Sabah yazarı Hilal Kaplan, UBER ile taksiciler arasında giderek şiddetlenen olayları değerlendirdi. "Müşteriyi velinimeti olarak gören bir taksicilik uygulaması olsaydı, akıllı telefonlar en yakın taksi durağını aramak için kullanılırdı" diyen Kaplan, "Taksicilikteki vasat ortadayken, sektörün tek sorununun 'uber' olduğunun sanılması büyük bir yanılgı" ifadesini kullandı.
İstanbul Taksiciler Esnaf Odası Başkanı Eyüp Aksu'nun yaptığı açıklamada kullandığı ifadeleri eleştiren Kaplan, "Taksiciler Odası Başkanı'nın kameralar önünde açıkça devleti ve vatandaşı 'yakıp yıkmakla' tehdit etmesi, şimdiye dek yapmadıkları için de teşekkür etmemizi beklemesi zaten nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun en açık kanıtıydı" diyerek tepki gösterdi.
Hilal Kaplan'ın, "Sarı taksi, Uber'e karşı" başlığıyla (14 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Dünyadaki gelişmiş ülkelerin taksilerini düşünün. New York'un Amerikan tarzı uzun sarı taksileri, Londra'nın efsanevi, temiz ve konforlu siyah Hackney'leri ya da Japonya'nın 'beyaz eldivenlileri'.
Peki İstanbul'da ne var? Genelde içi dışı haftalardır temizlenmemiş gibi duran, hepsi eski moda ve külüstür modellerden oluşan, istisnalar müstesna şoförleri agresif ve 'merhaba' dahi demekten aciz, bir türlü yolcu beğenmeyen, üstelik yabancıları uzun yollardan dolaştırıp parasını dolandırmakla meşhur sarı taksiler...
Denetlenmiyorlar ve başı boşlar. Kaldı ki plaka sahipleri tarafından emeği sömürülenşoförlerin haklarını da pek umursayan yok.
Neymiş, uber vergi ödemiyormuş.
Çünkü senelik yüz binlerce gelir elde eden plaka sahipleri üç beş binden fazla vergi ödüyor?! Uber yabancı şirketmiş, bizimkiler yerliymiş. Evet, uber sayesinde Amerikalı bir şirketle şoförler kazancının beşte birini paylaşmış oluyorlar ama insan en başta ailesiyle, çoluk çocuğuyla ya da yalnız bir kadın güvenli yolculuk edip edemeyeceğine bakar. Müşteriyi velinimeti olarak gören bir taksicilik uygulaması olsaydı, akıllı telefonlar en yakın taksi durağını aramak için kullanılırdı.
Taksicilikteki vasat ortadayken, sektörün tek sorununun 'uber' olduğunun sanılması büyük bir yanılgı. Taksiciler Odası Başkanı'nın kameralar önünde açıkça devleti ve vatandaşı 'yakıp yıkmakla' tehdit etmesi, şimdiye dek yapmadıkları için de teşekkür etmemizi beklemesi zaten nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun en açık kanıtıydı. Devlete belki baskı kurarak uber'i yasaklatırsınız ama bu vakitten sonra 'zuber'in çıkmasına engel olamazsınız.
İşe serbest piyasa şartlarına uyum sağlamaya ve müşteri memnuniyetini önemsemeye çalışarak başlayabilirsiniz.
New York piyasasına 2011'de giren uber'e bağlı çalışan araç sayısının 2015 itibariyle taksilerin sayısını aştığını da hatırlatmış olalım.
Uber sorununa belki de çare olabilecek, en ümit verici uygulama İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin şimdilik 4.000 araçla hayata geçirdiği İstanbul-Taksi, yani itaksi mobil uygulaması. Geçtiğimiz sene İBB Genel Sekreteri Hayri Baraçlı'nın tanıtımını yaptığı, 'uber'e benzer şekilde işleyen sistemin en büyük artısı İstanbul kart ile de ödeme yapılabiliyor olması.
Ayrıca tercihler içinde yer alan turkuvaz renkli taksiler, hem estetik açıdan hem de 'İstanbul'un turkuvaz taksileri' diye anabileceğimiz bir marka değeri taşıması bakımındanönemli. Dahası, sistemdeki her takside yerleşik bir kamera sistemi olması da hem yolcunun hem de kamunun güvenliği açısından denetlenebilirlik sunuyor.
Neticede çok aşikâr olan gerçek yerinde duruyor: Taksicilik sektöründeki bu tekelleşme düzenlemeye tabi tutulmadan ve mafyavari görüntü silinmeden yol alınması zor.