Engin Ardıç?" başlığıyla yayımlanan (29 Haziran 2010) yazısı şöyle:Cahil ve salak kim Engin Ardıç?Soner Yalçın’ın Hürriyet’te pazar günü tam sayfa yayımlanan “Not Defteri”nin başlığı şöyleydi:“Bir devrimcinin adıdır İlhan Selçuk...”Soner, çok içten anlatmıştı İlhan Ağabey’i...27 Mayıs 1960’ta Manisa’nın Demirci ilçesinde askerliğini yapıyordu... O gece yarısı telefonu çaldı yedek subay İlhan Selçuk’un. Komutanın buyruğu üzerine Demirci’de yönetime el koydu.İlhan Ağabey, Cumhuriyet’te yazmaya 1962’de başladı. İlk yazısı 8 Nisan 1962 yılında yayımlandı.Bugün İlhan Ağabey’in Cumhuriyet’te çıkan “Başlangıç” başlıklı ilk yazısının bazı bölümlerini onu seven devrimcilere, emekçilere, yurtseverlere, solculara, sözde değil özde Atatürkçülere armağan etmek istiyorum...***“Başlangıçta her şey kelam idi der, mukaddes kitaplardan birinin ilk cümlesi... Kelam... yani söz.Önce söz vardı. Evren, söz üstüne bina edildi. Her binada pencere vardır. Penceresiz bina ya mezardır, ya sığınak! İkisi de hayatın değil, ölümün komşusu. Pencereler önce küçüktü. Sonra büyütüldüler, büyüdüler... Pencereler büyüdükçe aydınlık çoğaldı. Bu, aklın aydınlığıdır.Ve gün ışığı yetmedi insanlara... mum ışığı dediler. Ve mum ışığı yetmedi insanlara... Lamba ışığı dediler... Ve lamba ışığı yetmedi insanlara... Elektrik ışığı dediler.Ve elektrik ışığı yetmedi insanlara...Bu yetmezliğin özleminde yeni pencereler açtılar evrende...Bu pencereden evreni seyretti insan gözü:- Ve evren masmavi, yeryüzü yuvarlağı turuncu idi. Yıldızlar Güneş gibi parlıyordu.Böylece insan, gökyüzünde bir pencere açtı. Ve gökyüzünden yeryüzüne baktı. Yeryüzü yuvarlağının, öküzün boynuzlarında durmadığını gözleriyle gördü.***Her insanın penceresi kendine benzer. Deli Petro, Rusya’ya Batı’nın penceresini açmıştı. Einstein, fiziğe atom devrinin penceresini açtı, Freud, psikolojiye şuuraltının penceresini açtı. Rönesans’ın penceresinde hümanizmin ışıkları yankılandı.Kafesli pencere, bakmak ve görmek için değil, gizlenmek ve saklanmak için de... Işıktan, aydınlıktan saklanmak..............Atatürk ihtilali, aklın ışığına engel olan bu tahta perdeleri kaldırmıştır bizim penceremizden... Artık Atatürk ihtilalinin ilkeleri çizmektedir bizim penceremizin çerçevesini...Bu pencerenin çerçevesinden baktığımız zaman artık gerçekler görünmektedir. Ve bu pencereden baktığımız zaman görünen gerçekler nelerdir?İtiraf etmeliyiz ki bu pencereden görünen manzara, her Türk vatandaşının ve her insanın yüzünü kızartacak kadar geridir.***Her insanın penceresi kendine benzer. Atatürkçülerin penceresindeki mimaride devrimlerin çizgileri vardır. Atatürk devrimlerinin Türkiye’ye açtığı pencerede ne ahşap ev pencerelerindeki kafesler, ne saray pencerelerindeki ağır perdeler, ne konak pencerelerindeki panjurlar, ne tapınak pencerelerindeki vitraylar vardır...”***Sabah gazetesi yazarı Engin Ardıç, İlhan Selçuk’un Türk bayrağına sarılı tabutuna takmış ve soruyor:“Bayrağa sarılı tabutla, ‘rahmetli sağlığında din iman takmazdı’ mı denilmek isteniyor?”Devam ediyor Ardıç:“Bayrağa sarılanlar ötekilerden daha mı milliyetçi, daha mı vatanseverdirler?Bayrağa sarılmayan onun bunun çocuğu mudur?Bana nefret kusan cahil ve salak düşmanlarım buna da cevap versinler?”Uğur Mumcu ne derdi:“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz!”Ardıç’ın, “Türk Bayrağı Tüzüğü”nden haberi yok. İnternete girip baksaydı, öğrenirdi...Şehitler, gaziler, Basın Şeref Kartı sahibi gazeteciler, sendikacılar, yönetim kurulu üyeliği yapmış kişiler, resmi okul müdürleri vb. (yüz kızartıcı suçtan hüküm giymemişlerse) tabutları Türk bayrağına sarılabilir.***İlhan Selçuk, Basın Şeref Kartı sahibiydi, tabutu bu nedenle Türk bayrağına sarıldı.“Bakanlar Kurulu kararı (25.1.1985 No: 85/9034-Resmi Gazete: 17.3.1985 No:18697- Dayandığı Yasa Tarihi: 22.9.1983)”Bu yazınla da duvara tosladın, seni eleştirenlere “salak” ve “cahil” dedin.Haydi söyle bakalım cahil ve salak olan kim?70’li yıllarda gazeteci olsaydın, sağcı-solcu patron hiç fark etmez, kapının önüne koyarlardı seni. İnanmazsan Nazlı Ilıcak, Mehmet Barlas, Hıncal Uluç’a sor.İlhan Ağabey’e de bir özür borcun var, unutma!